Temmuz ayında piyasalar yeni ekonomi yönetimiyle ilgili tereddütler nedeniyle düşmeye devam etti. Türkiye’nin kredi notu konusunda Moody’s ve S&P’ye göre daha pozitif olan Fitch, yeni ekonomi yönetiminin programını görmeye dahi gerek duymadan, hem notu indirdi hem de görünümü “olumsuz” yaparak daha da indirme işaret verdi.
Fitch’in Türkiye açıklamasında objektif gerekçeler, “yükselen cari açık ve enflasyon, sıkılaşan yurt dışı finansman imkanları ve artan döviz kurunun özel sektörün döviz borcuna olumsuz etkileri” olarak yer aldı. “Seçim sonrası ilk politika aksiyonlarının ekonomi politikası kredibilitesini azalttığı ve ekonomide yumuşak inişi zorlaştıracağı” değerlendirmesi ise bizce Fitch’in Türkiye konusunda havlu atmasının esas nedenleriydi.
Fitch’in tutumunu piyasaların da teyit ettiğini Temmuz’da borsadaki sert yabancı satışlarıyla gördük. Nitekim Borsa’nın Fiyat/Kazanç bazında değerlemesi, uzun dönem aralığı olan 6-12’nin en dip noktasına indi. Dahası, uzun yıllardır gelişmekte olan ülkeler içinde negatif ayrışan Rusya’nın bile altına düşmemiz, önemli bir uyarıdır. Rusya’nın düşük değerlemesi yıllardır olumsuz kurumsal yönetim notu ve ülke riskiyle açıklanırdı. Benzer bir durumun Türkiye için ortaya çıkması suçu başkalarına yüklemeden dürüst tespit ve değerlendirmeler yapmamızı gerektiriyor.
Sermaye Piyasalarında “ESG: Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim”
2001’de yeniden düzenlenen bankalarımız ekonomik büyümeyi 15 yıldır destekliyor. Ancak son birkaç yıldır ülke tasarrufları kredileri fonlamaya yetmiyor. Lira bazında kredi/mevduat oranı yüzde 150’ye çıktı. Yani bankaya yatan 1 trilyon TL’ye karşı bankalar 1,5 trilyon TL kredi kullandırmış durumda. Aradaki farkı ise yurt dışı borçlanma ve TCMB’den sağlıyorlar.
Yeni hükümetin açıklayacağı yeni ekonomi programında artık ekonomik büyümeyi bankalar değil sermaye piyasalarının finanse etmesi gerekiyor. Zira ülkede tasarruflar sınırlı iken bankalar fonlama kapasitelerine ulaşmış, hatta aşmış bulunuyor. Son yıllarda tekrar yükselen faize karşı çözüm, sermaye piyasalarını doğru kadro ve yaklaşımlarla ekonomi politikasının temeline koymaktır.
Sermaye piyasaları, borsa başta olma üzere, şirketlere kredi dışında finansman sağlıyorlar. Başta halka açılma yoluyla öz kaynak temini olmak üzere, özel sermaye, risk sermayesi ve şirket tahvilleri firmalarımızı aşırı banka borcundan kurtarabilir. Geleneksel olarak, altın ve gayrimenkulü tercih eden halkımıza yönelik, şeffaf, anlaşılır ve güvenilir katılım bankacılığı, kıymetli maden ve gayrimenkule dayalı yatırım araçları geliştirmeliyiz. Özel emeklilik sistemlerini genişleterek tekrar ele almalıyız. Bunun için kadrolarda liyakat, uygulamalarda ise güven ve şeffaflık esastır.
Güven konusu, son yıllarda uluslararası kurumsal yatırımcı literatüründe “ESG: Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim” olarak öne çıkıyor. Bilinçli ve sorumlu kurumsal yatırımcılar, normal işinde karlı olmanın yanında çevreye, geniş sosyal paydaşlara ve kurumsal yönetim ilkelerine dikkat eden ve bunu raporlayan şirketleri tercih ederek, olumlu yönde “etki” yaratmayı amaçlar.
Kurumsal sürdürülebilirlik, uzun vadeli değer yaratmak için, ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleriyle birlikte şirket faaliyetlerine ve karar süreçlerine dahil edilip bu türden risklerin yönetilmesidir.
Ülkemizde borsaya kote şirketler yıllık faaliyet raporlarında 27 ana başlıkta kurumsal yönetim ilkelerine uyum raporu yayınlamak zorunda. Ayrıca şirketler gönüllü olarak bağımsız kurumsal yönetim notu alarak Borsa İstanbul’un BİST Kurumsal Yönetim Endeksine (XKURY) veya BİST Sürdürülebilirlik Endeksine (XUSRD) dahil olabiliyor. Halihazırda bu endekslerden ilkinde 51, ikincisinde 44 borsa şirketi bulunuyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?