Daha önce bu konuda yazmıştım. Daha da fazla yazılması, altının çizilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi toplantı tuzağının içine düşmüş durumda. Şirketler, giderek daha fazla toplantı yapıyor, toplantılar da giderek verimsizleşiyor. Bunu, konuştuğum CEO ve iş insanlarının yanı sıra alt kademedeki yöneticilerden de duyuyorum. Herkes topu birbirine atıyor. Ancak yine de her kademede toplantı enflasyonu devam ediyor. Oysa e-posta ya da telefon/telekonferansla bu toplantıların bazılarını elemek mümkün. Bu sorunun bir yüzü… Diğer tarafında ise iyi yönetilmeyen, sonuçsuz ve zaman yiyen toplantılar var. Odağı, başlangıcı ve bitişi belli olmayan toplantılar, iş hayatından milyonlarca doları alıp götürüyor. ABD’de verimsiz toplantıların bilançosunun yıllık 37 milyar dolar olduğu hesaplanmış. Hepimizin ne yapıp edip az ve verimli toplantılar peşinde olmamız lazım. Uzun yıllar Apple’ın kurucusu Steve Jobs ile çalışmış olan reklamcı Ken Segall, bu konuda efsane girişimcinin bazı görüşlerini/ stratejilerini bir yazısında paylaşmıştı. Tam bunları yazmışken aklıma Segall’in “Insanely Simple” adlı kitabındaki aktarımları geldi. Bir iki anekdotu burada aktarmak istiyorum: “Haftalık toplantılardan biriydi. Jobs, katılanlardan birini durdurdu. Soğuk bir şekilde ‘Sen de kimsin’ diye sordu. Genç kadın gayet sakin bir şekilde, pazarlama projelerinden birinin parçası olduğunu ve toplantıya katılması konusunda kendisine talimat geldiğini söyledi. Jobs, sakince dinledi ve sonra kibarca toplantıyı terk etmesini söyledi. ‘Bu toplantıda sana ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum’ diye ekledi. Küçük gruplarla toplantının daha verimli olduğunu düşünürdü. Bu nedenle Barack Obama’nın bir davetini de geri çevirmişti. Jobs’un toplantı konusundaki bir başka önemli ilkesi ise powerpoint sunumların arkasına saklanan insanlardı. Samimi ve yüz yüze toplantıları, sunumları daha çok severdi. Her çarşamba akşamı pazarlama ve reklam toplantısı vardı. Bu toplantılarda Jobs slayt sunumlarını yasaklamıştı.” Segall’in başka aktarımları da var. Ancak ben çok paylaştığım bu iki başlığa dikkat çekmek istedim. Gerçekten de toplantıların önündeki engellerin başında “çok kişi” ve “her şeye sıfırdan başlayan” sunumlar geliyor. Yönetimde ustalık isteyen dönemdeyiz Türkiye’de hazine faiz oranları son yılların en düşük düzeyine Mayıs 2015’te ulaşmıştı. Faiz oranları yüzde 5’in altına inmiş, yüzde 4,6’ları görmüştü. O tarihte banka kredisi faizleri de yüzde 8-13 aralığında değişiyordu. İyi ve büyük şirketler yüzde 8, KOBİ’lerde ise yüzde 13’lerde seyrediyordu. Sonra Türkiye’nin gündemi değişti. Gezi olayları gerçekleşti. Ardından başka siyasi gelişmeler ortaya çıktı ve ABD’nin faiz artırımı gündeme geldi. TL’deki değer kaybına faiz artışı da eşlik etti. İçinde bulunduğumuz dönemde şirketler açısından para bulmak, nakit akışını kontrol etmek çok kolay değil. Kredi faizleri o döneme göre en az 5-6 puan yukarıda seyrediyor. Konuştuğum bankacılar, kredi oranlarının şirketin itibarı, büyüklüğü, risk yapısına göre geniş bir yelpazede olduğunu söylüyor. Tabloda rakamları görüyorsunuz. Yüzde 13’lerden yüzde 20’lerin üstüne doğru geniş bir yelpazede Türkiye’deki 800 bine yakın şirket kredi kullanabiliyor. Tam bir finansal ustalık ve risk yönetimi döneminden geçiyoruz. Şirketlerin bu dönemde dikkatli olmaları, “Şirket Doktoru”na ihtiyaç duymadan yollarına devam etmeleri gerekiyor. Ben bu tabloda birkaç önerimi paylaşmak isterim: 1 Bu dönemde nakit akışına dikkat etmek gerekiyor. Şirketler, kârsızlıktan değil, genelde “ödeme” sıkıntısından zora giriyor ya da batıyor.
