Hedef hep liderlikti

5.02.2016 12:19:590
Paylaş Tweet Paylaş
Hedef hep liderlikti
HASIP GENCER, Türkiye’nin önde gelen girişimcilerinden… UNO ile Türkiye’deki ilk ambalajlı ekmek markasını yarattı. Büyük başarı elde ettiği markayı, 2008 yılında Ülker’e sattı. Bu satışın arkasındaki nedeni ise genç bir marka olan Komşufırın’la yakından ilgilenmek isteği olarak özetleyen Gencer, UNO’nun olgun bir şirket olarak gelişimini sürdürmesinin çok daha sağlıklı ve doğru olacağını düşündüğünü belirtiyor. Gencer’in Komşufırın’la geliştirdiği farklı iş modeli ise sektörde bir ilk olarak büyük ilgi topladı. Hatta tohumdan sofraya uzanan entegre tahıl değer zinciri yönetimiyle oluşturulmuş bu iş modeli, dünyada da bir ilk olarak görüldü. Hasip Gencer’le buğday işine nasıl başladığını, UNO’yu neden sattığını ve Komşufırın’la elde ettiği başarının sırrını konuştum. İşte kendi ağzından detaylar…
“Buğday ve un işini çok iyi bilen bir aileden geliyorum. Aile olarak üç kuşaktır bu işin içindeyiz. Doruk Grup, Türkiye’nin ilk un ihracatını başlatan şirkettir. Ben de değirmenci bir babanın oğlu olarak un fabrikasının içinde yetiştim. Un çuvalı taşımaktan yöneticiliğe kadar tüm iş sürecini deneyimledim diyebilirim. Doruk Grup, yıllar içinde büyümeye devam ederken Pınar Et ve 7Eleven’da deneyimlerim oldu. Ama ailemden gelen birikimi, tüketicinin yeni ihtiyaçlarına göre dönüştürerek yenilikler yapmak istedim. Değişen beslenme alışkanlıkları, süpermarketlere yönelen alışveriş tutumuna bağlı paketli ürün arayışları ve hızla gelişen marka bilincinin doğurduğu piyasa trendleri, beni girişimciliğe ve inovasyona yöneltti. 1990 yılında UNO ile sağlıklı, dengeli besleyen, hijyenik ve paketli ekmek konusunda güçlü bir marka oluşturmak üzere girişimcilik hayatına adım attım.
KOMŞUFIRIN NASIL ORTAYA ÇIKTI?
UNO’da ilk yıllardan itibaren nitelikli gıda ürünü yaparak bu ürünleri tüketiciye doğru kanallardan, istedikleri anda sunabilmeye gayret ettik. Ayrıca sağlıklı ekmek üretmekten çok daha geniş bir alanda faaliyet göstermek, süreçleri başından sonuna kadar iyileştirmeye ve geliştirilmeye çalışmak, önceliklerimiz arasında yer aldı. Bu vizyonu hayata geçirirken yan sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerle stratejik işbirlikleri yaptık. UNO’nun ardından sahip olduğumuz birikimle yeni değerler üreterek, sektöre ve tüketiciye fayda sağlamaya devam ettik. Bu da bizi doğa mucizesi buğdaya doğru yeni bir yolculuğa götürdü. Buğdayın değer zincirini takip ederek çok nitelikli buğday tohumu üreticiliğinden, unlu mamulleri doğrudan tüketiciye sunduğumuz Komşufırın markası ortaya çıktı. Yani Doruk Grup’da hem kendi buğdayımızı üretiyor, hem kendi unumuzu yapıyor ve en son da perakende markamız Komşufırın’da ürünlerimizi misafirlerimize sunuyoruz.
DOĞRU MODEL İÇİN DETAYLI ÇALIŞMA
UNO 1990 yılında, Komşufırın ise 2006 yılında tüketicimize nitelikli unlu ürün sunmak için başlattığımız işler oldu. Komşufırın daha genç bir şirket olarak her yönden daha fazla ilgiye ve desteğe ihtiyaç duyuyordu. Bu göreve bizzat ve yakından odaklanmak istedim. UNO’nun olgun bir şirket olarak gelişimini sürdürmesinin çok daha sağlıklı ve doğru olacağını düşündüm. Komşufırın’ın arkasında uzun bir Ar-Ge süreci var. Tüketicilerin mahalledeki fırın sıcaklığında kaliteli, hijyene önem veren bir fırın markasına ihtiyaç duyduğunu biliyorduk. Doğru modeli oluşturmak için çok detaylı bir çalışma yaptık. Dünyayı gezdik, yabancı uzmanlarla çalıştık. Üçüncü nesil fırıncılık kavramını, günümüz tüketicisinin unlu ürünlerle ilgili beklentilerini eksiksiz yerine getirebilmek amacıyla geliştirdik. Komşufırın’ın üçüncü nesil fırıncılığı, ürünün tasarlanmasında sağlıklı beslenmenin tüm bilimsel unsurlarını uygulayabilen, ürünün oluşmasında sağlıklı ve hijyenik şartlara sahip gelişmiş üretim alanlarını kullanabilen, aynı zamanda en önemli kalite unsuru olan fırından yeni çıkmış olma tazeliğini, sıcaklığını tüketime en yakın son noktaya taşıyabilen bir iş modelidir.
RİSK VARDI
Her yatırım belli ölçüde riskler içerir. Hele ki bir sektörün öncüsü olmaya yönelik, bir iş yapış biçiminin, bir ürün grubunun ilk sunumunu yapmayı amaçlayan yatırımlar için bu risk daha da büyük olur. Komşufırın’da da durum böyleydi. Ancak bizlerin görevi, içinde yaşadığımız ülkenin, faaliyet gösterdiğimiz sektörlerini yılmadan, riskleri olabildiğince küçültmeye ve yönetmeye çalışarak geliştirmeye devam etmek olmalı. Komşufırın’ı kısmen özkaynak, kısmen krediyle finanse ettik, etmeye de devam ediyoruz. Türk tüketicisi, yılda ortalama kişi başına yaklaşık 130 kg. unlu ürün tüketiyor. Bu oran, dünyadaki en fazla kişi başı tüketim oranı. Beslenmemizin temel taşı olan bu tüketim, tüm güne ve çeşitli ürünlere dağılmış durumda. Doğal olarak da tüketicimiz, bu ürünleri en sıcak ve taze haliyle tüketmek istiyor. Bizim iş modelimiz, her ürünün içeriğinin doğru tasarlanmasını ve ana girdi olan tahılların tohumdan başlayarak bizzat üretilmesini ve kontrol edilmesini gerektiriyor. Unu kendi fabrikalarımızda öğütüyoruz ve ürünün oluşumunun son noktasına kadar kontrolümüz ve güvencemiz altında olmasını sağlıyoruz. Tüm iş hayatım bu alanların tümünde iş modelleri ve ürünler geliştirmekle geçti. Buğday benim ve yönettiğim şirketlerin odak noktasıdır.
FİYAT POLİTİKAMIZ FIRINLA AYNI
Komşufırın’la perakendeye de girdik. Perakende, yaptığınız işin, ürettiğiniz ürünün tüketiciyle buluştuğu nokta. Tüketicilere nitelikli ürün sunabilmek için arka planda verdiğiniz büyük mücadele perakende ile perdeye yansıyor. Diğer fırınlardan farklı bir fiyat politikası izlemiyoruz. Hatta heryerde benzerleri bulunabilen, simit, poğaça gibi geleneksel ürünlerimiz diğer fırınlarla aynı fiyatlarla satılıyor. Bizim özelliğimiz, tamamen kendi geliştirdiğimiz zengin bir ürün portföyümüzün olması. Biz ilk başladığımız yıldan itibaren bayilik sistemiyle ilerlemedik. Bayilik sisteminin sağlıklı uygulanmasında, ülkemizde temel zorluklar var. Doğrudan fırının başında her gün yaşamaya hazır girişimcilerin yatırım yapma gücü düşük olabiliyor. Bu durum, tüketiciye gerektiği gibi hizmet edememe riskini taşıyor. Bu nedenle önceliğimizi yeni fırınlar açarak büyüme hızından daha çok, misafirlerimizin memnuniyetine veriyoruz.
“SEKTÖRÜN EN 
BÜYÜKLERİNDEN BİRİYİZ”
Rahmetli babamdan 2000 yılında un işlerimizi devraldım. Başından beri bu iş kolunu dünya ölçeğine taşımayı, ülkemizi un ihracatında söz sahibi hale getirebilmeyi ve bizim şirketlerimizi de bu sektörün lideri yapmayı hedefledim. Ne mutlu ki Türkiye, 2005 yılından bu yana dünya un ticaretinin lideri konumunda bulunuyor. Ülkemizden her yıl 1 milyar dolar civarında un ihraç ediliyor. Doruk Un da bu alanda 40’tan fazla ülkede en iyi tanınan, en itibarlı şirketlerden biri. Günlük 2 bin tondan fazla buğday öğütme kapasitesiyle sektörümüzün en büyüklerinden biriyiz. 
3'ÜNCÜ NESİL FIRINCILIK MODELİ
Komşufırın ile mahalle fırıncılığı kavramının içinde 
barındırdığı tazeliği, mahalle ortamının sıcaklığını gelişmiş ülke standartlarındaki ürün ve servis ile ortaya koyduk. Çağın değişen koşullarıyla farklı nitelikler ve boyutlar kazanan yaşam tarzlarına uygun, taze, pratik, lezzetli seçenekleri her zaman aynı kalite ve lezzet standardıyla sunuyoruz. Komşufırın’ın uzmanlık alanı ekmektir. Beyaz ekmekten tane tahıllısına 35 çeşit ekmeğimiz var. Öte yandan ekmek çeşitlerinin yanı sıra misafirlerimize taze, pratik, fırından sıcak ve lezzetli pek çok seçenek sunuyoruz. Özetle Komşufırın’ın modeli, hem ikinci nesil fırıncılığın tüm bilimselliğini kullanabilen, hem de birinci nesil fırıncılığın mahalle sıcaklığını, samimiyetini ve tazeliğini içinde barındıran, her iki nesil fırıncılık işinin iyi özelliklerini koruyan ve birleştiren bir modeldir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz