Piyasalarda ana trendi, FED’in faiz politikası
belirliyor. Son haftalarda FED başkanları haziran
ayında bir faiz artışının mümkün olduğunu
söylemeye başladı. Çünkü FED, faiz artışı
yaparak dünya piyasalarını 2013 Mayıs’taki gibi sarsmak
istemiyor. Nitekim FED’den ilk faiz artışı beklentisi
aralıktan temmuza çekildi. 23 Haziran’da yapılacak
kritik Brexit (İngiltere’nin AB’de kalıp kalmaması)
referandumu nedeniyle FED’in 15 Haziran’ı pas geçmesi
daha olası gözüküyor. ABD’de kasım ayında başkanlık
seçimleri var. FED, başkanlık seçimi yaklaştıkça faiz
değişiminin politik algılanmaması için temmuz ayında
0,25 artırıp aralık ayını bekleyebilir.
Türkiye, özel sektördeki yüksek
yabancı para borcu nedeniyle FED’in
kararlarından en fazla etkilenen
ülkeler arasında. Son haftalarda FED
ve iç siyaset nedeniyle dolar kuru çok
hızlı bir şekilde 2,8’den 3’e yükseldi.
Kurdaki hızlı tepkiler, döviz borcu
olanları veya dövizde spekülasyon
yapanları döviz almaya iterek çıkış
trendini hızlandırıyor. TCMB’nin bu
kırılgan tablo karşısında faiz ve para
politikasında güven vermesi çok önemli. Yeni hükümet,
son 10 yıldır Türkiye ekonomisinin çapası olan bütçe
disiplinine devam etmeli ve yeni TCMB yönetiminin
kredibilite tesis etmesine yardımcı olmalı.
YATIRIM ARACI OLARAK KONUT
Son 10 yıldır Türkiye’de gayrimenkul fiyatları sürekli
artıyor. Konut fiyat endeksleri derli toplu şekilde
2010 başından beri yayınlandığı için sadece son 6 yılı
analiz etme şansımız var. Son 6 yıldır konut fiyatları
Türkiye’de yılda ortalama yüzde 13, İstanbul’da
ise yüzde 17 arttı. Aynı dönemde yıllık enflasyon
ortalama yüzde 8, yıllık dolar kuru artışı da ortalama
yüzde 12 civarında gerçekleştiği için konut yatırımı
hem enflasyonun üzerinde hem de dolar bazında
kazandırmış oldu.
Aynı dönemde borsa endeksi yıllık ortalama yüzde
6 getiriyle hem enflasyonun hem de doların altında
kaldı. Ancak seçtiğiniz hisse senetleri veya fon, borsa
endeksinin üstünde getirmişse reel olarak kârda
olabilirsiniz ama bu örneklerin az olduğunu tahmin
edebilirsiniz. Geçen yılın tamamında yüzde 11
artışla 1,3 milyon konut satıldı. Ama
bu yılın ilk 4 ayında satılan toplam
konut adedi yüzde 2 düşünce konut
fiyatlarındaki artışın ne kadar süreceği
sorusu gündeme girdi. Moody’s bu
soruya makul bir analizle cevap
vermeye çalıştı: “Fiyat artışları bu
şekilde sürmez ama Türkiye’ye özgü
koşullar nedeniyle bir çöküşten
ziyade yumuşak bir iniş daha muhtemeldir.”
Gayrimenkul ve mevduat, Türkiye’de sermaye
piyasalarının en büyük rakibi konumunda. Son
5 yılda Türkiye’de tasarrufların büyük oranda
gayrimenkule yönelmesi, hem mevduatta hem de
sermaye piyasalarında büyümeyi sınırladı. Ancak
varlık fiyatlarının döngüsel dinamiklerini hiçbir
zaman unutmamak lazım. 5-10 yıldır iyi kazandıran
gayrimenkul, fiyatlar kira getirilerine göre doyum
noktasını geçtiği yerlerde duruşa geçebilir.
Bu noktada Moody’s tarafında ortaya konan pozitif
faktörleri dikkate almalıyız: Türkiye’de konut kredileri
banka kredilerinin sadece yüzde 6’sını teşkil ediyor.
Ayrıca konut kredilerinde batık oranı sıfıra yakın. Yani
konut alanlar açısından bir borç sorunu yok. İnşaat
firması bazında ise yüksek borç ve düşük sermayeyle
iş yapanların olduğunu tahmin ediyoruz. Bahsedilen
“yumuşak iniş” döneminde zora giren firmalar olabilir;
hatta bunların zoraki satışlarıyla fiyat düşüşleri de
olabilir. Ancak orta vadede Türkiye’nin demografik
yapısı konut sektörüne destek verecektir; yeter ki orta
sınıfın genişlemesi devam etsin
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?