An Wang, 1951’de Wang Laboratories’i
kurduğunda, günün birinde dünyanın en
başarılı şirketlerden birini yaratacağını
bilmiyordu. Ancak hızla büyüyen, dünya çapında
marka olan şirket, 1980 yılında zirve yaptı ve cirosunu
3 milyar dolara taşıdı. Çalışan sayısı ise 33 bine
ulaşmıştı. Ancak 1980’lerin ortasından itibaren şirketin
düşüşü başladı ve 1992 yılında iflasını istedi. Birkaç
yıl sonra Hollandalı Getronics tarafından satın alındı.
Bunu KPN ve CompuCom şirketlerine satışı izledi.
Sonuçta tarihin tozlu yaprakları arasında kaybolup
gitti.
Cisco’nun CEO’su John Chambers, kariyer
hayatındaki ilk önemli transferi ve çıkışı IBM’den
Wang’a geçtiğinde yapmıştı. Şirketin kurucusu An
Wang’dan çok ciddi etkilenmişti. “Şimdiye kadar
tanıdığım en parlak insandı” diye tanımladığı Wang
için şunları söylüyordu:
“O, bilgisayar endüstrisinin en önemli bileşenlerini icat etmişti ve çok başarılı devasa bir şirket yaratmıştı. Wang’de çalıştığım süre boyunca öğrendiğim en önemli şey, muazzam şirketlerin bile pazardaki dönüşümü ıskalamaları durumunda başlarının derde girebileceği gerçeğiydi ki ben Wang’ın böyle bir değişimi kaçırdığına şahit oldum.” Bir zamanlar efsane olan Wang, “mini” bilgisayardan PC’lere geçişi ıskalamıştı. Aslında IBM’den önce PC üretmiş, ancak onu tıpkı bir mini bilgisayar gibi yapmıştı. Yazılıma ve uygulamalara ise hiç odaklanmamıştı. Bu hata şirketin sonunu da getirmişti. John Chambers, o günleri hatırlarken “Wang’de yöneticiyken 18 aylık bir dönemde 5 kere yapılan işten çıkarmaları bizzat kendim yönettim. Çok ızdırap verici günlerdi. Ancak orada şirketlerin kendi kendilerini bozma cesaretini gösterememeleri durumunda başlarına nelerin geleceğini öğrendim.” Wang’ın hikayesini yazdım ama iş dünyası, özellikle teknoloji dünyası benzer örneklerle dolu. Bir zamanlar “müthiş” başarılı olan şirketler, 10’ar yıllık dilimlerle baktığınızda eski performanslarından çok uzaklaşabiliyor, hatta batabiliyor. İşte burada iki önemli sihirli sözcük var:
1. Değişimi ıskalamak, görmezden gelmek.
2. Kendi kendini bozma (Distrup) cesaretini gösterememek.
NETSCAPE’IN YOK OLACAĞINI DÜŞÜNMEK!
Bu sayfadaki tabloya bakarsanız değişimin çok hızlı olduğunu, 20 yılda “dünyanın en değerli internet şirketleri” sıralamasının nasıl değiştiğini görebiliyorsunuz. İlk kez internete, sanıyorum 1995 yılında Hürriyet’in Güneşli’deki binasında girdim. Bilgi işlem departmanında internete bağlı bir bilgisayar vardı, oradan ya bir siteye bakmış, bilgi almış ya da Amazon’dan bir kitap ısmarlamıştım. O zaman kullandığımız tarayıcı Netscape’ti. O yıllarda bu şirketin 20 yıl sonra tarih olacağını aklımın ucundan geçirmemiştim. Ancak 1995 yılında “en değerli internet şirketi” olan Netscape, şimdi artık yok. Kurucusunun anılarını okumuştum. Bir
yerinde şu analizi yapmıştı “Netscape’i AOL’a sattığım yıllardı. Yeni girişim fırsatları arıyordum. Etrafa bakıp çok sayıda yeni girişimi görünce, internetle ilgili olabilecek bütün girişim fırsatlarının birileri tarafından yapıldığını düşünmüştüm. Bu büyük bir hayal kırıklığıydı.” Ancak öyle olmadı. Son 20 yılda internet ve teknolojiye dayalı çok sayıda şirket kuruldu. O zaman aklımızdan geçmeyen Facebook, Twitter, Youtube gibi şirketler geldi. Elinde hiçbir varlığı olmayan Uber, Airnb gibi şirketler ortaya çıktı. DEĞIŞIMIN AYAK SESLERI
İş dünyasının son 100 yılına bakarsanız her zaman yenilikler, yeni teknolojilere dayalı iş modelleri ve buluşların olduğunu göreceğiz. Yine birileri çıkacak ve “distruptive” (Bozucu) teknolojiler geliştirecek. Belki de 2025 yılında yapılacak böyle bir listede, şimdi daha kurulmamış şirketler yer alacak. Bir başka önemli değişim ise büyük şirketlerin coğrafyasının değiştiği… Eski liste Amerika ağırlıklıyken yeni listede Çin’den büyük şirketler yer alıyor. Belki bunlara Kuzey Avrupa’dan yeni şirketler de eklenecek. Belki Türkiye’den bir internet devi bu listelerde kendine yer bulacak. Son sözüm: İş dünyasında “ben iyiyim” diye düşünenlerin, teknoloji şirketleri tarihini iyi okuması gerekiyor. “İyi olmak, iyi kalmak” için yeterli değil çünkü…
Bu kulübe mutlaka katılın
Türkiye’nin önde gelen ailelerinin genç bireylerini buluşturduğum NextGenClub’a ilgi artıyor. Biliyorsunuz bu oluşumda, Türkiye’nin büyük gruplarının yanı sıra Anadolu’nun aile şirketlerinin bireylerini bir araya getiriyorum. Yakında yeni projeleri sizlerle paylaşacağım. Bu konudaki en yeni haberim ise www. nextgenclub.net adlı site olacak. Yayına başladı. Sizlerin görüş ve önerilerini bekliyorum. Ayrıca eğer aile şirketi bireyiyseniz, lütfen bana yazın.
Şirket coğrafyası değişiyor
Türkiye’de yılda sadece 1.000 şirketin kurulduğu dönemde, bunların yüzde 70-80’i İstanbul merkezli faaliyete başlıyordu. Yılda 10 bin şirketin kurulmaya başlandığı 1980’lerde Anadolu’nun payı yavaş yavaş artmaya başladı. Ancak yine de İstanbul’un payı yüzde 50’lerin üzerindeydi. Bu tablo, 1990’larda değişmeye başladı. 2000’lerde “Şirket” ve “Şahıs işletmesi” olarak kurulan şirketler arasında Anadolu’nun payı artmaya başladı. 10. Kalkınma Planı kapsamında yayınlanan “Türkiye Girişimcilik Yol Haritası” adlı rapor, bu konuda önemli ipuçları veriyor. Türkiye’de girişimcilik ve şirketleşmeyle ilgili öne çıkan birkaç bulguyu paylaşarak bu trende dikkat çekmek istiyorum: 1 Türkiye’de 1 yılda kurulan şirket sayısı, 1990’ların sonunda 60 binlere çıkarak rekor kırmış, sonra düşmüştü. 2012’de 39 bindi, geçen yıl 50 binlere çıktı. 2018’de 75 bini geçeceği düşünülüyor.
2 Türkiye’de girişim sayısı, 2004 yılında 2 milyonun hafif üstündeydi. 2012 yılında 2,6 milyonu geçti. 2014’te ise 3 milyonu geçti.
3 Türkiye’deki girişimler arasında 250’den fazla işçi çalıştıranların payı 2004’te yüzde 0,11 idi, 2012’de yüzde 0,32 olmuş. Küçük ama önemli artış. Türkiye’nin daha çok büyük şirket yaratması için bu oranın biraz daha büyümesi gerekiyor.
4 Yeni kurulan şirketlerde İstanbul’un payı 2008, 2012 yıllarında yüzde 36-39 arasındaydı. Son Aralık 2014 verileri de yüzde 39 oranına denk geliyor. Anonim, limitet ve kolektif şirket açısından bu düzeyde olan oran, bunları da kapsayan toplam girişimlerde farklı çıkıyor. Buna göre bütün girişimlerin sadece yüzde 24’ü İstanbul’da bulunuyor. Aradaki farkı, Anadolu’da çok sayıda “şahıs şirketi” ve bireysel girişimin olduğuna yormak gerekiyor. Ancak Anadolu’daki gerçek değişim için daha fazla kurumsal şirketin Anadolu tarafından kurulması ve yaşamasıyla mümkün.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?