Bana şunu söylerdi: "Necdet, git ve orada işin bittikten sonra dön."
Oturalım, uzun uzun sohbet edelim, lokallere, restoranlara gidelim gibi
bir yaklaşımı yoktu. Hayatı işi ve ailesinden ibaretti.
10- DOLAŞARAK YÖNETİM
Ülker'de masada oturmak ayıp sayılırdı. Herkes kendi işinin başındayken
muhakkak gezer halde olurdu. Ben şimdi bakıyorum. Bir şirketin genel
müdürü Gaziantep'e gidecek, oraya haber veriliyor. Gaziantep'teki
distribütör hazırlıkları yapıyor. Oraya gittiğinde her şey düzenlenmiş,
ayarlanmış. Deyim yerindeyse her şey süt liman. Sabri Bey, sürekli
"dolaşarak" yönetirdi. Bu nedenle üretim tesisindeki yöneticilerin
mutlaka tesis içinde dolaşması ve düzenli olarak kalite kontrol yapması,
ürünleri tatması gerekiyordu. Dolaşmak, işçinin, teknisyenin halini
hatırını sormak bizim Sabri Bey'den öğrendiğimiz bir kültürdü.
11- SÜREKLİ ÖĞRENEREK ÖRNEK OLURDU
Sabri Bey, işini kurduğu yıllarda bozulan makinelerin dişlilerini kendi
eliyle tamir eder, parçalarını yerleştirirdi. Sonraki yıllarda, çok
büyük bir grubun patronu olduğu dönemde de bu özelliğini hiç yitirmedi.
İş hayatı boyunca her gün "öğrenmeyi ve öğretmeyi" sürdürdü. Ülker Grubu
olarak ilk bisküvi ihracatını 1974 yılında gerçekleştirdi. O tarihte 54
yaşındaydı ve İngilizce bilmiyordu. İlk bisküvi ihracatını
gerçekleştirdiğinde lisan öğrendi. Türkiye'de ihracatın yaygın olmadığı o
yıllarda, bir tır ve tır plakası alacaktı. Şoförü yurtdışına
gidebilmesi için özel olarak eğitti. Fabrika yatırımları kadar ihracat
da çok önem verdiği konuların başında geldi. İhracatı biraz da ülke
başarısı olarak görürdü.
ZOR ZAMANLARDA LİDERLİK ÖRNEĞİ
ZOR GÜNLERİN ADAMI
Zor günlerin adamıydı. Ülker'in tarihinde tam da böyle bir olay var.
1979 yılında Gıda iş Sendikası'nın yönetimi Ülker'in 4 işçiyi işten
çıkarmasını istemişti. Ardından sendikanın yönetimi değişmiş ve yeni
yönetim işten çıkarılan 4 işçinin tekrar işe alınmasını talep etmişti.
Sabri Bey de “Tekrar işe alırsam, tutarsızlık olur, etkim azalır" diye
bu talebi geri çevirmişti. ÜLKER’İN ÖLÜM-KALIM MÜCADELESİ
Ardından sendikalı işçiler üretimde sorunlar yarattı. Üretilen
bisküvilerin tamamı çöpe gitmeye başladı. Ben çikolata fabrikasının
imalat müdürüydüm. Sabri Bey'in ofisi ise 500 metre ilerideki bisküvi
fabrikasındaydı. Arife günü öğleden sonra bana telefon etti. “Yanına
güvendiğin takım arkadaşlarını da al, bir toplantı yapacağız" dedi.
Sabri Bey, toplantıda bize “Arkadaşlar, bu zarara uzun vadede dayanmamız
mümkün değil. Bayramdan sonra fabrikayı kapatıyoruz" dedi. MARKALARI YAŞATMA PLANI
Ancak, Ülker'in 3Ç, 1T (Çokomel, Çokoprens, Çokokrem ve Taç Kraker) diye
adlandırdığımız 4 önemli markasını yaşatmamız gerektiğini belirtti. “Bu
nedenle fabrikadaki makineleri bayram süresince söküp Ankara'ya
taşıyacağız" diye ekledi. Biz bayram boyunca çalıştık. Fabrikanın
telefonları da kesilmişti.