Dünya geride bıraktığı son 100 yılın en büyük krizlerinden birinin belki de en büyüğünün içinde. Türkiye de bu zorlu konjonktürün olumsuz etkilerini en derinden hisseden ekonomilerden biri. Şu günlerde dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve politik konjonktür adeta fırtına bulutlarının toparlandığı puslu bir havaya benziyor. Küresel çapta ekonomik faaliyetler, geniş tabanlı ve beklenenden “çok” daha keskin bir yavaşlama yaşıyor ve enflasyon neredeyse 40 yıldır görülmediği kadar yüksek. Hafiflese de hala devam eden Covid-19 salgını, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de genel görünüm üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Salgın sırasındaki genişlemeci para politikaları ve baz etkisi nedeniyle 2021’de yüzde 6 olarak gerçekleşen küresel büyümenin 2022’de yüzde 3,2 seviyesine gerileyeceği ve 2023 yavaşlamanın süreceği tahmin ediliyor. Goldman Sachs, Avrupa’daki durgunluğu ve Çin’in inişli çıkışlı yeniden açılmasını göz önüne alarak 2023’te küresel büyümenin yüzde 1,8 olacağını öngörüyor. IMF ise Ekim’de yayınladığı “Dünya Ekonomik Görünüm Raporu”nda 2023 yılında küresel büyüme için öngörüsünü yüzde 2,7 olarak açıkladı. Gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olan bu öngörü, 2023’te küresel mali kriz ve Covid-19 salgınının akut aşaması dışında 2001’den bu yana en zayıf küresel büyüme performansıyla yüzleşmeye hazır olmamız gerektiği konusunda bir uyarı sinyali niteliğinde. Küresel enflasyonun 2022’de yüzde 8,8’e yükseleceği, ancak 2023’te yüzde 6,5’e ve 2024’te yüzde 4,1’e gerileyebileceği tahmin ediliyor. Türkiye’nin 2023’te yüzde 3 büyüme sağlayacağı, işsizlik oranının pek fazla değişmeyeceği, enflasyon oranının da büyümedeki düşüş paralelinde yüzde 37 dolayına gerileyeceği bekleniyor. Türkiye’nin 2022’de yüzde 5,7’ye yükselmesi beklenen cari açığının ise 2023’te yüzde 3,9’a gerileyeceği öngörülüyor. Bir süredir borç yükü gerileyen Türkiye’de 2023’te borç yükünde pek bir değişiklik olması beklenmiyor. Ülkemiz açısından en ciddi sorunlardan biri de risk priminin yüksekliği nedeniyle yeterince yabancı sermaye çekememesi ve de dış borçlanma için yüksek maliyetlere katlanmak durumunda olması. Bu zorlu görünüme bir de seçim faktörü eklendiğinde, Capital’in bu yıl yaptığı CEOProfil anketine katılan 325 CEO’nun görüşleriyle teyit ettiği gibi, iş dünyasının 2023’e “endişeli” ve “aşırı temkinli” bir tutumla yaklaşmasına neden oluyor. Özetle, küresel sistemde 2022’den daha kötü/ zor bir yıla hazırlıklı olmalıyız. 2023’te ekonomilerin büyüme sorunları çekeceğini, buna karşılık enflasyon artışlarını frenlemekle uğraşmak zorunda oldukları için çeşitli önlemler almak zorunda kalacaklarını söylemek mümkün. Her türlü zorluğuna rağmen 2023’ün barış, sağlık ve refah getirmesini diliyorum.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?