Girişimciler bile ara vermeye ihtiyaç duyar

10.11.2017 12:08:000
Paylaş Tweet Paylaş
Girişimciler bile ara vermeye ihtiyaç duyar

SORU: “Olağan günlük rutininiz nasıldır?” Hüseyin Maalouf / Lübnan 

CEVAP: Bu aslında bana insanların en sık sordukları sorulardan biridir. Bu soruya genellikle British Virgin Adaları’ndaki evimden çalıştığım zamanlar güne sabah 5’te başladığımı ve böylece çalışmaya başlamadan önce aileme ve bir parça sportif faaliyette bulunmaya zaman ayırabildiğimi söyleyerek cevap veririm. Günümün geri kalanında zaten çok sıkı çalışıyor olacağımdan güne aktif bir şekilde ve sevdiklerimle eğlenerek başlamanın benim gelecek birkaç saat sonrasında yüzleşeceklerime karşı doğru akıl setine sahip ve çok daha üretken olmama yardımcı olacağını düşünürüm. Bazen tenis kortunda sabahın erken saatinde kıran kırana bir maçtan bazen de adanın etrafında tempolu bir yürüyüşten hoşlanırım. Ayrıca en sevdiğim spor olan uçurtma sörfü yaparak Anegada Adası’na kadar gidip gelebilecek kadar da şanslıyım ya da bazen sadece suya dalıp çıkarak eğlenirim. İşinizle hiçbir alakası olmayan ve sizin yapmaya bayıldığınız şeyler için sadece 15 dakikalığına olsa bile günlük rutininizde “kendinize” zaman ayırmanız çok önemlidir. Böyle yaparak kesinlikle yaratıcılığınızı artırmış olursunuz. Bu sizin bir an durup düşünmenize ve her şeye farklı bir açıdan bakmanıza yardımcı olur. Bunun anlamı ise birtakım katı egzersiz rutinine bağlı kalmaksızın kendinizi yeni bir şeyler denemeye çalışmaya zorlamaktır. Benim için uçurtma sörfü yapmayı öğrenmek hiç de kolay olmamıştı. İlk defa yapmaya çalıştığımda gerçekten çok zorlanmıştım. O gün Sam ve arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkmış ve (belki de aptalcasına) bu işi yapmakta hiç zorlanmayacağımı düşünmüştüm. Sörfün üstünde durmak ve dalgayı yakalamak için çalıştığım üçüncü günümde yanı başımda uçurtma sörfü yapan birisi bana elinde telefoto cihazı olan ve çalılıklar arasında saklanmış bir fotoğrafçı gördüğünü söylemişti. O anda egoma yenik düşmüş ve derhal bir sonraki dalganın üstüne çıkmıştım (ve ertesi günü Avustralya medyasının en ön sayfadaki manşetlerine). Bu tıpkı bir bisiklet sürmek ya da yeni bir iş kurmak gibiydi, yani çabalıyorsunuz, çabalıyorsunuz ve sonra aniden bakıyorsunuz ki beceriyorsunuz ve bu kendinizi inanılmaz hissettiriyor. Bu konuda yıllar içinde becerilerimi geliştirdim ve hatta İngiliz Kanalı’nın en yaşlı rüzgar sörfçüsü unvanını bile kazandım! Ben aslında en hızlısı olmayı amaçlıyordum, ancak bu alanda dünya rekorunu oğlum Sam kırdı. Dalgaların üzerinde gitmek beni zinde tutuyor ve sabahları güne neşeli; başlamamı sağlıyor. Ve günün geri kalanında çok daha üretken oluyor ve işime odaklanabiliyorum. Güne capcanlı ve neşeli başlamak gibisi yok ve bu sayede kendinize yeni hedefler de belirleyebiliyorsunuz. Bu özellikle girişimciler için fevkalade önemli, çünkü kanınızın damarlarınızda akmasını sağlayarak genellikle mümkün olduğuna inandığınızdan çok daha fazlasını başarma kapasitesine sahip olduğunuzun farkına varıyorsunuz ki bu iş hayatında çok yardımcı olur. Bu beni bir sonraki gayeme getiriyor: Sıklıkla insanların kendilerini heyecanlandırmayan şeylerle uğraşmaması gerektiğini söylerim ve bu benim baş prensiplerimden biridir. Dopdolu ve zengin bir hayat yaşayacak kadar şanslıydım ve kendime zaman ayırmak ve zamanı yaşamak rutinimin önemli bir parçasıdır. Eğlenmek için bir parça zaman ayırmanız ve bunu günlük yaşamınızda bir öncelik haline getirmeniz gerekir. Unutmayın ki girişimcilerin bile ara vermesi gerekir. Ayrıca hayatımızda biraz macera yaşamak için daima bir parça yer vardır.

BORÇLANMAKTAN KORKMAK

SORU: İlk kitabınızda, Virgin’i halka açtıktan sonra almak zorunda kaldığınız güç bir karardan bahsetmiştiniz. Yeniden halka açık olmayan özel bir şirket statüsüne geri dönmüş ancak bunu yaparak da dağlarca borç yükünün altına girmiştiniz. O zaman çok korkmanıza rağmen nasıl eyleme geçebildiniz? Tertius du Toit / Güney Afrika 

CEVAP: İş hayatım boyunca derin bir nefes alıp zor ve bazen çok cesur kararlara imza atmak zorunda kaldığım çok sayıda anım var. Aynısı girişimcilerin çoğu için de geçerlidir. Yeni bir şirket kurarken veya bir şirketin ilk günlerinde zorluklar yaşarken nakit para kıttır, zaman yoktur ve her şey üstünüze üzerinize geliyormuş gibidir. 1980’lerin sonlarında, yani Virgin Group’u halka açmamızdan sadece birkaç yıl sonra ekibim ve ben şirketimizi tekrar halka kapatmayı ve onu özel şirket statüsüne geri döndürmeyi düşünüyorduk. O zamanlar geriye dönüş yapmadığımız takdirde şirketimizin ve daha genel anlamda markamızın büyüme fırsatlarını kaçıracağını hissediyordum. Halka açık olmayan bir şirketi yönetmek bir girişimciye pek çok sayıda kontrol imkanı verir, özellikle de uzun vadeli kararlarda. Daima böyle bir özgürlüğe sahip olmak isterim. Eğer Virgin halka açık bir şirket olarak kalmaya devam etseydi, benim bir “müzik patronu” olma, bir havayolu şirketi kurma (ki bugüne kadar aldığım kararlar içinde en isabetlisi olmuştur) ve hatta bir uzay gemisi şirketi yaratmaya yönelik kolları sıvamak için hissedarları ikna etmeye çalışmam gerekirdi. Bundan birkaç yıl öncesinde beni daha da büyümek için gerekli yeni sermayeye erişebilmek için halka açılmaya ikna etmişlerdi ve bu sayede Virgin Group’u uluslararası alanda büyütebilecek, müzik ve eğlence sektörlerinde çok daha fazla alana yayılabilecektik. Ancak sonrasında işlerin hiç de görüldüğü gibi olmadığı ortaya çıktı.1987 yılındaki hisse senedi borsaları çöküşünden sonra biz büyüme hayallerimizin suya düşme ihtimalinin arttığının farkına vardık. Bu durumda önümüzde duran seçeneklere baktık ve Virgin’in geleceğiyle ilgili en güvenilir yolun yeni borçların altına girmek ve saygıdeğer hissedarlarımın ellerindeki hisseleri satın almak olduğuna karar verdik. Bu karar aslında bizim bankalara yığınla borçlanmamız anlamına geliyordu ancak şirketin kontrolünü de bu sayede tekrar ele geçirmiş olacaktık. Bir girişimci olarak borçlanmak benim için yeni bir şey değildi, zaten oldum olası kendi fikirlerime yatırım yapmaya istekli insanlar aramak zorunda kalmışımdır. Bu iş ilk defa ergenlik yıllarımda teyzemden aldığım borçla başlamıştı ama onu mümkün olduğunca çabuk geri ödemiştim. Elbette Virgin Group’un aldığı bu yeni borçlarla mukayese bile edilemezdi, ancak ben şirketimizin gerçek bir potansiyel taşıdığına inanıyordum ve bu bana güven veriyordu. Özel şirket konumuna geçmemizin daha ilk aylarında bizim küresel boyutta büyümemize ve bir parça rahat nefes almamıza yardımcı olacak bir Japon ortak bulduk. Virgin farklı alanlara doğru çeşitlendikçe ve daha da büyüdükçe her bir şirketimizin geleceği hakkında karar vermek için kendimize yeterince özgürlük sağladık. Kuruluşlarımızdan her birini genellikle büyümemize yardımcı olacak ve yerel pazarlardan para kazanmamızı sağlayacak bir ortakla birlikte ayrı ayrı şirketler olacak şekilde organize ettik. Doğru fırsatı görme ve çabucak ondan faydalanma yeteneği her girişimci için yaşamsal bir beceridir. Büyümek için ister yanınıza bir ortak alın isterse de ekstra borç alın böylesine bir sıçrama yapmak cidden korkutucu olabilir.

KORKULARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLMEK İÇİN 3 TAVSİYE

Tertius, sana ve diğerlerine bu korkuların üstesinden gelebilmeniz için aklınızda tutmanız gereken birkaç kilit noktayı karalıyorum. 

1. Benim kurumum için bu doğru bir hamle mi?

Şirketinizde büyük bir değişiklik yapmayı planladığınızda onun sizin temel konumunuzu etkileyip etkilemeyeceğini düşünün. Unutmayın ki en iyi işler sorunları çözerek insanların hayatlarını kolaylaştıran işlerdir. Onlar ya bir hizmeti iyileştirir ya da işleri yapma şeklimizi basitleştirirler. Bizim Virgin’deki başarımıza veya Apple’ın iPhone ile cep telefonu pazarında nasıl devrim yaptığına bir bakın. 

2. Bu fırsat için doğru bir ekibe sahip miyim? 

Küçük şeyleri kafaya takmayı becerebilmelisiniz. Şirketiniz ne kadar büyümüş olursa olsun siz ve ekibinizin ayrıntılara odaklanmaya devam edecek şekilde donanımlı olması gerekir. İşleri havale edebileceğiniz doğru insanlarınız ve yükü paylaşabilecek nitelikte birilerinin olup olmadığını gözden geçirin. Eğer uzun ömürlü bir şirket kuracaksanız etrafınızı güvenilir meslektaşlarla çevirmek zorundasınız. 

3. Bu hamle ürününüzün veya markanızın görünürlüğünü artırabilecek fırsatları sunuyor mu? 

Önünüze çıkan her fırsattan markanızın reklamını yapmak için faydalanın. Ben yıllar içinde şirketimizin reklamını kendi çılgın hünerlerim ve maceralarımla yapmanın Virgin markasını şirtketlerimin cebinden ağır reklam maliyetlerine tek kuruş para bile harcamaksızın medyanın manşetlerine taşımanın en iyi yolu olduğunu öğrendim. İşte bu sorular ister kıyasıya bir rekabet, ister bir finansman eksikliği, isterse de yavaş giden bir ekonomi formunda olsun karşınıza çıkan tüm engellerin üstesinden gelebilmeniz için gereken cesarete sahip olmanıza katkıda bulunacaktır. İyi şanslar, Tertius!

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz