İyileşmenin yolu kapanmalar değil, aşılar

16.02.2022 10:05:000
Paylaş Tweet Paylaş
İyileşmenin yolu kapanmalar değil, aşılar

Kapalı alanlarda maskenin zorunlu olması ve aşı karnesi gibi mantıklı günlük uygulamalarla birlikte yaygın ve adil COVID-19 aşıları hala küresel olarak iyileşme için en iyi yol olmaya devam ediyor. COVID-19 ilk vurduğunda, virüs hakkında o kadar az şey biliniyordu ki insanları korumak için ülkeleri kapatmak anlaşılabilir bir şeydi. Şimdiyse, virüsün etkileri hakkında daha fazla veriyle, kanıtlar aşı olabilecek herkesin aşı olması ve sonra da hayatına devam etmesi gerektiğini gösteriyor.
Sağlık sistemlerine aşırı yüklenilmemesini sağlamamız ve kamu sağlığını her zaman öncelikli tutmamız önemli fakat ayrıca kapanmanın negatif etkilerine de bakmamız lazım. Politikacılar için “kamu sağlığı her şeyden önce gelmeli” diyerek seyahatleri yasaklamak veya kapanmalara izin vermek kolay fakat pek çok hükümet resmin bütününe bakmıyor. Kapanmaların olumsuz etkileri, gereksiz karantinalar ve seyahat yasakları, insanların hayatlarına ve sağlıklarına zarar veriyor. Ayrıca küçük işletmeleri ve geçim kaynaklarını da yok ediyor, özellikle de hizmet ve turizm sektörlerinde bu etki daha olumsuz olarak kendini gösteriyor.
Pek çok insan korku içinde yaşıyor ve bunun da ruh sağlığı üzerinde ciddi etkileri var. Son zamanlarda dünyanın pek çok yerinde yalnızlık, stres, anksiyete, depresyon ve intihar giderek artıyor. Avustralya’da yapılan kapsamlı bir araştırma, ülkedeki en uzun ve en katı kapanmalara maruz kalan Victoria eyaletindeki ailelerin diğerlerine kıyasla ruh sağlığında daha büyük bir bozulma yaşadığını ortaya koydu. Batı’da ve dünyanın diğer pek çok kısmında, insanların 2021’in başından beri aşılanma seçeneği bulunuyor ve artık pek çoğu hatırlatma dozlarına da erişebiliyor. Ailem ve ben hatırlatma dozunu olduk ve olabilecek herkesi de aynısını yapmaya teşvik ediyoruz. Aşılar işe yarıyor ve sadece bizi korumakla kalmıyor, aynı zamanda etrafımızda bulunan en zayıf kişileri de koruyor. Aşılar pandemiden çıkış yolu olduğu için, aşılanmayı teşvik edecek politikalar tanıtılmalı.


Mantıklı ortak bir zemin bulalım

Öte yandan büyük bir zorluk hala devam ediyor. Düşük gelirli ülkelerin düzgün aşılama sistemleri olmaması bir yana, aşılara erişimde sorun yaşaması kabul edilemez. Bu onları zayıflatıyor, zaten kırılgan olan ekonomilerine daha fazla yük bindiriyor ve daha fazla insanı fakirliğe itiyor. Pandemi, herkesin aşıya erişimini sağlayacak birleşmiş küresel bir cevap olmadan bitemez. Aksi halde virüs bizden bir adım önde olmaya ve yeni varyantlarla var olmaya devam edecek. Bu arada, özellikle de genç nesillerin, 21 aylık bir fedakarlıktan sonra artık kapanmaların olumsuz etkileriyle uğraşmak zorunda kalmaması gerekir. Ben annemi, ilk aşısını olmadan iki gün önce COVID-19 yüzünden kaybettim. Kendisi doksanlı yaşlarına kadar yaşadı ve çok güzel bir hayatı oldu. Diğer nesilleri hayatlarını inşa etmekten alıkoymak, isteyebileceği en son şeydi.

 Bu Joan ve benim de isteyebileceğimiz en son şey.
İnsanlar araba kullanmaktan bisiklet sürmeye, spor yapmaktan alkol almaya kadar her gün kabul edilebilir riskler alıyor. Hız sınırları, emniyet kemeri veya yaş ve erişim kısıtlamaları gibi mantıklı düzenlemeler bu risklerin bir kısmını azalttı ve insanlar da bunları kabul etti. Aynı şekilde, tıbbi nedenler dışında aşı olmamaya karar veren biri, bu hareketinin kendileri ve başkaları için taşıdığı gerçek riskleri kabul etmeli. Bu küçük azınlık toplumun geri kalanını yıllarca geride tutamaz. Artık yeter. COVID-19’a karşı zafer kazanmak demek onun ortadan yok olması demek değil, hayatı ve toplumu yeniden düzenlemeyi gerektirmeyecek kadar küçük ve yönetilebilir risk haline dönüşmesi demek. Yeni yılda, pandemiyi bitirmemize ve yeni nesillere öncelik vermemize yardım edecek mantıklı ortak bir zemin bulalım.

Başpiskopos Desmond Tutu’yu hatırlamak
“Nerede olursanız olun elinizden gelen iyiliği yapın; dünyayı etkileyen bu iyiliklerin bir araya gelmesidir.” Bu sözler geçtiğimiz aralık ayında kaybettiğimiz Güney Afrikalılar’ın Arch’ı Başpiskopos Desmond Tutu’ya ait. Tutu vefat ettiği için çok üzgünüm. Dünya bir devi kaybetti.  Cesur bir lider, haylaz bir sevinç kaynağı, büyük bir düşünür ve sevgili bir dosttu. Arch’ın dünyaya ve yolu kendisiyle kesişecek kadar şanslı olanlara ne denli ilham verdiğini ifade etmek zor. Evrenin ahlaki yetkilerine sahip kişileri düşündüğüm zaman, Arch aklıma geliyor. Kendisi bölünenleri birleştirmek için inanılmaz ahlaki cesaretini kullandı ve hepimize ortak bir insanlığa sahip olduğumuzu gösterdi. Onunla dostluğumuz The Elders’ın kuruluş günlerine dayanıyor. Peter Gabriel ve ben, Arch’ın muhteşem dostu Nelson Mandela’dan bağımsız küresel bir liderler grubu oluşturmasını istediğimizde, kendisi bunu gerçekleştirmek için Arch’dan yardım istedi. Arch seslerini, bilgeliklerini ve pazarlık becerilerini çatışmaları çözmek ve insanlığın karşılaştığı en büyük zorlukları alt etmek için kullanan bir grubu şekillendirmede önemli biriydi. 2007’den 2013’e kadar The Elders için muhteşem bir yönetici ve Virgin Unite’ın dünya çapında gerçekleştirdiği çalışmaların harika bir destekçisi oldu. Elbette, Güney Afrika’nın Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun yüzü ve vicdanı olarak Arch, The Elders’ın vizyonunu faaliyete dökme konusunda mükemmel biriydi. Ayrımcılık karşıtı mücadeledeki çabaları ve derinden yaralı bir ülkeyi birleştirme ve iyileştirmede oynadığı önemli rol için 1984’te haklı bir şekilde Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.


Gücün karşısında doğruları söylemekten asla korkmadı

Yorulmak bilmez bir adalet savunucusu, sarsılmaz bir insan hakları şampiyonuydu ve gücün karşısında doğruları söylemekten asla korkmadı. İyimserlik, umut ve sevgi dolu bir mesajla, Güney Afrika ve dünyaya farklılıkları bir kenara koymayı, geçmişten ders almayı ve daha iyi bir gelecek için birlik olmayı gösterdi. Arch, tanıma zevkine eriştiğim en pozitif, komik ve hayatla barışık insanlardan biriydi. Gösteriş yapmazdı ve her zaman insanları güldürürdü. Bir keresinde bana “Neden bilmiyorum ama insanlar beni sürekli ünlülerden bahsetmekle suçluyor” demişti. “Geçen gün Buckingham Sarayı’nda kraliçeyle öğlen yemeği yiyordum ve bana ‘Arch, sürekli ünlülerden bahsedip duruyorsun’ dedi.” Karısı Leah’yla harika bir ortaklık oluşturmuştu. Birbirlerini desteklemelerini ve birlikte yaşadıkları hayatı oluşturan küçük ayrıntıları çok seviyordum. Arch’ın karısına yatakta kahve getirmesinden Leah’nın Arch hastayken onunla ilgilenmesine kadar, küçük şeyler birleşip kocaman bir bütün oluşturuyordu. “Biz sevmek için yaratıldık. Eğer sevmezsek, susuz kalan bitkiler gibi oluruz” demişti Arch. Bir keresinde Leah nazik bir şekilde Arch’a katılmadığını söylemişti, Arch da kılıbık erkeklerin cennete girmeye çalışmasıyla ilgili bir hikaye anlatarak karşılık vermişti. Bir tarafta, ‘kılıbık erkekler’ sırasında upuzun bir sıra dolusu erkek bekliyormuş ve diğer tarafta da ‘diğerleri’ isimli sırada tek bir adam bekliyormuş. Aziz Peter bu adama sormuş: “Niçin bu sırada bekliyorsun?” Adam cevap vermiş: “Çünkü karım burada beklememi söyledi!” Aziz Peter’ın, Arch’a istediği sıraya girmesine izin vereceğine eminim. O, bunu fazlasıyla hak ediyor. Hayatımdaki en keyif dolu anlardan biri, Peter Gabriel’la birlikte ona yüzmeyi öğretmekti. Hızlı öğrenen birisiydi ve çok geçmeden bolca kıkırdayarak yanımızda kulaç atmaya başlamıştı bile. Enerjisi, tutkusu ve hayata ve insanlığa olan sevgisi yaptığı her şeyde parlardı. Kahkahasını ve gülüşünün bir odayı nasıl aydınlattığını asla unutmayacağım. Bu mutsuz anımızda bize moral vermesi için Arch’ın neşeli sözlerinden birini buraya bırakıyorum: “Her birimiz iyilik, sevgi ve şefkat için yaratıldık. Bu gerçeklerle yaşadığımızda, dünyanın geçirdiği kadar hayatlarımız da bir dönüşüm geçirir.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz