Cola’nın CEO’su Muhtar Kent ile kendi uçağı ile Atlanta’ya seyahat sırasında söyleşi de yapmıştım. Önce başkanlık, sonra da CEO koltuğuna oturmasının ardından sürekli “havada kalmasının” kendisini nasıl etkilediğini sormuştum. Neredeyse 150 gününü uçakta geçirdiğini, hayatını, uyku düzenini ona göre oluşturduğunu söylemişti. Uçakta da buna göre kendine düzen kurduğuna şahit olmuştum. Yıldız Holding Başkanı Murat Ülker ile geçen ay içinde sohbet edince, onun da aynı “global seyahat” ajandasına sahip olduğunu gördüm. Önce Godiva, ardından ABD’deki satın almalar ve son olarak United Biscuits ile birlikte Japonya’dan Amerika’ya, Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar dünyanın her tarafından müşteri, şirket ve fabrika sahibi haline geldi. “GOYA” diye adlandırdığı “saha ziyaretlerini” de seven Murat Ülker’e, bizim gibi çok sayıda kişi de aynı soruyu yöneltmiş: “Ajandanızı nasıl organize ediyor, yaşam için zaman ayırabiliyor musunuz?” Ben de bu soruyu yöneltince Murat Ülker’den ekteki grafiği aldım. Hemen dosyasından 2014 yılında 24 saatini nasıl geçirdiğini gösteren tabloyu çıkardı ve bana verdi. Siz de görüyorsunuz. “Aile ve yaşama” ayrılan zaman, tahmin edildiği gibi düşük değil. Murat Bey, zamanının yüzde 25’ini kişisel yaşam ve hobilere ayırmış. Üstelik ilk sırada da bu kategori yer alıyor. Ardından şirket idari işleri, yönetim kurulu ve üst yönetim toplantıları geliyor. Konuşmalardan ve merhum Sabri Ülker’in hayatını anlatan kitaptan anladığım kadarıyla Murat Ülker’in liderliği ve ajandasını yönetme yaklaşımında babasının büyük payı var. Şöyle ki: 1. Ülker’in ilk yıllarında, Murat Bey’in çocukluk döneminde cumartesi günleri okul ve iş vardı. Cumartesi günleri Murat Bey de işe gider, babasına yardımcı olurdu. Ancak, pazar günleri Sabri Bey mutlaka ailesiyle olur, Florya’da piknik, Sirkeci’deki Konyalı Lokantası’nda aile yemeği yapılırdı. Yaz aylarında seyahatler mutlaka vardı. 2. “Gez Oturma Yerinde Artık” (GOYA), Murat Ülker’e babadan kalma bir strateji… Bu, fabrika, müşteri, bakkal, pazar yeri, ülke ve şirket gezilerini kapsıyor. 2014 yılında sahada kalmaya zamanının yüzde 10’unu ayırması da buna verdiği önemi gösteriyor. 3. Davetlere asla gitmiyor. Bunu da babasından aldığı öğüte borçlu. “Oğlum istediğin davete gidersin, istemediğine gitmezsin. Davetlerin çoğu arkadaşın… Birisine gidip, diğerine gitmezsen arkadaşın gönül koyar. Benim sana tavsiyem, hiçbirine gitme.” 4. İnsan kaynaklarına ve lider yetiştirmeye çok önem veriyor. Bütün liderlerini şirket içinden çıkarıyor. Daha yeni gazetede kendisine bağlı çalışacak “CEO gücünde” iki lider aradığına yönelik ilan çıktı. “Mentorluk” bu alanda önem verdiği konulardan biri. Tabloda da görüyoruz zaten… 5. Rahmetli Sabri Ülker, “üretimi” ve “fabrikayı” çok severdi. Çocukluğu Topkapı’daki fabrikada, makine aralarında geçmiş birisi olarak Murat Ülker de üretimi, fabrikaları, yeni yatırımı çok seviyor. Hala fabrika gezmeye ciddi vakit ayırıyor. 6. “Babam uzun vadeli düşünür, uzun vadeli davranırdı” diyen Murat Ülker’in aynı yoldan gittiğini, son satın almalarla açıkça görüyoruz. 7. Sabri Ülker, “İşleri dağıtmayın” önerisini sık dile getirir, “Oğlum, peynirleri dağıtma” derdi. Ülker’in yeni stratejisinde ana ürün/sektör doğrultusunda büyümeyi, yani babanğn izlerini göreceğiz.
~ "Küçük güzeldir" yeniden gündemde!
Yeni iş kuranlar, küçük işletme sahipleri ve moda deyimiyle startup’lar için, büyük şirketler her zaman tehlikedir. Onlara rağmen, onların hakimiyetindeki pazarda rekabet etmek kolay değildir. O nedenle yeni doğan şirketlerin, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte yüzde 30’u ile yüzde 90’ı ilk yıl sonunda kapanır. Bunu biliyoruz. Bir de bardağın dolu tarafı var. Bu önemli gelişme dikkatimden kaçmıştı, ben de The New Yorker dergisinde okudum. Aslında Türkiye’de de bazı işaretlerini görüyoruz ama etraflıca bakınca ABD’de neredeyse ciddi bir trende dönüşmüş: “Küçük işletmeler dönemi başlıyor.” Siz de şu gelişmelere bakınca heyecanlanacak, hak vereceksiniz: 1. Dünyada Amazon ve benzeri online kitapçılar ile büyük zincirler nedeniyle küçük kitapçılar uzun yıllardır risk altındaydı. Ancak, ABD’de bağımsız mahalle ve cadde kitapçıları 2009 yılından bu yana ortalama yüzde 20 oranında büyüyor. Tekrar hayata dönüyorlar yani. 2. ABD’de 1900’lü yılların başında 1.000’in üzerinde bira üreticisi vardı. Rekabet ve yasal düzenlemeler sonucunda 1970’lerin sonunda sayıları 45’e düştü. Ancak, son yıllarda canlanma var. Küçük bira üreticileri yıllık 16,1 milyon varil bira üretimi gerçekleştirdi ve tarihinde ilk kez Budweiser’ı geçti. Sayıları ise 3 bine yaklaşıyor. 3. Amerikan çiftliklerindeki düşüş son 10 yılda durdu ve büyüme dönemine girdi. Özellikle organik tarıma yönelik büyük bir tüketici talebi var. 4. Sadece 2014 yılında bağımsız küçük film yapımcılarının çektiği film sayısı 4 bini geçti ve bunlar için 3 milyar dolar harcandı. 5. Bugün 7,5 milyon dolardan düşük ciro yapan, birkaç kişinin çalıştığı küçük işletmeler ABD’de 2009 yılından bu yana milyonlarca kişiye iş olanağı yarattı. Büyük şirketler küçülürken onlar istihdam yarattılar. Eskiden “Küçük güzeldir” sloganı vardı. Sonra “ölçek ekonomisi” nedeniyle satın alma ve birleşmelerle dev şirketler dönemi başladı. Acaba yeniden küçük gündeme mi geliyor, ne dersiniz?
~ Yeni kuşağın neye ihtiyacı var?
Aile şirketlerinin genç bireylerinin görüşlerine geçen ay yer vermiştim. ING Bank’ın Gelecek Akademisi’nden iki genç arkadaş daha benimle düşüncelerini paylaşmış. Ben özellikle, “Hangi konularda eksiklik hissediyorsunuz” sorusuna odaklanmıştım. Amacım, gelişime açık konulara dikkat çekmekti. T Mex Dış Ticaret’ten Necmi Bayram, “Aile içinde çalışmak her adımda sorumluluk gerektiriyor” diyor ve ekliyor: “Kısa zamanda birçok işi yapma gayreti, zaman yönetimini ve stres kontrolünü zorlaştırıyor. Şahsen zaman ve stres yönetimi, kendimi en çok geliştirmek istediğim konuların başında geliyor.” İstanbul merkezli Altınkaya Et Ürünleri’nin yeni kuşağından Cihan Altınkaya, hedefini, “Yeni vizyonlar katarak şirketi bugünkü konumundan daha ileriye taşımayı hedefliyorum” diye açıklıyor. İyi bir eğitimi bu nedenle istiyor. Eksikliğini ise şöyle ortaya koyuyor: “Her ne kadar güzel bir eğitim almış olsam da en çok hissettiğim eksiklik deneyimdir. Bazı deneyimler, yaşanmadan kazanılmıyor.” Bu iki genç arkadaş yalnız değil. Çok sayıda aile şirketinin genç kuşağı deneyim, farklı şirket ve liderler tanımak ve zaman/stres yönetimi konularında gelişim peşinde… Benim önerim, bunu yenmek için önce aile dışında bir işte çalışsınlar, kendilerine bir mentor ya da çıraklık yapacak bir CEO/patron bulsunlar. Tabii bol bol konferans, etkinlik izleyip, okumayı da ihmal etmesinler.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?