Finansa değil, yönetime inandık

Özilhan, sektöründe dünya çapında tanınan önemli bir güç olmasının arkasındaki sırları anlattı

1.03.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Finansa değil, yönetime inandık
Anadolu Grubu Türkiye'nin aynı zamanda bölgenin en büyük bira üreticilerinden. Coca-Cola Company ile yaptığı şişeleme anlaşmasıyla meşrubat sektöründe de bölgede önemli bir güce sahip. Bu başarının arkasındaki tartışmasız en önemli isim TUNCAY ÖZİLHAN'la ofisinde buluştuk. 90'lı yılların başlarında hayata geçirdikleri "içecekte bölgesel güç olma" vizyonunun arkasındaki hikayeyi en ince ayrıntısına kadar dinleme şansı yakaladık. Ortaya kamuoyuyla paylaşılmamış pek çok detay çıktı. Yerel bir devin, çevresindeki bölgede ülkesinden daha hızlı büyümesinin çarpıcı hikayesini dinledik. Özilhan'a göre başarının arkasındaki en büyük etken iyi bir yönetim becerisine sahip olmak. "Yönetim iyiyse, finans nasıl olsa bulunur" diyen Özilhan, özellikle fonların da iyi proje arayışı içinde olduğu günümüz şartlarında bunu başarmanın çok daha kolay olacağı görüşünde. Bölgede yarattığı gücü insan kaynaklarına, yetenekli liderlere, ülkelere özel strateji geliştirmeye, başarılı ortaklıklara, şansa, en önemlisi faaliyet gösterdiği her ülkede iyi ve saygın bir şirket olmak için çalışmaya bağlayan Özilhan, sektöründe dünya çapında tanınan önemli bir güç olmasının arkasındaki sırları anlattı:

İK en önemli kaynak
"Anadolu Grubu her 5 yılda bir stratejik plan yapıyor. 90'lı yılların başlarında da bira başta olmak üzere içecek alanında bölge lideri olmak gibi bir hedef belirledik. Türkiye'de Efes markasıyla yeterince güçlüydük. Bunu yurtdışına yaymak, meşrubatta da yurtdışında başarı sağlayıp Türkiye'ye bu başarıyı taşımak üzere kolları sıvadık. Bu hedef doğrultusunda bir stratejik planlama grubu oluşturduk. Bu arada Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdi. Benim de Sovyetler Birliği'yle ilgili önemli tecrübemin olması bizim için şans oldu. Bölgeyi iş geliştirme ve yurtdışı tecrübesi olan arkadaşlarla takviye ettik. Tamamen Türkiye'ye dönük çalıştığımız için daha önce böyle bir grubumuz yoktu. İnsan kaynağının bu işte en önemli kaynak olduğunu gördük. Bu konuda yaşadığımız zorluklar da oldu. Türk insanı o tarihlerde yurtdışına gitmek istemiyordu. Bu nedenle kariyer planlamada ve kurum kültürümüzde değişikliğe gittik. Giden arkadaşlarımıza daha iyi bir ücret politikası uyguladık. Gitmeyenlere de yükselme şansı oluştuğu zaman yurtdışı tecrübesi olanları tercih edeceğimizi belirttik. Diğer yandan lisan bilen genç arkadaşlardan oluşan bir MT ekibini istihdam ettik. Bu kişileri ileride yurtdışı operasyonlarımıza yerleştirmek üzere eğitmek düşüncesiyle yola çıktık.

Gelecek&Anadolu Grubu

"Durmamak lazım. Çünkü cok önemli bir momentuma sahibiz. Maddi imkanımız, insan kaynağımız var. Sistem durmuyor zaten. Başarılı olduğu zaman kendi kendine ilerliyor. Biz bulunduğumuz ülkelerde kredibilitemizi yüksek tutmak için de elimizden geleni yapıyoruz. Örneğin her zaman vergimizi son kuruşuna kadar ödedik, yasalara saygılı bir şirket olduk. Kurum kültürümüzü bulunduğumuz tüm ülkelere taşıdık. Yeni dönemde SABMiller'la entegrasyon sürecinde önemli projelere imza atacağız. Bunu yönetmek için 26 kişilik bir takım oluşturduk. Önümüzdeki döneme yönelik yol haritamızı çiziyorlar. Global marka olmak konusunda da hayal ve arzumuz var diyebilirim."~

Dünya markasıyla başladık

Yurtdışında Efes markasıyla bir şeyler yapmak yerine, dünya çapında bir marka olan Coca-Cola'yla işe başlamanın daha mantıklı olacağına karar verdik. Sovyetler Birliği dağılmaya başlayınca, o zaman ortaya çıkan Orta Asya Cumhuriyetleri'nde önemli fırsatlar doğdu. Bu bölgede Coca-Cola yoktu. Bu ülkelerde Coca-Cola'nın şişeleme hakkını almak için Coca-Cola'yla temasa geçtik. Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan için anlaşma imzaladık. Daha önce Coca-Cola Company'le Türkiye'den iyi bir ilişkimiz vardı. Bu 3 ülkede de şişeleme tesisleri kurduk. Yatırım devam ederken Coca-Cola'dan pazarlama desteği aldık. Anadolu Grubu bünyesinde yetiştirdiğimiz 20'li yaşların sonlarındaki, MT olarak aldığımız arkadaşlarımızı genel müdür, mali işler müdürü, satış müdürü gibi pozisyonlarda bu ülkelere yolladık. Bu bölgeler komünizmden yeni çıkmıştı. Zor şartlarda çalışılan ülkelerdi. Oradaki potansiyel yöneticileri eğittik. Dağıtım teşkilatını, pazarlama ve marka altyapısını sıfırdan oluşturduk. 1996 yılına geldiğimizde, yani 3 yıl gibi kısa bir sürede fabrikalarımızı kurduk. Bu bölgeye yatırım yapan dünyada ilk şirketlerden biri olduk.

Cesaretimiz arttı

Orta Asya'daki başarı cesaretimizi artırdı. Bu işi 'kıvırabildiğimizi' anladık. Kapasitemiz var, elemanlarımız da yetişiyor diye düşündük. Yaptığımız yeni stratejik planlamayla iki ülkeye daha odaklanma kararı aldık: Romanya ve Rusya. İki işe birden soyunduk, her iki ülkede de bira fabrikası kurmak için çalışmaya başladık. Rusya'daki yatırımımızın ortasında yani 1998 yılında Rusya'da kriz oldu. Biz fabrikanın inşasına başlamış, makine siparişlerimizi vermiştik. Yatırımı durdursak halihazırda harcadığımız paralar batacaktı. Devam etmek riskliydi. Ancak biz oturup konuştuk. Rusya doğal kaynakların yanı sıra altyapısı ve eğitimli iş gücüyle gelişmiş bir ülke diye düşündük. Bu nedenle yatırıma devam ettik. Bu sırada ülkede yatırım yapan herkes de çekilme kararı aldı. Uzun süre de geri dönmediler. Bu da bizim şansımız oldu. Bu alandaki Türkiye tecrübemiz, Orta Asya operasyonumuzdaki başarı, rakiplerimizi tanımak adına yaptığımız detaylı çalışmalarla önemli bir başarı elde ettik. Efes amiral markasını lokal markalarla destekleme kararı aldık. Rusya'da Stary Melnik (İhtiyar Değirmenci) adlı yerel markayı yarattık. Çok beğenildi, Ruslar kendilerinden bir marka olarak benimsediler.

Satın almalarla büyüdük
Potansiyel o kadar fazlaydı ki yatırımımızı büyütme kararı aldık. Rostov'da kurulu meşrubat fabrikamızı biraya dönüştürdük. Ufa'da önemli bir Rus grubuyla birleştik. Onların da çok iyi markaları vardı. Bunları da tüm Rusya'da dağıtmaya başladık ve kısa sürede güçlü markalar haline geldiler. Yine de yetmedi... Yeni marka oluşturmak zaman aldığı için yine satın alma yoluyla büyüdük. 400 milyon dolarlık bir satın alma gerçekleştirdik. Bu da bize 2 tane bira fabrikası artı 3 adet malt fabrikası kattı. Dolayısıyla 5 bira, 4 malt fabrikalı bir sistem haline geldik. 2010'da bölgede yüzde 11 pazar payıyla 3'üncü sıradaydık. Liderin yüzde 36'lık payı vardı. Baktık ki rekabette ön plana çıkmamız için birleşme yapmamız gerekli. SABMiller'la birleşme kararı aldık. Onların pazar payı yüzde 7 civarında. Bu sayede amacımız yüzde 18-20'lik bir pazar payına ulaşabilmekti. Bu pazar payıyla da 2'nci olalım ve liderle rekabet edebilir hale gelelim istedik.

"AÇIK ARA LİDERİZ"
Anadolu Efes olarak Atlantik Okyanusu'ndan Pasifik Okyanusu'na kadar uzanan bölgede, dünyanın en güçlü, bağımsız, bölgesel bira şirketi olmayı hedefliyoruz. 4 ülkede toplam 11 bira, 4 malt fabrikamız mevcut. Türkiye'ye ek olarak Rusya, Kazakistan, Gürcistan, Moldova ve Sırbistan'da yer alan yatırımlarımız var. Pek çok ülkede açık ara pazar lideriyiz. Planladığımız gibi Coca-Cola ile yurtdışı yatırımlarda yakaladığımız önemli başarıyı, bir süre sonra Türkiye'ye de taşıdık. Bugün Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Ürdün, Irak ve Suriye'de bulunan 20 şişeleme fabrikasına sahibiz.~

FON BULMAK SORUN DEĞİL!
Ben başarıyı yönetim gücüne bağlıyorum. Başarı iyi yönetimle ilgili, finansla değil. İyi yönetiyorsan muhakkak başarılı oluyorsun. Biz de yönetimin gücüne inandık, finansa değil. İyi yeteneklerin ve projen varsa para bulmak sorun değil. Hele de fonların iyi proje aradıkları bu ortamda hiç sorun değil. Yönetim gücümüzü sağlam tuttuğumuz sürece daha gidecek çok yolumuz olduğunu düşünüyorum. Özellikle Coca-Cola operasyonunda önemli büyüme bekliyorum. Hem organik hem de inorganik büyümeden bahsediyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz