Coca-Cola'nın start up dönemi

28.07.2016 11:42:240
Paylaş Tweet Paylaş
Coca-Cola'nın start up dönemi
Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent’le ilgili hazırladığım çalışma için gittiğimde, şirketin Atlanta’daki müzesini de gezmiş, ayrıntılı bilgi almıştım. Kitap çalışması için de hakkında çok sayıda kitap okumuştum. Son aylarda yaptığım bir seyahatte bir kitap daha aldım. Coca-Cola’nın inovasyon ve tasarımdan sorumlu başkan yardımcısı David Butler, Linda Tischler ile birlikte yazmış. “Design to Grow” adlı kitapta, tasarım ve inovasyonla ölçek ekonomisi ve çevikliğe ulaşıp başarıyı yakalayan şirketler anlatılıyor. Benim dikkatimi ise Coca- Cola’nın kuruluş hikayesi çekti. Bugünlerde etrafta gördüğümüz start up’lar gibi şirketin kurucusu ve sonradan satın alanların da yatırımcı çekme, fon bulma uğraşları çok iyi anlatılıyor. Birkaç bin dolarlık şirketten, tasarım, çeviklik ve ölçek yakalamayla dünya devi olmasının altı çiziliyor. Ben oradan birkaç saptamayı aldım. Amacım start up’ların dikkatini çekmek…
1 Coca-Cola’yı 1869’da John Pemberton kurdu. İç savaş henüz bitmişti ve gıda/içecek işi patlıyordu. Bugünkü “aplikasyonlar” gibiydi içecek ürün sayısındaki artış… Pemberton Chemical Company’ı kurduktan sonra para bulmaya koyuldu. İlk yıllarda 6 yeni ürün piyasaya sundu, hepsi de başarısız oldu. Doğru ürünü, doğru zamanda piyasaya sunamamıştı. Çareyi yeni bir karışımı olan içecek hazırlamakta buldu.
2 1886 yılında büyümek için yatırımcılara, bugünün “demo day”i gibi bir sunum yaptı. Yatırımcılardan da büyük ilgi görmüştü. Amacı, piyasadakilerden çok üstün bir ürün ve marka yaratmaktı. Tam bu sırada muhasebecisi Frank Robinson, ürüne Coca-Cola adının verilmesini önerdi ve logoyu kendi eliyle çizdi.
3 Pemberton’un ilk yıl cirosu 50 dolar, giderleri 76 dolardı. İkinci yıl da çok parlak görünmüyordu. Bu nedenle günümüzdeki adıyla, “exit” (Çıkış) yapmaya karar verdi ve 3 şirketi de olan Asa Candler’e şirketi sattı. Ödenen para sadece 2 bin 300 dolardı.
4 Candler’in şirketin iş modelini gözden geçirip değiştirmesi ve adını The Coca-Cola Company olarak yenilemesi birkaç yıl aldı. 10 yıl sonra şirketin çalışan sayısı 50’ye, cirosu 1 milyon dolara ulaştı. Bir anda ABD’nin bütün eyaletlerine ulaşmayı başarmışlardı. İlk “ölçek” başarısı sonuç vermişti.
5 1899’da ise yine moda adıyla “pivot” gerçekleştirdi ve iş modelini/işleyişini değiştirdi. Fikir Benjamin Franklin Thomas ve Joseph Whitehead adlı girişimcilerden gelmişti. Fikir, insanların Coca-Cola’yı hareket halinde içmelerine, alıp gitmelerine olanak tanıyordu. Tahmin ettiğini gibi efsane şişeler ortaya çıkmıştı. “1 şişe 1 dolar”, çeviklik ve ölçekte müthiş etki yaratmıştı.
6 Bunu birkaç yıl sonra “franchise” modeli izledi ve başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde “şişeleyicilerle” anlaşıp iş hacmini katlamayı başardı. Ona “İçecek sektörünün Henry Ford’u” diyorlardı.
7 Yenilik, tasarım ve çeviklikle yoluna devam eden şirket, 2.300 dolardan el değiştirmişti. 1919’da ise bir grup yatırımcı tarafından 25 milyon dolara satın alındı ve efsane başkan Robert Woodruff göreve geldi. Ondan sonrasını ise yakından biliyorsunuz.
