Son aylarda hızla yükselen dolar kuru
şubat ayında gerilemeye başladı. Bunda
TCMB’nin fonlama faizini ortalama yüzde
2 artırarak yüzde 10’un üstüne çıkarması
kadar grafikte görüldüğü gibi küresel olarak doların
yükselişinin durması da rol oynadı. Kredi not
indirimlerinin geride kalmasıyla yabancı satış baskısı
kalkan Borsa İstanbul, 2017 yılına yüzde 15’e
yakın bir yükselişle başladı.
Ancak bu iyimserlik, faizlere yansımadı. Çünkü
enflasyon yükseliş trendinde. Ocak ayının sonunda
gerek manşet tüketici enflasyonu gerek çekirdek
enflasyon, döviz kuru etkisiyle yüzde 9’u aştı.
Örneğin son yıllarda düzenli artarak yüzde 9,4’e ulaşan
yıllık kira artışı, enflasyonun sadece döviz kuru
ve gıda kaynaklı olmadığını, genel beklentilerinin
bozulduğunu da gösteriyor. Bu nedenle faizlerin
kısa vadede düşmesini beklemiyoruz.
VARLIK FONU NASIL FAYDA SAĞLAR?
İlk bakışta Türkiye Varlık Fonu (TVF), Avrupa ve
Asya’daki varlık fonlarından çok Orta Doğu ülkelerindeki
KİT holdinglerini andırıyor. Norveç, Singapur
gibi ülkelerin varlık fonları sermaye piyasası ağırlıklı
olup bugünün fazla tasarrufunu basiretli bir şekilde
değerlendirerek gelecek kuşaklara aktarıyor. Körfez
ülkeleri ise petrol ve doğal gaz gelirini kamu fonları
vasıtasıyla yatırıma dönüştürüyor. TVF’nin öne çıkan
amacı ise kamu varlıklarını teminat gösterip borç
bulmak ve bununla büyük altyapı ve stratejik yatırımlar
yapmak olarak gözüküyor.
TVF’nin stratejik amaçları o kadar fazla ki bir
odaklanma sorunu olduğu belli. Sermaye piyasalarının
büyüme ve derinleşmesi, İslami finansın yaygınlaşması,
savunma-havacılık-yazılım sektörlerinin
desteklenmesi, büyük altyapı proje-lerinin finansmanı,
arz güvenliği açısından yurt dışında doğal
gaz ve petrol yatırımları... Sonuç olarak Türkiye’nin büyüme oranına yılda yüzde 1,5 ek katkı ve ek istihdam
sağlamak.
TVF’nin sermaye piyasalarını geliştirme ve derinleştirme
amacı akademik ilgi alanımıza girdiği için somut bir
önerimiz var. Bu tür bir kamu fonunun piyasaya müdahalesi,
düşerken kademeli alıp yükselirken kademeli satmaktan
ibaret olmalı ve şeffaf bir kurala göre işlemelidir.
Bizim uygulamalı akademik çalışmalarımıza göre varlık
dağılımında hisse senedi ve döviz yer alan, kura dayalı
yönetilen bir portföy, bir yandan uzun vadede basiretli
getiri sağlarken diğer yandan hisse senedi ve döviz piyasalarında
dengeleyici rol oynayarak makro açıdan önemli
bir yan fayda sağlayabilir.
BES DEĞİL OKS İLE İLGİLİ
Halihazırdaki bireysel emeklilik sisteminin (BES) Türkiye
Varlık Fonu ile hiçbir ilgisi yok. Bu konuda yanlış anlama,
2017 başında yeni kurulan otomatik katılım sisteminden
(OKS) kaynaklanıyor. OKS’deki standart fonları yüzde
10-50 arasında TVF’ye yatırım yapabilecek. Ancak bu bir
mecburiyet değil zira minimum yüzde 10’u gayrimenkul
yatırım fonu veya girişim sermayesi yatırım fonuyla sağlamak
mümkün.
OKS’ye giren birikimlerin çoğu, ilk yıl banka mevduatı
ve devlet tahvili ağırlıklı başlangıç fonlarında kalacak.
Birinci yılın sonunda tercih yapmayanlar standart fonlara,
tercih yapanlar ise dört farklı risk kategorisinde aktif fonlara
girecek. Standart fonlarda sermaye piyasası ürünlerine
yüzde 30 üst sınır konuldu ama bir alt sınır konulmadı.
Bize göre yüzde 5-10 gibi bir alt sınır hem piyasa derinleşmesi
hem de fonlar açısından daha isabetli olurdu.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?