Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, 5 Mayıs’ta Türkiye’nin kredi notunu değiştirmedi. Uzun vadeli döviz bazında kredi notumuz B+ ile yatırım yapılabilir seviye olan BBB-‘nin dört kademe altında bulunuyor. Türkiye’nin S&P’den kredi not talebi olmadığı için açıklanan raporun bağımsız bir makro ekonomik analiz olarak ayrı bir önemi var.
S&P’ye göre, 2020’de dünya ekonomisi yüzde 2,4; Avrupa yüzde 7,3 ve Türkiye yüzde 3,1 daralacak. Bu yaz turizm gelirini büyük ölçüde kaybetse de Türkiye, bu krizi geniş ekonomisi, genç nüfusu ve krizlere dayanıklı özel sektörü sayesinde atlatacak. Bu yılın ikinci yarısında toparlanmaya başlayacak Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 4,2, takip eden yıllarda ise ortalama yüzde 3,5 büyümesi bekleniyor.
Döviz borcu ve rezervleriyle ilgili riskleri vurgulamakla birlikte S&P’nin döviz kuru tahminleri kötümser değil: Dolar/TL kurunun 2020 sonunda 6,8 ve 2021 sonunda 7,0 olacağını tahmin ediyor. Gelecek 12 ayda çevrilmesi gereken 168 milyar dolar yurt dışı borcun çoğu bankalar üzerinde ve S&P bu noktada önemli bir sorun görmüyor.
Tüketici enflasyonu ise bu yıl yüzde 11,3, 2021’de ise yüzde 10,3 olacak. Bütçe açığının milli gelire oranı bu yıl yüzde 5, seneye yüzde 3 olacak. İç borcun yarısının döviz bazında olması ve de artan bütçe açıkları iç borç oranını tekrar yükseltmeye başladı. Ancak, iç borcun geçen yıllarda oldukça düşük bir düzeye indirilmiş olması, kamu bilançosunun krize karşı kullanılması için esneklik sağlıyor.
YERLİYE DÖNÜŞ
Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcı payı yüzde 70’li seviyelerden yüzde 55’e kadar geriledi. Yabancı payı açısından borsa 15 yıl geriye, yani 2005 yılına döndü. Yabancılar hisse satıp çıktıkça borsa düşmüş, dolar kuru ise yükseldi. Borsa dolar bazında uzun dönem dip seviyelerine indi.
Son 10 yılda dünyada BlackRock, Vanguard ve State Street gibi pasif para yöneticileri büyürken aktif para yöneten fonlar küçüldü. ABD’de yüzde 40’a ulaşan pasif fon oranı, Borsa İstanbul’da yüzde 50’ye çıktı. Endeks fonları ve borsa yatırım fonlarını (ETF) içeren pasif para, bireysel hisseleri analiz etmeden, ülke borsa endekslerine genellikle ülke borsasının büyüklüğüne göre yatırım yapıyor.
Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler MSCI endeksinde ağırlığı yüzde 0,4 gibi çok düşük bir seviyeye indiği için dünyada sürekli büyüyen pasif fonlardan Borsa İstanbul sadece binde dört pay alabiliyor. Örnek olarak Hindistan yüzde 8,5, Brezilya yüzde 4,7, Güney Afrika yüzde 3,8, Meksika yüzde 1,9, Katar yüzde 0,9 ve Polonya yüzde 0,7 pay alıyor.
Yerli yatırımcı oranı artıyor ama yabancı satışını karşılayacak büyüklükte bir yerli kurumsal yatırımcı bazı hala bulunmuyor. Büyüklüğü 140 milyar TL olan BES fonlarının yüzde 12’si, 134 milyar TL olan yatırım fonlarının ise sadece yüzde 6’sı hisse senedine yatırım yapıyor. Buna mukabil, vakıflar, sandıklar ve kamunun yönlendirdiği fonlar ise borsaya hemen hiç yatırım yapmıyor.
Bireysel yatırımcı bazı ise geniş değil. Küçük müşteri macera, büyük müşteri ise spekülasyona yönelik işlem yapıyor. Asıl önemlisi, mevduat, döviz ve altın yatırımcısını borsaya çekmek için bağımsız yatırım danışmanlığı gerekiyor. Sigorta sektöründe acentelerin yaptığı gibi finansal yatırımlarda danışman kurumlar paraya dokunmadan müşteri portföylerini yönlendirmelidir. ABD’de bireysel yatırımcıların yüzde 40’ı bağımsız finansal danışman kullanıyor. Türkiye’de bireysel emeklilik ve otomatik katılım sistemlerinde katılımcı sayısı 12 milyonu geçmesiyle finansal danışmanlık ihtiyaç haline geldi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?