Jack Ma’nın kurduğu (Gerçek adı Ma Yun. Telaffuzu zor diye bir Avrupalı arkadaşının önerisiyle ismini değiştirmiş) Alibaba, tam bir başarı hikayesi… Tam 100 milyon alıcı alibaba.com sitesini ziyaret ediyor; sadece Çin’de doğrudan ve dolaylı olarak 14 milyon kişiye iş yaratıyor. Sadece 18 kişiyle kurduğu şirketinde çalışan sayısı ise 30 bini geçmiş durumda. Geçen yıl içinde müthiş bir halka arz gerçekleştirip dünyanın en zenginleri arasına giren Jack Ma, “ağzında gümüş kaşıkla” doğmadı. Başarısızlık, hayal kırıklıkları ve “geri çevirmelerle” dolu bir yaşamı var. Her zaman başarılı girişimci ve CEO’ların hayat hikayelerinin okunmayı önerir ve bunu kendim de düzenli olarak yaparım. Jack Ma’nın hayatına da böyle bakmak lazım. Girişimciler ve genç yöneticiler, birkaç “başarısızlık” ve “olumsuz geri dönüş” sonrasında büyük hayal kırıklıkları yaşayabiliyor. Oysa bazen, bir “Hayır”, bir başka büyük fırsatın kapısının açılmasına neden olabiliyor. Jack Ma’nın başarı öyküsünü okuyunca bunun izlerini gördüm. Bunlardan birkaçını derledim:
1. Daha iş hayatının başlangıcında, şimdi peşinden koşan yatırımcı ve risk sermayesi şirket yöneticilerine gitmiş. En unutamadığı ise 2001 yılındakiymiş. Sadece 3 milyon dolarlık risk sermayesi yatırımı için “Hayır” yanıtını almış. Oysa halka arzdan 25 milyar dolar sağladı.
2. Üniversiteye girişte bir sınava girmesi gerekiyordu. Tam 3 defa başarısız olmuş. Dördüncüsünde ancak sınavı geçebilmiş, ancak hiç yılmamış.
3. İşini kurmadan tam 30 ayrı şirkete iş görüşmesi için başvurmuş, bazılarına mülakata bile davet edilmemiş. 30’undan da olumsuz yanıt almış.
4. Kendi şehrindeki Kentucky Fried Chicken’a başvuru yapmış. Bu iş için 24 kişi görüşmeye gitmiş, 23’ü kabul edilmiş. Sadece Jack Ma işi alamamış. Hayal kırıklığını görebiliyor musunuz?
5. Çocukken “Her şey mümkündür” ilkesine inanıyormuş. Ancak zamanla bunun doğru olmadığını anlamış. Bu nedenle başarısızlıklara ve “olumsuz” yanıtlara hazır olmak gerekiyor.
6. İşinin ilk yıllarında büyük zorluklarla karşılaşmış. Bir kez bile vazgeçmeyi düşünmemiş. “Sadece hayatta kalmaya odaklanmıştım” diye o günleri anlatıyor. Çoğu zaman öğle yemeği için gittiği restorana ödemediği borçları için sahibinden uyarılar almış. Bazı zamanlar çalışanlarına maaş ödemesini geciktirmiş. Ancak yoluna yılmadan devam etmeyi başarmış. Sonuçta tablo ortada… Hepimiz zaman zaman bir “Hayır” ile büyük hayal kırıkığı yaşayabiliyoruz. Bu gibi durumlarda Alibaba gibi şirketleri yaratanların, Türkiye’den Vehbi Koç, Sakıp Sabancı gibi isimlerin hayat hikayelerini okumamız gerekiyor.
Çok uzun ömürlü Japonları hangi etkenler ölüme itiyor?
Önce ABD’den bir istatistik paylaşayım: Bu ülkede 1994 yılında kurulan her 4 şirketten sadece 1’i, 2004 yılına ulaşabilmiş. 10 yılda 4 şirketten 3’ü batmış ya da satın alınma yoluyla yok olmuş. Benzer rakamlar çok sayıda Batı ülkesinde de görülüyor. Türkiye’de rakamlar, bu kadar yüksek olmasa bile ayakta kalmak zorlaşıyor. Daha önce de birkaç yazımda kısaca paylaşmıştım. Ayakta kalmanın böyle zor olduğu bir dönemde, Japonya tam bir “asırlık şirketler” yuvası olarak dikkat çekiyor. Bu ülkede 1.300 yaşında bir otel ile 900 yaşında bir biracılık şirketi hala faaliyetini sürdürüyor. İtalya’da 1526 yılında kurulmuş olan silah üreticisi Beretta, ABD’de 1623 yılında İstanbul’da kurulmuş Zildjian gibi şirketlerin olduğunu da biliyoruz. Ancak yine de Japonya ve Uzak Asya’da çok sayıda asırlık şirket var. Bu bir gerçek. Sadece Japonya’da 50 binden fazla “asırlık” şirket bulunuyor. Bunlardan 3 bin 886’sı, 200 yıldan daha uzun süredir faaliyet gösteriyor. Son yıllardaki gelişmeye dikkat Ancak son birkaç yıldır bu “efsane” şirketlerden bazıları battı. Örneğin, 2015 yılının başında en yaşlı japon şirketlerinden 465 yıllık deniz mahsulleri satıcısı Minoya Kichibee iflas etti. 533 yaşındaki konfeksiyon üreticisi Surugaya, 2014 yılın ortasında iflas ettiğini açıklamıştı. Onlardan daha önce 1429 yılında kurulmuş, belki de dünyanın en eski şirketi olan, tapınak inşaatçısı Kongo Gumi, 2007 yılında zora girmiş ve başka bir şirket tarafından satın alınmıştı. Bu gelişmeye kadar çok sayıda uzmana göre Kongo Gumi uzun yıllar yaşamaya aday bir şirketti. Ancak beklenen olmadı. Japonya’da bu kadar eski şirketlerin batmalarına sık rastlanmıyor. O nedenle 500 yıllık, 1000 yıllık şirketlerin batmasına zemin hazırlayan etkenler, iş dünyasında tartışılmaya başlandı. Her ne kadar bir trend oluşturmasa bile nedenleri araştırılıyor. Japonlar niye uzun yaşıyor?
Financial Times gazetesinde bu konuda yayınlanan makalede şu saptama dikkatimi çekti: “Aslında sorulması gereken ilk soru, Japon şirketlerinin nasıl bu kadar uzun süre hayatta kalabildiğidir.” Soruyu soran uzman, araştırmalarından edindiği birkaç gerekçeye dikkat çekmiş:
1. Uzun yaşayan şirketlerin neredeyse tamamı sadece bir sektörde faaliyet gösteriyor. Örneğin Kongo Gumi, bir Budist tapınak inşaatçısıydı ve bu konuda son derece uzmanlaşmıştı.
2. Asla kendi kültür ve yönetim anlayışlarının dışına çıkmıyorlar. İlk tapınağını 533 yılında yapan şirket, bu alanda tam bir kültür oluşturmuştu.
3. Japonya’nın en yaşlı şirketlerinin faaliyet alanını, “En temel insani ihtiyaçlar” oluşturuyor. Onlar ağırlıklı olarak “Yiyecek, içecek, nakliyat, inşaat ve silah” sektörlerinde faaliyet gösteriyor.
4. Japon kurucular, şirketlerini bir sonraki kuşağa devir konusunda diğer ülkelere göre daha başarılı. Genel uygulama, şirketin yönetimini büyük erkek çocuğa bırakmaktır. Bazı durumlarda “kızlarıyla evlenecek” bir erkek çocuğunu “evlat” edinip şirketin başına geçirenler de vardır. 2011 yılında yapılan bir araştırma, “evlat” edinme yoluyla yönetilen şirketlerin, normal aile şirketlerine göre daha başarılı olduğunu ortaya koymuş. Bu da ilginç bir saptama… Uzun ömür garanti değil!
Peki böyle bir kültür ve yönetim anlayışına rağmen son yıllardaki batışın arkasında ne var? Bunun bir nedeni, Japonya’daki kültürel değişim, tüketici ve yöneticilerin global dünyada olup bitenlerden etkilenmesi ve trendler oluşturuyor. Yeni tüketici, eski kültüre dayalı şirketleri zaman içinde terk edebiliyor. Bir başka neden ise Japonya’daki ekonomi yönetimiyle bankaların şirketleri bir ölçüde tembelliğe alıştırmaları… Kurtarılmaya ve kötü yönetilseler bile “ikinci şans” bulmaya alışmış şirket sahipleri, yüz yıllık şirketlerin batışındaki bir başka önemli unsuru oluşturuyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?