Enerji güvenliği ve Türkiye

1.12.2022 00:56:280
Paylaş Tweet Paylaş
Enerji güvenliği ve Türkiye

Sonbaharın son ayındayız ve kış kapımızda. “Bu kış zor geçecek” söylemi her yıl olduğu gibi bu yıl da dillerde. Bu defa insanlık sadece bedenleri değil insani duyguları da dondurarak harap edebilecek, pek çok ülkede siyasi ve ekonomik yapıyı buzdan kırılgan kalelere dönüştürebilecek, büyük ve acı sonuçlara yol açabilecek şiddetli bir soğukla mücadele edecek. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle dünya şimdiye kadar görmediği bir enerji kriziyle karşı karşıya kaldı. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, konuya ilişkin “70’li yıllarda sadece petrol sorunu vardı; şimdi ise petrol, doğal gaz, elektrik… Bu yaşanan ondan hem boyut anlamında hem de kompleksite itibarıyla son derece daha büyük bir kriz. Öncelikle Avrupa ama bütün dünya bundan ciddi derecede etkilenecek” saptamasını yaptıktan sonra ekliyor: “Türkiye, nükleerde yeni adımlar atmalı.” Bu son cümle beni adeta bir girdap gibi sarıp sarmalıyor ve derin bir sorunlar ve sorular kuyusuna sürüklüyor. Avrupa ülkelerinde kamu kuruluşlarında ve evlerde ısıyı birkaç derece aşağıya düşürmek, nükleer santralleri tekrar devreye almak gibi önlemler konuşuluyor. Ancak uzun vadede Avrupa ülkeleri “sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş” hedeflerinden vazgeçmeyecek. Çünkü Rusya artık onlar için güvenilir bir enerji tedarikçisi olmaktan çıkmış durumda. Avrupalı liderler “enerji güvenliği” konusunda ileri bir noktaya ulaşabilmek ve bunu Rusya için siyasi bir dama taşı olmaktan çıkarmak konusunda son derece kararlı. Gelişen ekonomilerin kabaran enerji ithalat faturalarının ekonomik ve sosyal anlamda yaralar açacağı ve bunların telafisinin uzun zaman alacağı da kesin. Bu noktada Kuzey Akım gazını Karadeniz’e yönlendirebileceklerini söyleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, “Türkiye’de Avrupa için büyük bir doğal gaz merkezi kurabiliriz” açıklamasını can simidi gibi görmemiz gerek. Rus tarafının Mersin’de inşası devam eden Akkuyu’da IC İçtaş şirketiyle mühendislik, satın alma ve inşaat sözleşmesini feshettiğini de unutmayalım. İşte bu noktada Türkiye’nin enerji güvenliği için çok ayaklı sağlam bir strateji kurması şart. Fatih Birol da, “Temiz enerjideki çalışmaları hızlandırmak, güneş ve rüzgardan istifade etmek gerekiyor. En önemlisi de enerji güvenliğini sağlayabilmek üzere nükleer enerjide yeni yatırımlar yapılmalı. Türkiye bu konuda birbiri ardına adımlar atmalı ama üç konuya dikkat edilmesi lazım; hangi ülkelerle birlikte çalışacağız, hangi teknolojiyi seçeceğiz ve hangi maliyetler de olacak” saptamasını yapıyor. Fatih Birol’un nükleer enerjiyle ilgili bu uyarısını ben değerli ve stratejik buluyorum. Çünkü Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiasında doğruluk payı yüksek görünüyor. Çin-ABD arasında süregelen güç dengesi mücadelesini de denkleme eklediğimizde Türkiye’nin de enerji konusunda kendini tek bir ülkeye, kaynağa bağlaması sadece enerji güvenliğini değil siyasi güvenliğini, bağımsızlığını riske atması anlamına geliyor İyi okumalar diliyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz