MEHMET TUZA, Türkiye’nin önde gelen Anadolu
kaplanlarından Pakpen’in kurucusu. 1989 yılında
PVC, kapı ve pencere üretimiyle sanayi yolculuğuna
başlayan duayen isim, üretime başladığı ilk günden itibaren
pazarlama ve markalaşmaya büyük yatırım yapmasıyla dikkat
çekti. Zaten bu sayede Türkiye’nin en önemli markalarından
birini yaratabildiklerini söylüyor. Markanın bulunduğu konumu
korumak ve daha da ileriye taşımak amacıyla sektörde yeniliklere
imza atarak farklılaştıklarını da belirtiyor. Sanayiciliğin heyecan
işi olduğuna da vurgu yapan Tuza’yla Pakpen markasını nasıl
yarattığını konuştuk.
“BABA MESLEĞİYLE BAŞLADIM”
“Benim ticari hayatım çocuk yaşlarda başladı. İlk paramı 5-6 yaşlarındayken
simit, gazete satarak kazandım. 1950’li yıllarda Türkiye’de
sanayi yok denecek kadar azdı. Demirci, bakırcı, kalaycı, berber, keçeci gibi esnaflar vardı. 1958 yılında Konya’da sanat okulunu bitirdim. Yarım gün ders, yarım gün de aldığımız derslerle ilgili atölye çalışması yapıyorduk. Daha sonra neyi tercih ediyorsanız o yolda ilerliyordunuz. Ben torna-tesviye mezunu olarak okuldan ayrılmama rağmen daha çabuk para kazanabilmek için piyasada çok fazla olmayan, ‘çeşmecilik’ diye tabir edilen baba mesleğiyle iş hayatına başladım. O yıllarda Türkiye’de, özellikle de Konya’da çeşme fazla yoktu. İlk yıllarda tulumba tamir ediyordum. Sonra evlere çeşme gelmeye başladı ve biz de çeşme yapmaya başladık. 1960’larda yeni binaların yapılmaya başlanmasıyla birlikte kalorifer ve sıhhi tesisat işleri arttı. Biz de sıhhi tesisat ve kalorifercilikle işe devam ettik. Askerden geldikten sonra 1970 yılında inşaat malzemesi satmak için büyük şirketlerin bayiliğini bünyesinde toplayan Paksu firmasını kurduk. İstanbul Perşembe Pazarı’nda dükkânımız vardı. O zaman Konya’da sanayici olalım, Konya’ya dönelim, ailemize, insanlara faydalı olalım dedik; İstanbul’daki dükkânımızı kapatıp Konya’ya gittik. SANAYİCİLİĞE İLK ADIM
Konya’da Seydişehir Alüminyum
tesisleriyle birkaç işletme daha kuruluyordu.
Bunların malzemelerini
daha hızlı tedarik edebilmek için İstanbul’dan
Konya’ya döndük.
Pakpen AŞ’nin temellerini 1989’-
da, Konya 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde
satın aldığım 30 bin metrekarelik
araziyle attım. Öncesinde uzun
bir süre, Paksu adı ile Ege Yıldız’dan
profil alarak sadece pencere üretiyorduk.
2’nci OSB’deki bu araziyle
birlikte Pakpen’de, PVC kapı-pencere
üretimine başladık.
Profil alanında ilerlememizin nedeni, inşaat sektörünün gelişmesi ve
bu işi biliyor olmamızdı. Şu anda
bizim bayilerimizin yaptığı gibi biz
de üretici bayi olarak çok daha önce
profil işine girmiştik. Sanayiciliğe
adım atarken çok fazla sermayemiz
yoktu. Bir Alman firmasıyla küçük
çaplı bir ortaklık yaptık. Makine üreticisiydiler
ve biz işin teknolojisini
onlardan öğrendik. O zaman Türkiye’de
bu makineleri yapan yoktu.
Avrupa’ya gidip gelen de pek yoktu.
Konya’da bizim yaptığımız işi yapan
hiç kimse yoktu. Türkiye’de bile çok
az firma vardı…
DÖNÜM NOKTALARI
Üretimimizi ve üretim çeşidimizi yıllar
içinde artırdıkça hızla büyüdük.
Büyümemiz, aslında Türkiye’nin sanayide
yaşadığı gelişmeye oldukça
paralel bir seyir izledi. Benim ticaret
hayatına atıldığım yıllarda Türkiye
tam bir yokluk ülkesiydi. Ekonomi
büyüdükçe, gelişim de hızlandı.
Pakpen’de dönüm noktamız, elbette
kendi üretimimizi yapmaya karar
vermemiz oldu. Üretime başladığımız
ilk günden itibaren pazarlamaya
ve markaya, çok büyük yatırımlar
yaptık. Bu da Türkiye’nin öncü markalarından
birisi olmamıza yardımcı
oldu. 2001 yılından itibaren büyümenin
ve değişen ihtiyaçların sonucu
olarak her yıl yeni bir markayı Pakpen
çatısı altında hayata geçirdik.
30 bin metrekarelik arazi üzerine
kurduğumuz fabrikamız, 1998
yılında 150 bin metrekare, 2006 yılında
ise 275 bin metrekare alana
ulaştı. Bugün artık 320 bin metrekarelik
üretim tesislerimizde, 7 fabrikayla
faaliyet gösteriyoruz.
MALZEME KULLANIMI
ÇEŞİTLENİYOR
Bildiğiniz gibi Türkiye’de inşaat malzemelerinde plastik hammaddeyle
üretim 1960’larda başladı, 1990’larda
arttı…
İnşaat sektörünün gelişimine paralel
olarak malzeme kullanımı da
gelişiyor, çeşitleniyor. Hemen her
sektörde yaygın olarak kullanılan,
inşaat sektöründe de önemli bir yere
sahip olan plastik kullanımı gözle
görünür bir şekilde artıyor. İnşaat
sektöründe plastik, doğru kullanıldığında
ve iyi uygulandığında çok iyi
bir ürün. Sağlam, bakım gerektirmiyor,
korozyona dayanıklı, yüzde 100
geri dönüşümlü…
Türkiye’deki konutların yüzde
85’i yalıtımsız. Yalıtım yapılan binalarda
yüzde 50’ye varan enerji tasarrufu
elde etmek mümkün. Bina
yalıtımıyla yılda 9-10 milyar dolar tasarruf
edilebilir, enerji kaynaklı cari
açığın yüzde 33 oranında azaltılması
mümkün olur. Dolayısıyla yalıtım
şu an itibarıyla sürekli büyüyen ve
ekonomiye büyük katkı yapan bir
sektör.
Biz Pakpen olarak ürün gamımızla
bir binanın tüm dış cephe
izolasyonunu sağlayabiliyoruz. Bu
noktada yalıtım konusundaki hedefimiz,
yalıtımın sadece mantolama olmadığını
ifade etmek, yalıtımlı PVC
pencerelerin de bina yalıtımının en
önemli unsuru olduğunu tüketicilere
anlatabilmek.
DÜNYAYA AÇILDIK
Avrupa’ya da ihracat yapıyoruz ancak
Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin
ekonomik sıkıntıları var.
Fransa, İngiltere ve Hollanda’ya
ihracat yapıyoruz. Azerbaycan ve
Gürcistan satışlarımız iyi gidiyor.
Avrupa’ya daha çok bitmiş ürün ihracatı
yapıyoruz. Profil ve boru ihracatımız
Doğu Avrupa başta olmak
üzere Ortadoğu ve komşu ülkeler ile Orta Asya ve Afrika’ya gerçekleşiyor.
Başta Cezayir olmak üzere bazı
Kuzey Afrika ülkeleri zaman zaman
kesintiye uğramakla birlikte iyi
yönde gelişiyor. Önümüzdeki yıllarda
Afrika’da özellikle altyapı borularla
daha büyük projeler içinde
olacağımızı düşünüyoruz. İhracatın
üzerine daha fazla gitmemiz, daha
uzak coğrafyalara açılmamız gerekiyor.
Hindistan ve Güney Amerika
ülkelerinde çalışmalar yapıyoruz,
orta dönemde olumlu sonuç almış
oluruz. İran da gelecek için iyi bir
potansiyele sahip. Afrika ve Arap
ülkelerine yaptığımız ihracat, bu ülkelerin
içinde bulundukları durumdan
tabii ki etkilendi.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?