Piyasalarda mayısta başlayan
dalgalanma, haziranda azalarak
devam etti. Bu kez, FED faiz
artışı riski yatışırken İngiltere’nin
AB’den çıkma riski piyasaları rahatsız
ediyor. Aynı süreçte Türkiye’de turizm
gelirindeki yüksek kayıp ekonomik
faaliyetleri yavaşlatıyor. Konut
satışlarında düşüş yaşanırken kredi
büyümesi tek haneli rakamlara indi.
Bu yavaşlamanın olumlu sonucu
ise enflasyonun düşmeye başlamasıyla
faizlerin düşme eğilimine girmesidir.
Ayrıca küresel düşük faiz ortamı da
faizlerde düşüşü destekliyor. Yılın
ilk 5 ayının güçlü bütçe performansı
sayesinde kamunun borçlanması
azalıyor. Yüzde 9’a düşen TCMB ve
devlet tahvili faizleri, belki bir yarım puan daha
düşebilir. Fakat ekonomi açısından en önemlisi,
bankaların verdiği mevduat ve kredi faizlerinin
düşmesidir.
Bankalar yüzde 9-12 faizle mevduat toplayıp
bunun üzerine yüzde 4-6 puan spread ekleyip yüzde
13-16 faizle kredi veriyor. Verilen kredilerin bir
kısmı batıyor ama bu oran Türkiye’de yüzde 3-4 gibi
makul bir düzeyde. Öyleyse banka faizleri neden
çok daha yavaş düşüyor?
Konunun pek çok detayı olmakla birlikte esas
konu TL’nin az ve vadesinin kısa olmasıdır. Bankalar
enerji ve turizm şirketlerinin kredi vadelerini uzatıyor
ama kendi mevduat vadeleri uzamıyor. Mevduata ek
olarak TCMB bankaları ortalama yüzde 8,4 faizle 100
milyar TL fonluyor; bu da piyasadaki TL sıkıntısını
yansıtıyor. TCMB az borç verse faizler yükselecek;
çok verse döviz kuru yükselecek.
Bu açmazın bir çözümü, yurtdışından dövizin
gelip TL’ye dönmesidir ama yabancılarda Türkiye’ye
yönelik güven kaybı bunu engelliyor. Türkiye’nin
iç ve dış siyasetinde yaşanan sert dalgalanmaların
faturası, yüksek faiz olarak ekonomik büyümeyi
yavaşlatıyor. Bu açmazın doğal çözümü enflasyonun
kalıcı şekilde düşmesiyle Türk Lirası’na güvenin
artması ve vadelerin uzamasıdır.
YARIYIL PİYASA BEKLENTİLERİ
FED, son tavırlarıyla faiz artışlarını temkinli ve
yavaş yapacağını iyice gösterdi. Küresel olarak
risk iştahının artması, son üç yılda sermaye çıkışı
yaşayan gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye
girişini yeniden başlatabilir. Yabancı sermaye
bağımlılığı yüksek Türkiye piyasaları, bundan olumlu
etkilenebilir.
Türkiye’de enflasyonun düşme yoluna girmesiyle
faizlerde ve döviz kurlarında daha istikrarlı bir seyir
bekliyoruz. Turizm gelirlerinde döviz kaybı olmasaydı
döviz kurlarında düşüş bile olabilirdi. Ama bu
durumda yatay gitmesi daha gerçekçi bir beklentidir.
Faizlerde düşüşe paralel Borsa İstanbul çok ucuz
kalan banka hisseleri liderliğinde yılın ikinci yarısını
olumlu geçirebilir. Sonuç olarak, iyi yönetilen fonlar
vasıtasıyla riski dağıtan hisse senedi yatırımı yapmak,
yükselmiş fiyatlardan gayrimenkul veya döviz almaya
göre daha makul gözükmektedir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?