2 Kredi kullanırken çok iyi düşünmek, iyi pazarlık etmek ve gereksiz fon almamak gerekiyor. Rakamlar başa çıkılır düzeyde değil.
3 Fon ihtiyacı halinde, özellikle KOBİ’lerde gerekirse sermaye takviyesi yapmak iyi bir çözüm olabilir.
4 Maliyetleri kısmak ve verimlilik her zaman önerilir. Ancak maliyet yaratmayan, akıllı büyüme ve satışları artırma daha iyi sonuçlar doğuracaktır.
5 Ne yaparsanız yapın, piyasadan ve işin içinden uzak durmayın… Müşteriye ve iş ortaklarına yakın durmaya devam edin. Sonuçta Türkiye büyük bir ülke… Bazen döviz ve faiz gibi piyasa göstergelerinin anormal düzeylere ulaştığı olur. Ancak bu zor dönemleri aşıp gemilerini kıyıya yanaştıranların gelecekleri daha parlak.
1000 dolara Subway'i kuran girişimci dünyaya hangi mesajla veda etti?
Eylül ayında ABD’nin, belki de dünyanın en iyi girişimcilerinden biri aramızdan ayrıldı. Türkiye’de de faaliyet gösteren ünlü sandviç ve salata restoranları zinciri Subway’in kurucusu Fred DeLuca vefa etti. Birkaç yıllık kanserle mücadeleden sonra hayata veda eden DeLuca, 60 yılda 44 bin adet restorandan oluşan zincir yaratmayı başarmıştı. “Start Small Finish Big” adlı kitabına göz atma şansım olmuştu, o nedenle onun hakkında fikrim vardı. Gerçekten etkileyici bir girişimcilik öyküsüne sahip olan DeLuca, 1965 yılında aile dostlarından aldığı 1000 dolar borçla iş hayatına atılmıştı. Amacı da tıp fakültesindeki eğitim hayatını sürdürecek parayı biriktirmekti. İlk restoranına Pete’s Super Submarines adını vermişti. Ancak ilk restoran başarısız olunca onu kapatıp ikinci bir restoran açtı. Bu kez restoran daha büyüktü ve sükseliydi. Etraftan daha havalı görünüyordu. Zaten bu kez tutmasından da işi doğru yaptıkları belli oluyordu. Ardından diğer şubeler, sonra yeni ülkeler geldi. Geçen yıl Subway, zincir mağazalar listesinde Starbucks’ı geçip 3’üncü sıraya oturdu. Tam 110 ülkede, 44 bin mağazası var. DeLuca’nın serveti için ise 3,5 milyar dolar tahmini yapılıyor. İşini ölmeden önce kızı Suzanne Greco’ya devreden Subway’in patronu kitabında girişimcilere şunları öneriyordu: 1. Her zaman vizyoner gibi düşünün.
2. Büyük resme bakmaya, ağaç yerine ormanı görmeye çalışın.
3. Pozitif olun, moralinizi bozmayın.
4. İşinize ve kendinize inanın. Başkaları inanmasa bile yolunuza devam edin.
5. Çalışanlarınıza inanın. İnanırsanız hep sizinle olacaklardır.
6. Nakitsiz kalmamaya özen gösterin. İş hayatındaki en önemli ders budur.
7. Bir isim ve marka yaratın, onu korumaya özen gösterin.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?