Türk Hava Yolları’nın her gün direkt
Bilbao uçuşunun faaliyete geçmesiyle
birlikte, Bilbao-San Sebastian-Biarritz
üçlüsü son zamanlardaki en moda
destinasyonlardan biri haline geldi.
Bilbao için en güzel zaman eylül ayı… Çünkü hava ne
çok sıcak ne çok soğuk oluyor. Et ve deniz mahsulleri
için de en güzel mevsim olduğu söyleniyor. Bilbao
ile San Sebastian arası yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Bir
araba kiralanarak gidilmesini tavsiye ediyorum çünkü
yeşillerin arasında dağ, deniz, göl gibi doğanın tüm
güzelliklerini görebileceğiniz muhteşem bir yoldan
geçiyorsunuz.
San Sebastian seyahatiyle asıl amacım buradaki
Michelin restoranlara gitmekti. Michelin adı, aslında
bildiğimiz lastik şirketi Michelin’den geliyor. Fransız
kamyon şoförleri, uzun yollar kat ederken çeşitli
restoran ve kafelerde mola veriyor, gittikleri yerleri
birbirlerine tavsiye ediyorlar ve böylece en beğenilen
restoranlar listesi oluşuyor. 1900’lü yılların başında ise
Michelin lastik şirketi, müşterilerine fayda sağlamak
için bir rehber yapmaya karar veriyor. Müşterilerine
konaklayabileceği, yemek yiyebilecekleri, araçlarını
tamir ettirebilecekleri ve benzin alabilecekleri lokasyonları sıralıyorlar. Her yıl güncellenerek
yayımlanan bu kitap, bugünün en prestijli restoran
derecelemesi Michelin yıldızının temelini oluşturuyor.
Yol kenarlarındaki “ha babam” restoranlar, birer gurme
restorana dönüşüyor.
MICHELIN YILDIZI NASIL ALINIR?
Kimliğini kimsenin bilmediği Michelin müfettişleri,
yıldız almaya aday restoranları gizlice ziyaret ediyor
ve hangi restoranın yıldız alması gerektiğine karar
veriyor. Restoranlar 1, 2 ve 3 yıldız olmak üzere
derecelendiriyor. Ambiyansın menüyle bütünlüğü,
hizmet kalitesi, temizlik, inovasyon, şefin restoran
sahibi olması, şefin Michelin yıldızlı restoranlarda
çalışma geçmişi yıldız almak için gereken kriterler
arasında yer alıyor. 3 yıldır birinciliği bırakmayan
restoran Danimarka Kopenhag’da. 2,5 yıl önceden
rezervasyon yapmak gerekiyor.
Dünyada toplam 480 kadar Michelin yıldızlı
restoran var. Bu sayı, bu yıldıza sahip olmanın ne kadar
zor olduğunu kanıtlıyor. Şefler, reytingde en üst sıralara
girebilmek için müthiş bir uğraş veriyor. Restoranlarda
müthiş bir AR-GE çalışması var. Aralık-nisan döneminde
restoranlar kapanıyor ve yeni lezzetler için çalışmalar başlıyor. Yaklaşık 80 ila 100 arasında yemek üretiliyor,
bunların 40’ı menüye giriyor. Restoranlar, maksimum
70 kişilik. Dolayısıyla çok önceden rezervasyon
yaptırmak gerekiyor. Biz 3 ay önceden rezervasyon
yaptırmamıza rağmen gitmeyi özellikle istediğimiz
Asador Etxebarri’de yer bulamadık.
ADETA BİR SEREMONİ
Bu restoranlarda yemek adeta bir seremoni… Öğlen
saat 12:00’de başlayan yemek akşam 17:00’ye kadar
sürüyor. Yaklaşık 5 saat boyunca yeme-içme halinde
olduğunuz için bu restoranlara sabah kahvaltısını
hafif tutarak öğlen gidilmesini tavsiye ederim. Yine
de çok küçük porsiyonlarda yemek yediğiniz için çok
rahatsızlık hissetmiyorsunuz. Yemekle birlikte şarap
seçimi de bir seremoni… Özel bir degüstatör geliyor ve
şarap tavsiyesinde bulunuyor.
Michelin restoranlarının bir özelliği de
dekorasyonun minimalist tarzda olması. İnsan sadece
yemeğe konsantre oluyor. Yemek sunumlarının da
çok dikkat çekici olduğunu söyleyebilirim. Tabaklar ve
bardaklar her yemeğin formatına göre değişiyor. Bir
yemek dalgalı beyaz bir tabakta gelirken diğeri tahta
bir kasenin içinde, bir başkası dümdüz cam tabakta
servis ediliyor. Bu restoranlarda 15-20 yemekten oluşan
hazır menüler oluyor. Gelip seçim yapamıyorsunuz.
Fiyatları ise birkaç yüz Euro’dan başlıyor.