Sıradışı işe başvurma yöntemi
Sherly Sandberg’i biliyorsunuz. Facebook’un dünya çapında tanınan kadın yöneticilerinden biri… Oraya da Google’dan gelmişti. Geçtiğimiz günlerde ilginç bir anısını dinledim. Facebook’a geldiği ilk günlerde eski bir tanıdıktan telefon geliyor. Arayan Sandberg gibi Harvard’dan mezun olan ve Ebay’in pazarlama bölümünde çalışan Lori Goler adlı bir kadın yöneticidir. Goler, kısa girişten sonra Sandberg’i şaşırtan bir teklifte bulunur: “Sizinle Facebook’ta çalışmak istiyorum. Bunun için görüşme talebim var. Aslında sizi arayıp hangi işlerde iyi olduğumu ve neleri yapmaktan hoşlandığımı anlatmayı düşünmüştüm. Böylece bana uygun bir iş bulabileceğinizi planlamıştım. Ancak bu yolu herkesin izlediğini fark ettim. Bunun yerine sizin en büyük sorununuzun ne olduğunu öğrenmek ve onu nasıl çözebileceğime karar vermek istiyorum.” Goler’in talebi hakikaten sıra dışıydı ve Sandberg’i şaşırtmıştı. Kariyerinde ne böylesine tanıklık etmiş ne de başkalarından dinlemişti: “Şaşkınlıktan ağzım bir karış açık kalmıştı. Onlarca insanı işe almıştım ama kimse bana böyle bir şey söylememişti. Çünkü iş arama sürecine daima iş arayanın nitelikleriyle bakılır. Oysa Lori’nin yaklaşımı farklı ve etkiliydi. O nedenle hemen işe aldım.”  Sandberg, “Benim en büyük sorunum işe eleman alma süreci ve sen bunu çözeceksin” diye karşılık vermişti. Sheryl Sandberg, önemli bir sorunu çözmüştü. Lori Goler ise kariyer merdiveninde bir basamak aşağıya inmiş, yeni bir işe başlamıştı. Hala Facebook’ta İnsan Operasyonları Bölümü’nü başkan olarak yöneten Goler’i farklı kılan, Sandberg’e göre “kariyer merdiveni” metaforuna ve işe alıma yaklaşımıydı. Bu yaklaşımı sayesinde de çok farklı bir alandan gelmesine rağmen çok istediği Facebook’ta istediği işi kapmıştı.
Güler yüz ve Vehbi Koç
Son dönemde özellikle mağaza ve yiyecek içecek mekanlarında “yüzü gülmeyen” çok sayıda yöneticiye ve çalışana rastlıyorum. Havaya bakan garsonlar, “Niye geldin” diye davranan satış temsilcilerinin sayısı sanki giderek artıyor. Ailece gittiğimiz bazı mağazalardan, zoraki hareket eden satışçılar nedeniyle hızlıca çıktığımız çok oluyor. Oysa “Yüzü gülmeyen dükkan açmasın” diye güzel bir söz var. Böyle dükkanlardan birinin sahibine Vehbi Koç’un öğüdünü hatırlatmıştım. Herkes yönetici ve çalışanına okutabilir. Kısaca şöyleydi bu öğüt: “Elektrik malzemesi ihtiyacını Voyvoda Caddesi’ndeki mağazalardan alırdım. Tarnapol, Burlalar ve Helios mağazaları vardı. Siemens’i satan Tarnapol, ürün açısından aralarında en iyisiydi. Fakat gerek sahibi gerekse tezgahtarları korkunç derecede nobran, ‘Alırsan al, almazsan alma’ tutumunda insanlardı. Mecbur kalmadıkça alışveriş etmezdim. Burlalar ise yukarıda oturur, aşağıdaki satıcılar işi yönetirdi. Onların her biri bir türlü davranırdı. Helios mağazasının ortağı M. Norbert o kadar tatlı, o kadar sempatik bir insandı ki her türlü kolaylığı gösterir, yapamayacağı bir iş olursa tatlılıkla, gönül alarak reddederdi. Bu nedenle ihtiyacımın büyük kısmını buradan alırdım. Bütün bunları mal sahiplerinin, satıcıların, müşterilerin üzerindeki etkisini göstermek için anlatıyorum. En ufak müşteriyle de yakından ilgileniniz, çünkü damlaya damlaya göl olur. İnsanlar etten kemiktendir, duygularının etkisinde kalır.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz