Kişiye Özel Hisseler

Zafer Onat-Özgür Güneri / Finans Portföy Yönetimi Yöneticileri Zafer Onat ve Özgür Güneri,  Finans Portföy Yönetimi’nin iki yöneticisi. Yüksek performanslarıyla öne çıkıyorlar. Son dönemde o...

1.02.2001 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Zafer Onat-Özgür Güneri / Finans Portföy Yönetimi Yöneticileri

Zafer Onat ve Özgür Güneri,  Finans Portföy Yönetimi’nin iki yöneticisi. Yüksek performanslarıyla öne çıkıyorlar. Son dönemde oluşturdukları fonları çeşitlendirme yoluna gittiler. “Agresif, muhazakar, denge, değer ve yeni ekonomi” gibi segmentlerle, müşterinin risk tipine göre seçenekler sunmayı hedefliyorlar. Bu iki portföy yöneticisi, yatırımcılara, alabilecekleri riskler ölçüsünde, hisse önerdiler, öne çıkan şirketleri analiz ettiler.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, 2000 yılına müthiş bir başlangıç yapmış ve 20 binli düzeylere kadar ulaşmıştı. Ancak, kırılan rekorlardan sonra, 17 Ocak 2000 tarihinde başlayan düşüş trendi, endeksi 7000’li düzeylere kadar taşımıştı. Geçtiğimiz yılı 9.437 puandan kapatan borsa endeksi, ocak ayına hafif bir ralli ile başladı. İyimser beklentiler doğrultusunda, endeks yükselişe geçti ve bu yazı hazırlandığında 11 bin seviyelerinde seyrediyordu.

Çok sayıda bireysel yatırımcı, 2000 yılındaki hayal kırıklığının, bu yıl yaşamamayı umuyor. Dolayısıyla daha dikkatli strateji izleme eğilimi öne çıkıyor. Bu dönemde, yatırımlarını yönlendirirken profesyonellere danışmada da artış dikkati çekiyor.

Mali kurumlar da, bireylere, yatırım fonlarına daha fazla ilgi gösterme ve ehil ellere güvenme konusunda çağrı yapıyor. Bu doğrultuda da kurulan portföy yönetim şirketleri, yönettikleri yatırım fonlarını ve bireylerin paralarına en yüksek getiriyi sağlama hedefinde.

Finans Portföy Yönetimi de bu şirketlerden biri. Şirket, yatırım fonlarını, anlaşılabilir ve diğerlerinden farklı kılacak adlandırma yolunu tercih etmiş. Yönetilen ve toplam portföy değerleri 35 milyon dolar civarında bulunan 8 yatırım fonları, “likit, denge, agresif, muhafazakar, bono, yeni ekonomi, nakit, değer” gibi adlar taşıyor. Böylece, yatırımcı aldığı fonun adını karıştırmadan, ne tür bir risk aldığını kolaylıkla algılayabiliyor.

Gerek yatırım fonları, gerek bireysel yatırımcıların fonları olmak üzere toplam 70 milyon dolar civarında bir fonu yönetimini üstlenen Finans Portföy Yönetimi’nin başında Zafer Onat var. Onat, yardımcısı Özgür Güneri ile birlikte, Capital’in sorularını yanıtladı ve fonların yatırım stratejileriyle, beğendikleri hisseleri anlattı:

Oluşturduğunuz fonlara, “agresif, muhafazakar, denge, değer” gibi adlar koydunuz. Bunun nedeni neydi?

Özgür Güneri: Yatırımcıların bir çoğu A veya B tipi fonlara yatırım yaparken, birçok şeyden habersiz davranıyorlardı. Fondaki hisse senedi oranı, içerdiği riskler ve ne tür dalgalanmalara açık olduğu konusunda bilgili değillerdi. Şeffaflığın az olmasından ötürü bunlar hakkında çok fazla bilgileri yoktu. Dolayısıyla biz bunları kaldırmak istedik.

Bir insan borsanın iyi olacağına inanıyor ve A tipi fonlarda iyi bir performans bekliyorsa, ona uygun bir fon seçme imkanı olsun. Yatırımcı, aldığı A tipi fonun hisse senedi riskini ne düzeyde olduğunu kesinlikle önceden bilmeli.

Ben borsanın çok iyi olacağını düşünüyorsam, giderim A tipi fon alırım. Fakat, o fonu yöneten portföy yöneticisi benimle aynı fikirde değilse, yüzde 25 oranında hisse senedi taşır ve dolayısıyla benim istediğim performans sağlanmayabilir. Veya tam tersine, çok az hisse senedinden çok katma değer sağlamak istiyorum ama fazla da risk almak istemiyorum. Gider bir A tipi fon alırım. Fakat, portföy yöneticisi benimle aynı fikirde değil ve borsanın çok iyi olacağına inanıyor ve yüzde 80 hisse senedi taşıyor olabilir. Dolayısıyla burada yatırımcı nasıl yükselişten faydalanamıyorsa, düşüş dönemlerde almak istemediği risklerle karşı karşıya kalabilir.

Sonuçta biz bunları ortadan kaldırmak için fonlarımıza çeşitli isimler verdik. Her birinin, yatırımcının kolaylıkla anımsayabileceği çeşitli isimleri olsun istedik. Yani, A tipi değişken değil de, agresif, muhafazakar, denge ve değer gibi isimler verdik.

Yani, herkes aldığı fonun risk düzeyini adından anlayabilecek...

Özgür Güneri: Evet, öyle. Örneğin, likit fonumuz var. İçerisinde hiçbir zaman hisse senedi taşımayan, repodan oluşan likit fon var. Yine tahvil-bono fonumuz var. Bunlar normal piyasada bulunabilen ürünler. Ama yatırımcılara kolaylık açısından diğerlerinden farklılaşabiliyor.

A tipi fonlarda biz radikal çözümler düşündük. Muhafazakar fon, yüzde 25 ile 40 arasında hisse senedi taşıyor ama devamlı düşük bantlarda yer alıyor. Piyasada inanılmaz olaylar oldu, çok düştü, IMF 10 milyar dolar verdi, borsa 2 günde yüzde 40 çıkacak diye bilsek dahi, muhafazakar fon içerisinde hiçbir zaman yüzde 50 oranında hisse senedi görmeyeceksiniz. Çünkü, bu, bizim yatırımcıya taahhüt ettiğimiz, hisse senedi risk profilinin tamamen dışında. Agresif fon da aynı şekilde, borsadaki dalgalanmalarda, ülkenin krize gittiğini bilsek dahi, hisse oranını yüzde 40’lara indirmek gibi bir pozisyonumuz hiçbir zaman olmayacak.

Bu nedenle agresif fon, çok iyi giden piyasa dönemlerinde mutlaka çok iyi getiriler sağlayacak. Bunun iki nedeni var. Birincisi, taşıdığı yüksek hisse senedi oranı. İkincisi, iyi hisse senedi seçimi. Fakat, agresif fonun şöyle bir yapısı var; piyasanın kötü olduğu dönemlerde para kazanması mümkün değil. Bunu açıklıkla itiraf etmek gerekiyor. Geçen yılın göstergelerine bakarsınız, getiri açısından çok başarılı olmadığını görürsünüz.

Aynı şekilde eğer 2001 yılı borsa açısından çok iyi geçerse ve çok iyi performans gösterirse, o zaman bu muhafazakar fonumuz, sıralama açısından çok gerilere düşecek. Çünkü, birçok fonun yüksek oranda hisse senedi taşıdığı dönemde, az hisse oranıyla gerilerde kalacak.

Agresif fonda payı en yüksek hisse olarak Tansaş, Aksa ve Garanti öne çıkıyor...  Garanti Bankası, kriz döneminde en çok düşen hisse senedi. Ucuz olduğundan mı, kriz öncesinde gene gözde hisse miydi?

Özgür Güneri: Bizim ana yatırım öğemiz, temel analiz. Temel analize ilişkin olarak yatırımları yönlendirirken, birkaç temel faktör var. Birincisi, düşüş döneminde daha az düşebilecek, ekonomik kriz ortamlarına daha dayanıklı, veya onlara dayanıksız olsa dahi çok hızlı toparlayabilecek hisse senetleri seçmeye çalışıyoruz.

Bu nasıl olabilir? Birincisi, şirket karlılığı açısından bakıldığında, kriz ortamından faydalanıyor olabilir. Veya kriz dönemlerinde o kadar değer kaybetmiştir ki, komik seviyelere gelmiştir. Tansaş için örneğin, ucuzluk bir faktördür. Ama yüksek faiz ortamında faydalanabileceği, daha verimli çalışabileceği düşüncesiyle Tansaş’ı yatırımımız arasında kattık.

Ya Garanti Bankası için ne diyeceksiniz?

Özgür Güneri: Her ne kadar kriz bankacılık sektörü kökenli olsa da, Garanti Bankası, sektördeki konumu itibariyle Türkiye’de yaşanabilecek bir konsolidasyon sürecinden en fazla olumlu etkilenecek bankalardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu çok önemli bir etken. İkincisi, hisse senedi fiyatı olarak baktığımızda çok düşük seviyelere kadar gelmişti.

Bunu sadece Türkiye üzerinde değil, diğer gelişmekte olan piyasalarla da karşılaştırmak gerekiyor. Ona göre baktığımızda çok ucuz kalıyor. Ve biz kriz ortamında çeşitli söylentiler ve piyasanın bazı tahminlerinde olduğu gibi çok negatif bir durumu olabileceğine inanmıyoruz. O yüzden yatırımlarımız arasına Garanti Bankası’na yer verdik.

Zafer Onat: İlk üç hisse senedi saydınız ama bunlar arasında çok minimal farklar var. Yani, bir Garanti Bankası hisse senedi, yüzde 9.95 pay alıyorsa, onun altındaki 9.80, onun da altındaki 8.5 olabilir. Çünkü, fonumuz ağırlıklı olarak hisse senedi içeriyor. Bu nedenle, biz de fonun içerisinde 30-35 hisse senedi almadığımız için -normalde 15 civarında hisse senedi var- ortalamada ağırlıklı oluyorlar, payları da birbirine yakın oluyorlar.

Garanti için konsolidasyona en yakın banka dediniz. Sizce orada nasıl bir hikaye yazılacak? Kendi içerisinde mi, yoksa bir banka alarak mı?

Sektörde bir konsolidasyon yaşanacak. Bu sadece TMSF bünyesindeki bankaların satılması olarak değil de, olayın bir boyutu daha var. O da sektör içerisinde olup da gayet sağlıklı, herhangi bir problemi olmayan küçük ve orta ölçekli bankaların da farklı kuruluşlar tarafından satın alınması gündeme gelecek. Dolayısıyla 2 boyutlu bir konsolidasyon.

Yurt dışında yaşanan örneklere de baktığımızda, genelde en büyük 10 banka, örneğin sektörün yüzde 40’ını kontrol ediyorsa, konsolidasyon sonrası 10 banka, belki sektörün yüzde 70’ini kontrol edecek. Dolayısıyla Akbank, Yapı Kredi, Garanti Bankası ve İş Bankası gibi, 4 büyük dediğimiz bankalar, sektördeki büyümeden faydalanmaları çok daha hızlı olacak ve piyasa payları gittikçe artacak. Garanti Bankası’nı da bu açıdan değerlendirmek lazım.

Garanti’den sonra hangi bankalar geliyor?

Zafer Onat: Yapı Kredi ve İş Bankası C... Bizim için kıstas, İMKB 30. Hangi hisse senetleri ağırlıklı, 5 banka. Bir miktar onu yansıtan bir fon. Endeksteki ağırlığı olan hisseler, fonun portföyünde bulunuyor.

Orta boylardan ziyade büyükleri tercih ediyorsunuz...

Zafer Onat: Agresif fon için evet. Ama diğer fonların portföyünde küçük bankalar da var. Mesela bizim “Değer” fonumuzun getirisi, agresif fondan daha yüksek. Bu fonun portföyünde büyüklerden ziyade orta ölçekli bankalar var.

Özgür Güneri: Küçük ve orta ölçekli bankalar da, Garanti, Akbank ve Yapı Kredi gibi krizde düşük seviyelere geldi. Fakat, o bankaların hisselerinde likiditenin çok fazla olmaması, İMKB 30 içerisinde yer almamaları nedeniyle biz o tür yatırımları, daha çok “değer fona” kaydırıyoruz. Agresif fonda Garanti’den sonra Yapı Kredi ikinci sırada yer alıyor.

Yapı Kredi içien en büyük beklenti Turkcell’in halka arzıydı. Şimdi yeni hikaye Superonline’nın halka açılması mı olacak?

Zafer Onat: Yapı Kredi Bankası, bireysel bankacılıkta oldukça iyi konumunda. Teknolojisi de çok iyi düzeye geldi. O yönlerden öne çıkacak. Turkcell hikayesi bitti ama sonuçta hala Türkcell var. Superonline, iddia edildiği gibi öyle milyar dolarlık olmayacak. Bu da artık bilinen bir gerçek. Yapı Kredi, kriz öncesi diyebileceğimiz ortama en uygun bankalardan birisi olduğu için gözde.

Keza, Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen herhangi bir kuruluş, endeks ağırlığını göz önüne almak zorunda kaldığı için, bu hisse senetlerini tercih ediyor. Hem endekste ağırlığı olduğu için hem de bireysel bankacılıktaki etkinliği için Yapı Kredi’yi tercih ediyoruz.

İş Bankası C için pahalı deniliyor. Siz de aynı görüşte misiniz?

Zafer Onat: Evet, bu görüşe katılıyoruz. Pahalı ama endeksin yüzde 22’sini tek başına oluşturuyor. Yurt dışındakiler de pahalı demelerine rağmen, herkesin portföyünde önemli yer tutan hisselerden bir tanesi. Baktığınız zaman, diğer bankaların toplam piyasa değerlerinden daha yüksek.

İş-Tim, abone kaydetmeye başladıktan sonra İş Bankası için daha farklı bir hesap yapılmayacak mı?

Zafer Onat: Bundan 9 ay önce çok daha farklı bir katkısı olurdu diye düşünüyorum. Ama şu anda bakarsanız, dünyada bütün telekom hisselerinde anormal bir değer kaybı var. Yani, herkes şunu sorguluyor: “Biz bunları değerlerken, acaba hata mı yaptık?”

Örneğin Turkcell, yüzde 50 oranında değer kaybetti ama örneğin Yunanistan’da Stead Pallas diye bir GSM şirketi var. O yüzde 80 civarında değer kaybetti. Bugün Deutsche Telekom bile, en yüksek değerinden yüzde 50 değer kaybetmiş durumda. Yani telekom şirketlerinde global bir değer erimesi var.

Finans sektöründe en agresif hisse hangisi?

Zafer Onat: Esasında çok basit, bunu gösteren veri, betalar diye düşünüyorum. Sanıyorum bunların içerisinde Yapı Kredi, en yükseği çıkar diye düşünüyorum.

Özgür Güneri: Yapı Kredi, yükseliş ve düşüşlerde çok hızlı tepki veren bir hisse senedi. Yükselişlerde çok ciddi oranda prim yapıyor ama düşüşlerde taban gidiyor. Yapı Kredi o açıdan, ilk sırada yer alıyor.

Risk almak isteyen, Yapı Kredi mi almalı?

Özgür Güneri: Burada fiyat unsuru çok önemli. Bugün zarar eden bir şirketi, çok ucuz aldığımız dönemler oluyor veya inanılmaz karlı bir şirketi sattığınız dönemler yaşayabiliyoruz. Yapı Kredi de kriz döneminde öyle seviyelere düşmüştü ki, artık oradan satın almak, bir çeşit risk almak değil de, belli getirileri bir ölçüde garanti olarak görüyorduk. Çünkü, piyasa değeri olarak baktığımızda bankanın değeri, geçmiş hisse senedi performansı, belli vadeye taşımayı düşünen yatırımcılar için güzel fırsatlar vardı. Nitekim, Yapı Kredi beklentilerimiz doğrultusunda piyasanın toparlanmasıyla çok hızlı bir şekilde yukarıya geldi.

Perakende sektöre, herkes için cazip oldu. Çok mağaza açılıyor ama büyüme ve karlılık beklenildiği düzeyde olmuyor. Sizin burada beklentileriniz nedir?

Özgür Güneri: Perakende sektöründe dünyada iki trend var. Birincisi, hızlı büyüdükleri için gelişmekte olan ülkelerdeki perakende şirketlerine yatırım yapılıyor. Bir diğeri de, kriz dönemlerinde, bu tür hisse senetleri, “safe heaven” (güven cenneti) olarak görülüyor. Çünkü, insanlar alışveriş yapmaya devam edecekler.

Bazı kısıntılara gidecekler ama özellikle Türkiye’deki yapı nedeniyle, yani “peşin sat, vadeli öde” yapısı nedeniyle yüksek faiz ortamından oldukça iyi faydalanabilecek hisse senetleri. Tansaş, fon içerisinde ciddi oranda mevcuttu. Ancak, şimdi şu an itibariyle o pozisyonda ciddi bir azaltmaya gittik. Bunun birkaç nedeni, birincisi çok ciddi oranda bir getiri sağladık. İkincisi, İMKB 30’da yüzde 1.1.5 gibi bir ağırlığı var. Dolayısıyla bu hisseye yüzde 10 gibi yatırım yapmak, ciddi bir pozisyondu. Dolayısıyla orada bir azaltmaya gittik.

Perakendede gözde hisseniz hangisi olacak?

Zafer Onat: Esasında takip ettiğimiz üç hisse var: Grup şirketlerinden Gima, diğerleri de Tansaş ve Migros... Bunlar dönem dönem birbirlerine karşı üstünlük kurabiliyorlar. Tansaş’ı ön plana çıkaran şey, çok agresif bir şekilde büyüme stratejisi izlemesi. Yapabilirler mi, bilemiyoruz.

Bunun yanında Gima’nın agresif hedefleri var. Bunlar hızlı büyüyebilen şirketler. Televizyon, araba almazsınız, ama gıdadan kısmazsınız. Bunlar her zaman iş yapabilen şirketler.

Bu ay için gözde hisseleriniz hangileri ve beklentileriniz nedir?

Özgür Güneri: Portföyde ocak ayında birkaç değişiklik yaptık. Birincisi, perakende eskisi kadar cazip olmayabilir. Hisse senedi performansa bakıldığında, ciddi oranda kar elde ettiğimiz hisse senetleri var. Oradaki pozisyonlarda belirli azaltmaya gittik. Ama genelde holding hisselerini cazip buluyoruz. Bunun da nedeni Türkiye’de, bulundukları sektörler problemli olsa bile, karlılıklarını sürdürebilecek holdingler var. Onun haricinde ciddi bir özelleştirme sürecine giriliyor. Buradaki konuşabilecek hikayelerden faydalanabilecek holdingler, ön plana çıkıyor.

Hangileri?

Özgür Güneri: Örneğin Koç Holding. Önümüzdeki dönem özelleştirmelerde yer alıp almayacağı çok önemli. Bir neden de ucuz seviyelere gelmişti. Genele baktığınızda, holding şirketleri, 2001’de piyasada bazı sıkıntılar yaşayabilecek şirketler olmasına rağmen, özellikle otomotivde yeni yapılmakta olan ihracat bağlantıları, şirketin beklendiği kadar negatif etkilenmeyeceğini düşünüyoruz.

Finans kesiminde fazla bir ağırlığının olmaması ve dolayısıyla krizden ciddi bir oranda zarar görmemiş olması, yabancı yatırımcılar için de pozitif. Bunun dışında, finans kesiminde Burhan Karaçam’ın gruba katılmasıyla daha ciddi ve agresif büyüme planlarının olması, Koç Holding’i enteresan konuma getiriyor.

Bu demek değildir ki, bir ay sonra konuştuğumuzda aynı hisse senetleri elimizde olacak. Bunlar fiyatlarla ilgilidir. Eğer, Koç Holding’in fiyatı, bizim düşündüğümüz seviyelere gelirse veya ciddi oranda prim yaparsa, o hisse senedinde gereken azaltmaya gidebiliriz.

Sabancı Holding aynı ölçüde ilginizi çekiyor mu?

Özgür Güneri: Hayır, şu anda çekmiyor.

Zafer Onat: Çünkü, şu anda yüzde 20 düzeyinde primli. Sabancı Holding alacağımıza, içerisindeki şirket hisselerinden almayı tercih ederiz.

Enka, enerji soruşturmasından etkilendi...

Zafer: Biz hakkında negatif söylenti olan şirketlere yatırım yapmaktan çekiniriz. Çünkü, enerji ihaleleriyle ilgili herhangi bir olay çıktığı zaman o tür şirketlerin hisse senetlerinde arzu etmediğimiz ölçüde büyük düşüşler yaşanabilir. Bu tür hisselerde pozisyon almak istemeyiz, uzak dururuz.

Sadece bir fonu değil,  A tipi 5 ayrı fonu yönetiyorsunuz. Başka sektörlerde hangi hisseleri beğeniyorsunuz?

Özgür Güneri: Aksa’dan bahsedebiliriz. Nakit pozisyonu kuvvetli, değerleme olarak çok ucuz kalmış şirketlerden bir tanesi Aksa. İnanılmaz oranda ucuz kalmış bir hisse senedi.

Ya başka hisseler?

Özgür Güneri: Değer fonda öne çıkmayan, ucuz kalmış hisseler var. Kriz ortamında çok değer kaybetmiş, öne çıkmayan hisse senetleri var. Ama öne çıkan hisse senetleri arasında Turcas, Adana Çimento ve Finansbank var...

Zafer Onat: Yatırım yapabileceğiniz en fazla 30 tane şirket var. 30 şirket içerisinde de bankalar ağırlıklı... Turcas, çok ucuz ve yeni bir şirket kursanız, şu andaki değerinin üç katı gerekebilir. Arkasında dünya devi Conoco var. Riski bizim açımızdan yok. Bu negatif ortam ortadan kalktığı zaman, Turcas’ın en azından yeniden kurulma maliyetlerine yaklaşacağını tahmin ediyoruz.

Tüpraş için ne diyeceksiniz?

Zafer Onat: Tupraş, Özgür Bey’in beğendiği, benim beğenmediğim bir şirket.

Özgür Güneri: Tüpraş, değerleme açısından enteresan olabilecek bir şirket. Şu andaki piyasa değeri itibariyle çok pahalı olduğunu düşünmüyoruz. Artı petrol fiyatlarında meydana gelen hareketlerden belirli oranda etkilenebileceğini düşünüyoruz. Tercih etmemizin bir nedeni de endeks üzerindeki ağırlığı.

Halka arz öncesinde 84 bin liraya kadar yükselmiş ardından da ortalama 28 bin liradan satıldı. Şu anda 30 bin lirada. Çok mu ucuza mı alındı, yoksa o fiyat mı çok şişkindi?

Özgür Güneri: Biz Tüpraş’a yatırım yaparken petrol fiyatları, yüksek seviyelerdeydi. Artı, o günkü piyasa koşulları ile bugün arasında fark var. LPG konusu var. Dolayısıyla çok parlak olmayan bir performansı vardı ve ben enteresan olabileceğini düşünüyorum.

Zafer Onat: Tüpraş’ta ikinci halka arzda, fiyat yanılması yaşandı. Çünkü, değeri 11 milyar dolara kadar çıkmıştı ve o zaman değeri 4 milyar dolar iken, piyasaya 3 milyar dolar üzerinde halka arz edildiği için insanlar iyi bir anlaşma yaptıklarını düşünüyorlardı.

Bence, 3-3.5 milyar dolarlık seviyelerin makul. Pahalı değil, ama ucuz da değil. Tüpraş’ın genel karakteristik özelliğine bakarsak, dolaşımdaki hisse senedi çok fazla. O nedenle piyasaya çok büyük nakit girişi olmadığı sürece, Tüpraş’tan çok sert hareketler beklemek biraz iyimserlik olabilir diye düşünüyorum.

YENİ EKONOMİ FONU YATIRIMCIYA KAZANDIRACAK MI?

Sizin bir de “Yeni Ekonomi Fonu”nuz var. O nasıl işliyor?

Zafer Onat: Bizim en riskli fonumuz o.

Turkcell’den dolayı mı?

Zafer Onat: Değil. Bir kere tek pazara yatırım yapmıyor. Hem Türkiye’ye hem de yurt dışına yatırım yapıyor. Fonun portföyü, medya, teknoloji ve telekom hisselerden oluşuyor ve dünyada volatilitenin en yüksek olduğu sektörlerde yatırım yapıyor. Benim kişisel görüşüm,  performans olarak bu yıl verimi en yüksek fonlarımızdan bu olacak.

Turkcell, Netaş ve Intel ağırlıklı portföyde bir değişiklik var mı?

Özgür Güneri: Evet, var. Fonda bazı değişiklikler yaptık. Örneğin, Amerika’da Nasdaq’ta düzeltme hareketi vardı ve endeks 5.300’lerden başlayarak 2.200’lere kadar geldi. Amerika’da daralma, durgunluk endişeleri vardı.

Faiz indiriminden sonra büyük hisseler değer kaybediyor ama küçük hisseler, öyle fiyatlara geliyor ki, şu anda 100 milyon dolar nakiti olabilir. Şirket karlı, borcu yok ama piyasa değerine baktığınızda 50 milyon dolara gelmiş. Dolayısıyla insanlar hesap kitap yapmadan, panikle satış yapıyorlar.

Krizden sonra portföyde şöyle bir düzenleme yaptık. Intel gibi piyasa değeri yüksek olanlarda karı realize ettik ve çok düşük seviyelere gelen hisselerle toparlanmada en hızlı yükseliş yapabilecek hisse senetlerine bir geçiş yaptık. İlgilendiğimiz alt sektörlerin başında yarı iletkenler ve internet geliyor.

Zafer Onat: Şu anda yarı iletkenlerdeki en büyük pozisyonumuz Anadigics diye bir şirkette. Internet servisleri alanında en büyük yatırımız China.com’un içerisinde bir portal. Aylık gideri 1.6 milyon dolar olan, -internet şirketleri para kazanmadıkları için az kaybeden tercih ediliyor- nakti 300 milyon dolar olan bir şirket. Yani, batmayacak bir şirket. Bir yıl içerisinde gördüğü en yüksek fiyat 110 dolar. Şu anda 7 dolar gibi.

Kelepir mi, yoksa olması gereken değere yakın mı?

Zafer Onat: Kelepir sayılabilecek. Yani, riskine değebilecek türden. Çünkü, şirketin piyasa değeri kadar nakdi değeri var. Burada hızlı çıkış olabilir. Örneğin, geçenlerde Asya bölgesinde internet alanında yatırım yapan Asia Info Holding’i konuşuyorduk. Biz konuştuk ve yatırım kararı alamadan şirketin hissesi, 10 dolardan 18 dolara çıktı.

Medyada beğendiğiniz şirketler hangileri?

Zafer Onat: Türkiye’de pek fazla medya şirketi yok, kalmadı. Doğan Grubu var. Yeni Ekonomi Fonu’nda şöyle bir sıkıntımız var. Teknoloji, medya, telekom hissesi, fazla yok. Netaş, Alcatel, Turkcell, Doğan Holding, Doğan Yayın Holding, Hürriyet, Milliyet ve Doğan Burda Rizzoli var. Sabah Grubu gitti.

Bunlar dışında küçük teknoloji şirketleri var; Link, Arena ve Escort... O nedenle burada likit olan hisselerine yatırım yapıyoruz. Bu hisselere yatırım yapmak zorundayız. Çünkü, bu fonun yüzde 51’i Türkiye’ye yatırım yapmak zorunda. Geri kalan hisseler için sorunumuz yok. Amerika’da hisse çok...

“TURKCELL’DE 17 MİLYAR DOLARI YAKALAMAK  ÇOK ZOR”

Turkcell için ne diyeceksiniz? İnsanlar aldılar ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.

Zafer Onat: Özellikle satış için çok iyi bir zamanlamaydı ve bundan dolayı tebrik etmek gerekiyor. Yani, iki ay daha geç kalsalardı, o fiyatlarda satma şansları olmayacaktı. Bütün dünyada düşüş oldu, sadece Turkcell’e özgü bir hareket değildi. Hem GSM hem de telekom şirketleri, çok büyük düşüşler yaşadılar. Çünkü, dünyada rekabet çok arttı. Bu iş sürekli altyapı yatırımı gerektiren, fakat onu besleyecek, kar marjını sağlayamayan bir iş alanı haline geldi.

Mevsimsel olduğunu düşünüyoruz. Turkcell, bu yıl kar etmiyor. Piyasa kar odaklı bir piyasa. Bu yüzden ben bu yıl Turkcell’in kar gösterinceye kadar çok olumlu performe edeceğini düşünmüyorum. Ama bunun haricinde Turkcell kötü bir şirket değil.

Hayal kırıklığı, bu yıl kısmen ortadan kalkabilir mi?

Zafer Onat: Bence zor. Telekom şirketlerine çılgın bir akım olacağını, şu anda tahmin etmiyorum. Bu şirketlerin değerlendirilmesinde bir balon vardı. Bu balon inmeye başladı ve değerlemeler düşmeye başladı. Değerlemelerin bu yıl içerisinde çok inanılmaz bir şekilde değişeceğini tahmin etmiyorum. Şu haliyle performe edebilir ama tekrar 17 milyar dolar edeceğini ben tahmin etmiyorum.

 “ÇOK BÜYÜK RALLİ BEKLEMİYORUZ”

Ocak ayında iyimser hava oldu yeni yılda yükseliş yaşandı.

Zafer Onat: Aslında yükseliş fena değil. Krizin dip noktasından itibaren bazı hisseler, yüzde 100 prim yaptı.

Ama işlem hacimleri yok denecek kadar azdı veya maliyet oluşmadı. Ocak ayındaki hareket devam edecek mi?

Zafer: Türkiye için sorunlar bitmiş değil. Sert bir kriz geçirdik. Bu krizin etkilerin geçmiş olduğunu da iddia etmiyoruz. Özellikle hükümetin önümüzdeki günlerde yapması gereken bayağı işler var. Dar bir koridorun içerisinde ilerlemeye çalışıyoruz. Her şey güllük gülistanlık değil. Bankacılık sektöründen kaynaklanan ağrılar, sızılar var. Şimdi reel ekonomiye etkilerini görmeye başlayacağız.

Tabii borsanın yapmış olduğu şey, aşırı satıma bir tepki şeklindeydi. Şu anda borsa, kendine yeni bir bant arayışı içerisinde. Şirket değerleri olarak bakıldığında, kötü bir yerde değiliz. Pahalı değiliz, ucuz da değiliz. Ama olması gereken değerin biraz daha altındayız diye söyleyebiliriz. Ama çok büyük ralliler beklenecek bir dönemde değiliz. Ama bu değerlendirmeyi önümüzdeki 1-1.5 ay için yapıyorum. Çünkü, 3 ay sonra gelişmelere göre çok daha farklı yorumlar yapabiliriz.

Özgür Güneri: Ülke çok dinamik ve iç ve dış faktör değişebiliyor. Bu değişimlere paralel olarak, borsanın bir miktar daha yükselişin ardından insanların yeniden değerlendirme yapacakları görüşündeyim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz