Yeni kuşak işe nerede başlamalı?

Aile şirketinin kurucusu için çocuğunu bir başka şirkette çalıştırmak, bazen gece gündüz ofiste kalmasına tanıklık etmek zordur. Ancak deneyim kazanmak ve farklı kültürleri görmek kolay değil. Şirket kurucularının genç kuşakları geleceğe hazırlarken başarılı örnekleri okumalarında, mümkünse randevu alıp onlarla konuşmalarında yarar var.

19.07.2014 17:51:460
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni kuşak işe nerede başlamalı?
Son yıllarda İstanbul’dan Gaziantep’e, Samsun’dan Adana’ya aile şirketlerinde şunu görüyorum: Aileler, özellikle orta ve büyük ölçekli şirkete sahip olanlar, çocuklarının iyi bir eğitim alması için özel çaba harcıyor.

Bazı gruplarda bunu sağlamak ve bütün yeğen/kuzenlere yaymak için aile anayasasına da madde konuluyor. Örneklerini çok gördüm ve dinledim... “Üniversite ve master/MBA şart” diyenler de var, bunların üzerine iki dil şartı arayanlar da.

Eğitimle ilgili bir sorun görmüyorum. Esas eksiklik ise işe hazırlama tarafında. Aileler, üniversite eğitimi sonrasında çocuklarının deneyim kazanmasına pek kafa yormuyor ya da yoramıyor. Olanakları olanlar yurtdışındaki şirketlerde birkaç yıl çalışılabiliyor. Diğerleri ise aile şirketine dönüyor, işin bir ucundan tutup hayata başlıyor.

Bence çok yanlış. Düşünün genç bir aile bireyi, zaten bütün hayatını aile şirketinde geçirecek. Etrafında en azından bir süre hep aynı insanlar olacak, benzer deneyimleri dinleyecek. Hayatının ilk gerçek işini ve modelini orada görecek.

Örneğin büyük bir bankanın kredi değerlendirmesini, yabancı bir şirketin müşteri hizmetlerini, bir teknoloji şirketinin pazarlama anlayışını ya da bir büyük yerli şirketin insan kaynakları uygulamalarını hiç görmeden her şeyi kendi şirketinde öğrenecek.

TERSİNİ YAPANLAR
Türkiye’de bunun tersini yapanlar da var. Örneğin Fiba’nın patronu Hüsnü Özyeğin, Harvard’da eğitim almış, ilk parasını orada kafe işleterek kazanmış, elde ettiği parayla da Amerikan hisselerinden satın alıp para kazanmıştı. Ancak bir yabancı şirket deneyimi olmadan Türkiye’de iş hayatına başlamıştı.

Kendindeki bu eksikliği oğluna yaşatmamış, daha ortaokul döneminde “yaz okulu” deneyimi yaşatmış, ardından üniversiteye yurtdışına göndermişti. Murat Özyeğin de babası gibi yaz okulunda para kazandığını bana şöyle anlatmıştı:

“Okulda öğrencilere işler veriliyordu. Orada milkshake ve tostların yapıldığı, kola satılan bir büfe vardı. Orada çalıştım. Ama milkshake yapmak o kadar zordu ki tişörtlerim sonunda yıkanamaz hale geliyordu. Biraz para kazanıyordum ama üstüm başım kirleniyordu. O kirli tişörtlerden dolayı para kazandım mı, doğrusu emin değilim. Ama bakarsanız, ilk defa harçlık çıkaracak düzeyde parayı orada kazandım.”

Üniversite sonrası ise “Babamın olmayan bir işte çalışma isteğiyle arayışa girdim” diye anlatmıştı Özyeğin. “Bu konuyu babama açtım ve kabul etti. Hayatımdaki en önemli adımlardan biriydi. Üniversitedeki üçüncü yılın yazında staj için Bear Stearns’e başvurdum.

Bear Stearns’un hem bizimle hem Türkiye’yle işi yoktu. Beni babamın hatırına almadılar ve zaten beni de tanıyan yoktu. 12 kişiyle mülakat yaptım, 11 ayrı kişinin değerlendirmesinden geçtim.”

Aile şirketinin kurucusu için çocuğunu bir başka şirkette çalıştırmak, bazen gece gündüz ofiste kalmasına tanıklık etmek zordur. Ancak deneyim kazanmak ve farklı kültürleri görmek kolay değil. Şirket kurucularının genç kuşakları geleceğe hazırlarken başarılı örnekleri okumalarında, mümkünse randevu alıp onlarla konuşmalarında yarar var.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz