Elitler ve elitizm

İktisadi kalkınma elitler arası bir mücadeledir aslında...

21.12.2015 11:51:380
Paylaş Tweet Paylaş
Elitler ve elitizm
“Elitler” ve “ elitizm” konusu uzun yıllar ülkemizdeki siyasi polemiklerin vazgeçilmez bir unsuru olarak kullanılmış, fikri manada da birçok tartışmaya ilham kaynağı olmuştur. Elitlerin ülkemizin toplumsal ve iktisadi gelişiminde oynadığı olumlu rol çoğunlukla görmezlikten gelinmiş ve karşılaştığımız siyasi ve iktisadi birçok problemin kaynağında, sorunlarımızın çözümüne yönelik geliştirilen elitist yaklaşımların yer aldığı ileri sürülmüştür. Hatta bu tarz yaklaşımları benimseyenler, seçkinci nitelemesine yüklenen yeni bir manayla küçümsenmeye başlanmıştır.
Ülkemizde “seçkinci” nitelemesiyle küçümsenmeye çalışılan elitler, sadece belli bir zümrenin menfaatlerini gözeten, ama geniş halk kitlelerinin ihtiyaçlarını dikkate almayan bir yaklaşımın sahibi olarak görülmekte ve zaman zaman bunun mevcut siyasi sorunlarımızın sebebi olduğu dahi iddia edilmektedir. Hatta bu bakış açısı ve iddiaların 2002’de AKP’yi iktidara taşıyan sebeplerin başında geldiği bile düşünülebilir. Siyasi söylem çerçevesinde iktidarının ilk dönemlerinde AKP temsilcilerinin söylemlerinde bu iddiaları sıklıkla kullanmalarının tesadüf eseri olmadığı da açıktır.
Büyük bir kamuoyu desteğini arkasında hisseden bir iktidarın temsilcilerinin dile getirdikleri bu söylemler, kendilerini iktidara taşıyan kesimlerin yeni siyasi ve iktisadi karar süreçlerine hakim olmalarını ve oluşturulacak bu yeni karar süreçlerinin sürekliliğini güvence altına alabilmelerini amaçlamaktadır. Bu bakımdan, aslında 2002’den bu yana yaşanan dönüşüm, tam manasıyla iktidarın eleştirilerinde hedef aldığı elitist yaklaşımın tam da kendisidir; yapılan eski elit zümrelerin yerine, kendi iktidarlarının sonucu olan yeni bir elit zümrenin geçmesi ve onların karar süreçlerindeki etkinliklerinin arttırılmasıdır. Toplumsal düzeyde bu dönüşümün gerçekleştirilmesi için de, eski elitlerin demokrasi ve kalkınma karşıtı bir zümre olduğu yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır.
Kamuoyu nezdinde bu algının güçlendirilmesi için çoğu zaman Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış sürecinde, dönemin bazı elitleri ile onların mensubu oldukları grupların nasıl olumsuz rol oynamış oldukları gündeme getirilmiş ve bugün siyasi mücadele içine girdikleri birtakım seçkin zümrelerle onları aynı katagoriye sokmuşlardır. Yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından Cumhuriyeti kuran kadrolar ile bu kadroların giriştiği kalkınma çabaları ise onlara göre sadece bir algıdan ibarettir. Yeni dönem elitleri, siyasi manada geçmiş dönemin elitleriyle ciddi bir mücadeye girmiştir.
Aslında bugün şahit olduğumuz bu elitler arası varolma mücadelesinin sebeplerini Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında aramakta yarar var. Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının ve onlarla birlikte çok uzun bir süre ülke kalkınmasının dinamik unsurları haline gelen asker, bürokrat kesim ile siyasetçi ve yeni girişimci (daha sonra sanayici) kesimler kurumsal manada Osmanlı’dan Cumhuriyet’e radikal bir dönüşümün öncülüğünü yapmışlardır. Bunu da büyük ölçüde gerçekleştirmişlerdir. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte ortaya çıkan yeni kurumsal düzen içinde artık bir kesim işlevini yitirmiş ve tasfiye edilmeye çalışılımıştır. Eskimiş ve sadece Osmanlı sistemi içinde mana teşkil eden geçmiş dönemin elitlerinin Cumhuriyet kadrolarıyla mücadelesi de böylece başlamıştır. Ancak son yıllarda elitizm eleştirilerinin giderek artan bir şekilde hedefi haline gelen bu asker-bürokrat yapı, ülkemizin bugünkü kalkınmışlık seviyesiyle birlikte ortaya çıkan yeni kesimlerin siyasi ve iktisadi karar süreçlerinde etkinliklerini arttırmalarında engel teşkil etmeye başlamıştır. Bu engellerin kaldırılması yönündeki talepler, siyasi manada bir “demokrasi mücadelesinin” bir unsuru haline getirilerek, ülkenin siyasi ve iktisadi gündemine taşınmıştır.
Sahip oldukları kimlik itibariyle Cumhuriyet’in kurucu elitlerinden farklılık gösteren yeni elitler, Cumhuriyet’in tasfiye etmeye çalıştığı Osmanlı elitlerinin günümüz savunucuları ile birtakım ittifaklar oluşturmuş ve onların karar mekanizmalarında etkinliğini arttırmaya çalışmışlardır. Zaman zaman bu ittifakların gereği olarak, bugünün dünya koşullarında pratik hiçbir anlamı kalmamış fikirlere sarılarak, geniş halk kitlelerinin nezdinde Cumhuriyet’e alternatif bir elitist yaklaşım geliştirilmeye başlanmıştır.
Ancak yeni elitlerin ve onların savunduğu görüşlerin toplumsal tabanda daha kalıcı olabilmeleri, bugün maruz kaldığımız ekonomik güçlüklerin aşılabilmesi için ortaya koyacakları çözümlerin başarılı olmasına bağlıdır. Özellikle 7 Kasım sonrasında daha da görünür hale gelen ekonomik sorunların toplum olarak göğüslenebilmesi için zaruri hale gelen yapısal reformların yeterince sahiplenilmemesi ve hala bugüne kadar yapılan uygulamalarda ısrar edilmeye çalışılması, yeni elitlerimizin verecekleri ciddi bir sınav olarak karşımızda durmaktadır.
Ne var ki, yeni elitlerimiz tarafından, ard arda gelen siyasi başarıların sağladığı abartılı konumlarının yarattığı bir küçümsemeyle, bugün maruz kaldığımız ekonomik sorunların çözümü için Cumhuriyet öncesi geçmişe daha sıkı sarılarak, modern dünyanın sorunlarına çare üretilmeye çalışılmaktadır. Aslında bu çabalar, bir bakıma yeni elitlerin bugün elde etmiş oldukları imtiyazlı konumlarını kaybetmemek için girdikleri bir mücadeledir. Ancak ekonomik sorunlarımızın neden olacağı toplumsal zorlamalar, bu yeni elitlerimizin menfaatlerinin, tıpkı 2002 öncesinde olduğu gibi toplumsal menfaatlerden farklılaşmasına ve ülkemizdeki yeni bir yapısal dönüşümün dinamiklerinin devreye girmesine yol açacağı da aşikardır. Sonucu hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz