Yeni Sahip Bereketi!

Erdemir, Pegasus, Denizbank, Demirdöküm, Telsim… Bu şirketlerin tümü son 5 yıl içinde el değiştirdi. Ama değişen sadece patronlar olmadı. Firmaların projeksiyonları, hedefleri ve pazardaki konumlar...

1.01.2009 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Erdemir, Pegasus, Denizbank, Demirdöküm, Telsim… Bu şirketlerin tümü son 5 yıl içinde el değiştirdi. Ama değişen sadece patronlar olmadı. Firmaların projeksiyonları, hedefleri ve pazardaki konumları da satıldıkları döneme kıyasla bambaşka bir noktaya ulaştı. Örneğin Erdemir’in satıldığı yıl 193 milyon YTL olan net kârı, 2007’de 679 milyon YTL’ye yükseldi. Demirdöküm yeni sahibi Vaillant’ın klima üretim üssü oldu. Satıldığı yıl zarar açıklayan İzdemir ise 1 yılda kâra geçti, ihracatını 173 milyon dolar artırdı. İşte son yıllarda büyük operasyonlarla el değiştiren şirketlerin yaşadıkları dönüşüm ve geldikleri nokta...

Türkiye, özellikle 2004’ten sonra onlarca satın alma ve birleşmeye sahne oldu. 2004-2007 yıllarında gerçekleşen birleşme ve satın almaların toplam değeri 71 milyar dolara ulaştı. Hatta bu dalga öyle hızlı oldu ki, bazı şirketler bu süre içinde birkaç kez el değiştirdi. Sadece 2007 yılında toplam değeri 20,6 milyar dolara ulaşan 162 işlem gerçekleşti. 2006’da bu rakam 19 milyar dolardı.

Tüm bunlara Tüpraş, Erdemir, Petrol Ofisi ve Türk Telekom gibi dev özelleştirmeler de dahil olunca, 5 yıl önceki şirket sahipliğine dair manzara artık büyük oranda değişti. Peki el değiştiren bu şirketler satın alındıkları döneme kıyasla bugün hangi noktada bulunuyor? El değiştirmek onları nasıl bir rotaya soktu, yeni sahipleri şirketleri nerelere taşıdı? Kısaca, istenen amaca ulaşıldı mı?

Uzmanlar, şirket birleşme ve satın almalarının, meblağ ne olursa olsun, birkaç temel amacı olduğunu vurguluyor. Bu amaçlar; “değer yaratmak”, “yeni pazarlara açılmak” ve tabii ki “büyümek”.

Yönetim uzmanlarına göre satış operasyonunun ardından şirketin piyasa değerini yükseltmek, çok önemli bir başarı sayılıyor. Ama bu bir o kadar da zor bir iş... Son birkaç yıldır şahit olduğumuz örnekler ise aslında ciddi başarı hikayelerine imza atıldığını gösteriyor. Çünkü, satışın ardından birçok şirketin, adeta “ikinci bahar” dönemi yaşadığına dikkat çekiliyor.

Erdemir, Demirdöküm, Tüpraş, İzdemir, İzocam ve Pegasus el değiştirdikten sonra sınıf atlayan şirketler arasında. Finans sektöründe ise Finansbank ve Denizbank bu kategoriye giren bankalar olarak öne çıkıyor.

Örneğin Türkiye’nin en büyük demir-çelik üreticisi Erdemir, 2005 yılında Oyak tarafından satın alındıktan sonra tam bir yeniden yapılanma sürecine girdi. Üretim kapasitesi artırıldı, verimlilik projeleri hayata geçirildi. İlk yılda 110 milyon dolar tasarruf yapılırken şirketin net kârı 2 yılda 3,5 kat artarak 679 milyon YTL’ye ulaştı.

Benzer örnekler hiç de az değil... Satıldığı tarihte cirosu 436 milyon YTL olan İzdemir, 2007’ye gelindiğinde 773 milyon YTL ciroya ulaştı. 2008 yılı 9 aylık cirosu ise 1,2 milyar YTL oldu. Demirdöküm, yeni sahibi Vaillant’a geçtikten sonra üretim üssü olarak konumlandırıldı. Özelleştirildiği yıl 11 milyar dolar cirosu olan Tüpraş ise Koç Grubu tarafından alınmasının ardından büyümesine hızla devam etti. Şirketin 2007 cirosu 17,3 milyar dolara ulaştı.

İşte son yıllarda büyük operasyonlarla el değiştiren şirketlerin yaşadıkları dönüşüm süreci ve geldikleri nokta...

Erdemir Oyak’la Sınıf Atladı
Satın alındıktan sonra hızla ivme kazanan şirketlerden ilki Erdemir. 2005’te Oyak tarafından satın alınmasının ardından şirketin piyasa değerinde çok ciddi bir sıçrama yaşandı. Şirket yetkililerinin verdiği bilgiye göre satışın ardından ilk olarak yeniden yapılanma sürecine girildi. Yeni sahip Oyak, tüm süreçlerde verimlilik ve tasarrufa odaklandı. Bu çalışmalar kısa zamanda meyvelerini verdi. 2005’te 3 milyon 700 bin ton olan nihai mamul üretimi 2 yıl içinde gerek verimlilik çalışmaları gerek yeni yatırımlarla 4 milyon 200 bin ton seviyesine çıkarıldı. Şirketin yaşadığı bu ivme rakamlara da yansıdı.

hedErdemir yetkilileri, bu süreci şöyle anlatıyor: “Üretim artarken üretim dışında ise rekor tasarruflar gerçekleştirildi. Oyak’a devrinin henüz birinci yılında 110 milyon dolar tasarruf sağlandı. 2005 yılında 193 milyon YTL olan net kâr, 2006 sonunda 3,5 katına çıkararak 685 milyon YTL’ye, 2007’de ise 679 milyon YTL’ye yükseldi.”

Erdemir’in yükselişi bu yıl da sürüyor. 2008 yılı ilk çeyreğindeki net kârını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 57 artıran şirket 226,6 milyon YTL kâr etti. Devir sonrasında Erdemir ve İsdemir’e toplam 3 milyar dolar yatırım yapıldı. 2012’ye kadar tamamlanacak projelerle toplam yatırım miktarı 4 milyar doları bulacak. Verilen bilgilere göre, Erdemir, son yatırımlarla birlikte AB çelik üreticileri içinde 8’inci olan konumunu, 2010’da 4’üncü sıraya yükseltecek.

Tüpraş’a Koç Dopingi
Tüpraş da özelleştirildikten sonra ciddi bir sıçrama yaşayan kurumlar arasında. Türkiye’nin en büyük sanayi şirketi Tüpraş’ın yüzde 51 hissesi kıran kırana rekabetin yaşandığı ihalenin ardından 4 milyar 140 milyon dolarla Koç-Shell konsorsiyumunun olmuştu. PwC uzmanlarının hesaplamasına göre, şirketin piyasa değeri Temmuz 2008 itibarıyla 6,8 milyar dolar. Oysa 2003 yılında bu değer 1,2 milyar dolar civarındaydı.

Özelleştirildiği yıl 11 milyar dolar cirosu olan kuruluş, bugün 17,3 milyar dolarlık ciroya ulaştı. Aynı dönemde şirketin yüzde 5,7 olan rafineri marjı ise yüzde 7,2’ye yükseldi.

Tüpraş’ın kısa dönemde yaşadığı bu dönüşümde kuşkusuz yeni sahiplerinin milyar dolara yaklaşan düzeydeki yatırımları büyük payı var. Koç Holding bünyesine katıldıktan sonra Tüpraş’a 920 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Verimlilik ve kâr artırıcı 80 proje hayata geçirildi.

Yaşanan değişim Tüpraş’ın pazar paylarına da yansıdı. Bugün şirket, Türkiye’deki benzin tüketiminin tamamını karşılıyor. Tüm ürünlerdeki payı yüzde 75’i aşıyor. Şirket genel müdürü Yavuz Erkut, amaçlarının sadece üretmek değil “global bir oyuncu olmak” olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Demirdöküm Üretim Üssü Oldu
Koç Holding, sadece satın alan değil, satan taraf olarak da son yılların önemli aktörlerinden biri oldu. Grubun odaklanma stratejisi gereği bazı sektörlerden çekilme kararı alması, satışları da gündeme getirdi. Bu çerçevede Demirdöküm’ün çoğunluk hissesi 2007 yılının mayıs ayında 324,9 milyon dolara Alman Vaillant’a satılmıştı. Şirketin o yılın ilk 6 aylık net dönem kârı 713 bin YTL idi.

Satışın üzerinden çok kısa bir zaman geçmesine rağmen şirkette hızlı bir yeniden yapılanma süreci hayata geçirildi. Vaillant, Demirdöküm’ü klima üretim üssü olarak konumlandıracağını açıkladı. Ardından, 2008 yılının başında şirketin merkezi İnegöl’den İstanbul’a taşındı. Mayıs ayında ise Bozüyük tesislerinde klima üretimine başlandı. Yıllık 400 bin adet olan üretim kapasitesi yeni yatırımlarla 2 katına çıkarılacak. 2009 yılında kapasitenin yaklaşık 1 milyona ulaşması hedefleniyor.

Yine Koç Grubu’na ait bir başka satış ise 2006 yılında gerçekleştirildi. Grubun ilk şirketlerinden İzocam, 2 yıl önce 171,3 milyon dolara Saint Gobian’a satıldı. Hatta Koç’un İzocam’ı elden çıkarması “nostaljik değerinden dolayı” farklı tartışmaları da beraberinde getirmişti. Ancak yeni sahip Fransız Saint Gobian ile Alghanim, İzocam’ı eskisinden çok daha başarılı bir noktaya taşıdı. PwC uzmanlarına göre 2003 sonunda 17,3 milyon dolar olan piyasa değeri, Temmuz 2008 itibarıyla 20 kat artarak 343,6 milyon dolara ulaştı.

L’oreal ve Bostık Atakta
2007’de L’Oreal’in satın aldığı Canan Kozmetik ve petrol devi Total’in iştiraklerinden Bostik tarafından satın alınan Çekomastik, son yıllarda ortaklık yapısı hızla değişen kuruluşlardan diğer ikisi. Her iki satın alma da son 5 yıl içinde gerçekleştirilen başarılı operasyonlar arasında sayılıyor.

2007 yılındaki satın almayla zaten var olduğu Türkiye pazarındaki konumunu güçlendiren kozmetik devi L’Oreal, gelecekte Türkiye’de üretim planlanıyor. L’Oreal Türkiye Genel Müdürü Matthieu Serres, Türkiye pazarına böylesine büyük çaplı bir giriş yapmaktan memnun. Satın alma öncesi Türkiye’de 85 milyon Euro’luk ciroya sahip olan L’Oreal, 26 milyon Euro ciroya sahip olan Canan Kozmetik ile pazarda önemli bir sıçrama yaşadı. Özellikle şampuan pazarına odaklandıklarını ifade eden Serres, satın almanın ardından yaşananları şöyle anlatıyor: “Bu satın almanın getirdiği en önemli kazanım, L’Oreal’in tüm know-how’ını Türkiye’nin yatırımına, üretimine ve istihdamına değer katmasıdır. Bilindiği üzere Türk kozmetik pazarının en büyük segmentini saç bakım pazarı oluşturuyor. Yüzde 100 hissesini devraldığımız Canan Kozmetik, İpek markasıyla bu pazardaki en büyük yerli firma. Ekonomik değerde, ulaşılabilir, yaygın ve rekabet edebilen bir marka olarak öne çıkıyor. Canan Kozmetik’in bünyemize katılmasıyla L’Oreal Türkiye, mevcut ürün portföyünü tamamladı ve saç bakım pazarındaki konumumuz güçlendi. Canan Kozmetik, şampuan pazarında 4’üncü sırada bulunan başlıca markası İpek ile 2006’da 26 milyon Euro tutarında ciro yapmıştı. Şirketin L’Oreal bünyesine katılmasının pozitif sonuçlarını özellikle 2009 yılı bilançosunda görmeye başlayacağımızı düşünüyoruz. Bir diğer hedefimiz, İpek markasını Türkiye’de büyütmenin yanı sıra ihracat yapılan ülke sayısını artırmak, dış pazarlarda büyümek ve bu yolla Türkiye’nin ihracatına katkıda bulunmak.”

Dünyanın en büyük izolasyon ve yapıştırıcı firması Bostik’in 2005’te Çekomastik’i satın almasıyla şirketin ürün gamı ve pazar payı ciddi oranda büyüdü. Operasyonun ardından hızlı bir süreç yaşadıklarını belirten Çekomastik Genel Müdürü Ahmet Algür, yeni dönemlerini şöyle anlattı: “Çekomastik’in satın alınmasından sonra ürün ve müşteri portföyümüz kademeli olarak genişlemeye başladı. Nalbur ve hırdavat müşteri gruplarının yanında endüstri ve yapı grubu müşterileri de yer almaya başladı. Isıcam izolasyonu sektöründe 3 yıl gibi kısa bir sürede pazar liderliğine ulaştık ve 3 haneli büyüme hızları yakaladık. Net satışlarda satın alma yılı olan 2005 sonundan 2007 sonuna kadar yüzde 82,66’lık büyüme yaşandı. 2008 yılı öngörülerimize göre de 2007’ye göre yaklaşık yüzde 42 artış bekliyoruz.”

İlacın Devleri Hedef Büyüttü
Son yıllarda satın alma rüzgarının en sert estiği sektörlerden biri de ilaç oldu. Birçok dev yerli üretici, yabancılar tarafından satın alındı. Örneğin, Deva İlaç’ı 2006 yılında GEM Global Equities Management S.A. bünyesindeki PharmaInvest Fonu aldı. Deva’nın yeni yönetimi ilk iş olarak büyümeye odaklandı. 100 milyon dolarlık yatırımla kapasite artırıldı ve yeni tesisler devreye sokuldu.

hed“Yeni yatırımlarla yıllık 100 milyon kutu olan üretimi 350 milyona çıkacak” diyen Deva Holding Başkanı Philip Daniel Haas, hedeflerinde iddialı: “Yıl sonunda yeni fabrikalarımızın devreye girmesiyle yurtdışı pazarlarda da etkin rol alacağız. Roche anlaşmasıyla bünyemize katılan yeni ürünler sonrasında ilk 3 oyuncu arasında olacağız.” 

Yeni bir döneme adım atan diğer ilaç firması da Eczacıbaşı İlaç. Şirketin yüzde 75’i, 2007’nin ilk yarısında Çek ilaç devi Zentiva tarafından 626,5 milyon dolara satın alınmıştı. Şirket, satıldığı yılı 203,5 milyon YTL net satış ve 194,3 milyon YTL net dönem kârıyla kapattı. Satışın hemen ardından yeni ürün konusuna odaklanan firma, bu yılın ilk yarısında 4 ürün piyasaya sürdü.

Eczacıbaşı-Zentiva Genel Müdürü Elif Çelik, birleşme ertesinde yaşanan değişimi şöyle özetliyor: “2008’in ilk 6 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre satışlarda yüzde 10 büyüdük. Zentiva da dünya çapındaki net satışlarını bu yılın ilk 6 ayında yüzde 32,3 artırdı. Bu artışın en büyük nedenlerinden biri Eczacıbaşı-Zentiva işbirliği olarak görülüyor. Çok kısa bir zamanda Zentiva’nın en kritik ülkelerinden biri olmayı ve büyümeye ciddi katkı sağlamayı başardığımız için mutluyuz.”

Bankaların Değeri Katlandı
Son 5 yılda gerçekleştirilen el değiştirmeler incelendiğinde, finans sektöründe de önemli değişimler yaşandığı gözleniyor. Nisan 2006’da yüzde 85’i Yunanistan’ın en büyük finans kuruluşlarından National Bank of Greece’e (NBG) satılan Finansbank, buna iyi bir örnek. Satıldığı tarihte 262 şubesi olan bankanın 2005 yılsonu kârı 267,6 milyon dolardı. Satışın ardından şubeleşme atağına geçildi, 2 yılda 150’nin üzerinde yeni şube açıldı. Net kâr ise 2008’in ilk 6 ayında 370 milyon YTL’ye ulaştı.

Bir başka başarı hikayesi de Denizbank’ın satışında yaşandı. Bankanın yüzde 99’u, 2006’nın mayıs ayında 3,2 milyar dolara Belçikalı Dexia’ya satılmıştı. Denizbank’ı 244 şubeli bir konumdayken satın alan Dexia, işe şubeleşme atağıyla başladı. 2007 sonu itibarıyla 333 şubesiyle Türkiye’nin özel sermayeli 6’ncı büyük bankası oldu. 2007’yi 341 milyon YTL net kârla kapatan bankanın toplam kredileri yüzde 51, KOBİ kredileri ise yüzde 69 arttı. 2006 yılında 14,7 milyar YTL olan toplam aktifler ise 2007’de 18,6 milyar YTL’ye yükseldi.

Dışbank da imzalar atıldıktan sonra kârlılığını ve pazardaki konumunu hızla yükselten bankalar arasında. Yüzde 89,3 hissesi 2005 yılının nisan ayında Hollanda-Belçika ortaklığındaki Fortis’e satılan Dışbank, satıldığı yılın ilk 9 ayında 87,9 milyon YTL kâr elde etmişti. Aradan geçen 3 yılın ardından bankanın kârında ciddi bir artış yaşandı. 2008’in ilk 9 aylık net karı 2005’in aynı dönemine kıyasla yüzde 84,5 artarak 162,2 milyon YTL’ye ulaştı.

Senem Başyurt / Ernst&Young Türkiye Kıdemli Müdürü

“Şirketler İvme Kazandı”

Mey ve Pegasus Başarılı
Son 5 yılda yapılan satın almalar incelendiğinde, büyüme ve ivme açısından başarılı örneklere rastlamak mümkün. Bunlar arasında Tekel’in alkollü içkiler kısmı (daha sonra Mey İçki oldu), Pegasus Havayolları, Intercity, Mars Sinema Turizm ve Sportif Tesisler İşletmeciliği ve Uno sayılabilir.

Özelleştirmeler İvme Yarattı
Bunun yanı sıra Türk Telekom, Erdemir ve Tüpraş’ın satışı başta olmak üzere birçok özelleştirme kapsamındaki şirketin özel sektöre devirleri sonrasında hızla büyüdükleri gözlendi. Zaten sektörlerinin önemli oyuncuları olan bu şirketler, özel sektör deneyiminin sağladığı verimlilik artışından yararlandı.

Bankalar Hızlı Büyüdü
Finansal hizmetler sektöründe de satış sonrası ciddi ivme kazanan şirketler oldu. Banka ve sigorta şirketlerindeki el değiştirmeler sonrasında, bu kurumlar da hızlı gelişimlerini sürdürdü. Bu kurumların hızlı büyümelerinde sermayedarın getirdiği etkinin yanı sıra konjonktürün de katkısı yadsınamaz.

Hüsnü Dinçsoy / Pwc Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Ortağı

En Başarılı Örnekler Hangileri?

İzdemir, 9 Kat Değerlendi
Satışın olduğu yıldaki piyasaya değerleriyle şu andaki değerlerini kıyasladığımızda birçok operasyonda ciddi başarı öyküleri yaşandığını görüyoruz. İzmir Demir Çelik örneğine bakarsak, satış yılı olan 2005’teki piyasa değeri 34 milyon dolarken, 2008 Temmuz itibarıyla 314,5 milyon dolara fırladı. İnanılmaz bir artış söz konusu.

Asıl Ölçüt Piyasa Değeri
Zaten bu tip değerlendirmelerde sadece ciroya odaklanmak doğru olmayabilir. En sağlıklısı piyasa değerlerine bakmak. Böyle değerlendirirsek Türk Telekom, Tüpraş gibi örneklerde sıçrama yaşandığı dikkat çekiyor. Benzer durum İzocam için de geçerli. 2003 sonundaki piyasa değeri 17,3 milyon dolar olan İzocam’ın bugünkü piyasa değeri 343,6 milyon dolar.

Birçok Şirket Sıçradı
2003 sonu itibarıyla 524 milyon dolarlık piyasa değeri olan Erdemir de Oyak tarafından satın alındıktan sonra sıçrama yaşadı. Şirketin bugünkü piyasa değeri 9,5 milyar dolar. Dolayısıyla el değiştiren birçok şirketin ciddi anlamda ivme kazandığını söyleyebiliriz. Finans sektöründe ise Finansbank ve Denizbank bu örnekler arasında sayılabilir.

3 Şirket Nasıl Değişti?

MC’DONALDS
2001 krizinin ardından 50’ye yakın restoranını kapatan ve yüzde 40 küçülen McDonald’s, 2005’te Anadolu Grubu’nun bünyesine geçti. Şirket bu tarihten itibaren 2 yılda cirosunu 2’ye katladı. 2007’de 150 milyon dolar ciro elde etti. Bu yıl için öngörülen büyüme oranı yüzde 15 civarında.

Şanlıurfa Çimento
Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, 2007’de satın aldıkları şirketin yaşadığı ivmeyi şöyle anlatıyor: “Yapılan yatırımlarla klinker üretiminde yüzde 23,8 artış sağlandı. Ayrıca ihracatımız da yüzde 39 arttı. Mevcut 1.850 ton olan günlük klinker kapasitesi 2009’daki yeni yatırımlarla günlük 4.500 tona ulaşacak.”

Kent Gıda
Cadbury Türkiye Kurumsal İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Ömer Taşçı’nın verdiği bilgiye göre şirketin ortaklık öncesi yılda 30–35 milyon dolar olan ihracatı 2007’de 140 milyon dolara ulaştı. Şirket daha önce 60 ülkeye ihracat yaparken, Cadbury ile birleştikten sonra bu sayı 70’e çıktı. Üretim rakamı ise 25 bin tondan 50 bin tona yükseldi.

Araştırma Nasıl Yapıldı?
*
Araştırmada; 2004-2007 yıllarında gerçekleşmiş satın alma ve birleşmeler baz alındı.

* İşlemlerin en az 100 milyon dolar değerinde olmasının yanı sıra, kendi sektöründe ses getiren ve pazardaki dengeleri değiştiren operasyonlar olmasına da özen gösterildi.

* 2007 yılının ikinci yarısından itibaren gerçekleşen işlemler; operasyonun sonuçlarının rakamlara yansıması henüz mümkün olmayacağı için değerlendirmeye dahil edilmedi.

* Şirketlerin satın alındıkları dönemdeki konumlarıyla şu anda bulundukları konumlar; kâr, ciro ve pazar payı açısından karşılaştırıldı.

* Halka açık şirketlerde söz konusu tarihlerdeki finansal raporlar baz alınırken, diğer şirketlerin kendi açıklamaları dikkate alındı.

Yasemin Erdoğan
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz