DOĞUŞ GRUBUNDA UMUTLAR TÜKENMEDİ! Kesin gözüyle bitti denilen anlaşma, Amerika’daki terör olaylarının yarattığı tedirginlik havasına yenildi ve ertelendi. Garanti Bankası’nın Intesa ile olan orta...
DOĞUŞ GRUBUNDA UMUTLAR TÜKENMEDİ!
Kesin gözüyle bitti denilen anlaşma, Amerika’daki terör olaylarının yarattığı tedirginlik havasına yenildi ve ertelendi. Garanti Bankası’nın Intesa ile olan ortaklık anlaşmasından bahsediyoruz…
Intesa ve Garanti Bankası’ndan yapılan açıklamaların birebir uyumlu olmaması, görüşmelerin seyriyle ilgili söylentilerin artmasına, çeşitli senaryoların tartışılmasına neden oldu.
Kimilerine göre, İtalyanların açıklaması “nişan yüzüğünün” atılması anlamına geliyor. Bu kesim, ortaklık görüşmelerinin kesin olarak bittiğini savunuyor. Kimilerine göre de Intesa, oluşan konjonktürü kendi lehine kullanmak ve fiyat kırmak istiyor. Anlaşmanın realize olmaması, Doğuş Teknoloji’nin Deutcshe Telecom’un yan şirketi T System’a yüzde 50 hisse satışının durdurulmasına neden oldu.
Doğuş Holding cephesinde ise resmen ifade edilmese de, özel sohbetlerde kendini açıkça gösteren bir hayal kırıklığı var... Çünkü, grubun ve bankanın gelecekle ilgili stratejileri ortaklık üzerine kuruluydu. Kırıklığın bir başka nedeni de patron Ferit Şahenk’in, pazarlıkların başladığı dönemde gelen başka tekliflere “Bizim etik anlayışımıza sığmaz” diyerek kapıları kapatması idi. Genç Şahenk, İtalyanlar’a verdiği söz nedeniyle yeni teklifleri geri çevirmişti.
Bundan sonra ne olacak? Aslında ne olacağının yanıtını ekim ayında görebileceğiz. Çünkü, Doğuş Holding cephesinde uluslar arası piyasalardaki gerilimin azalması ve normale dönülmesi durumunda, anlaşmanın gerçekleşeceği beklentisi var. Bu beklentiyi yaratan temel neden de Garanti Bankası’nın hukuktan sorumlu genel müdür yardımcısı Can Verdi’nin ortaklık sözleşme üzerinde çalışmaya devam etmesi. Tabii, İtalyanlarla birlikte…
İkinci bir noktaya daha dikkat çekmek istiyoruz; İntesa ortaklık anlaşmasına imza atmadı ama gruba 150 milyon dolar kredi açmaktan da çekinmedi… Üstelik bu para yönetim kurulu toplantısının bir gün sonrasında Garanti’nin hesabına geçti.
Ekim ayının ortalarına kadar eğer İtalyanlardan yana bir gelişme olmazsa, Doğuş Grubu’nun yeni bir atılım peşinde olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ne mi olacak? Öncelikle Garanti Bankası’nda nakit sermaye artırımına gidilecek ve mali yapı güçlendirilecek. Bu durumda İtalyanlarla sürdürülen görüşmeler olumlu bir noktaya gelse bile, sermaye artışının rasyolarda yaratacağı etki nedeniyle, fiyatlamada bir değişim yaratacak. İkinci adımı da yeni bir yabancı arayışı oluşturabilecek.
Eğer her şey normal gelişseydi, takvim nasıl işleyecekti? Edindiğimiz bilgilere göre 20 Eylül’de ortaklık anlaşmasına imza atılacaktı. Ardından yasal izin süreci başlayacaktı. Yani, İtalyan’lar Bank of Italy, Garanti de BDDK ve SPK’dan izin başvuruları yapacaktı. Bu sürecin de 2 ayı bulması bekleniyordu. Yani, yeni bankanın yapısı resmen kasım-aralık gibi şekillenmiş olacaktı… Belli olmaz, bakarsınız kısa bir gecikme ile gerçekleşir…
CEVDET ERKANLI’YA YENİ GÖREV
Cevdet Erkanlı, murakıp kökenli bir bankacı. Önce Kentbank’ta genel müdür yardımcısı olarak tanıdık. Ardından, Mevlüt Aslanoğlu’nun ayrılmasından sonra bankanın genel müdürlüğü üstlendi. Fakat, Kentbank’taki genel müdürlük görevi çok sürmedi ve yerini Veysel Bilen’e bırakarak bankadan ayrıldı. Ayrıldıktan bir süre sonra Egebank’a el konuldu. Erkanlı’dan Egebank’a genel müdür olması istendi ve o da kabul etti.
Egebank’ın devir bilançoları, eski sahibi Murat Demirel’le ilgili davalar, takipler sürerken, 6 bankanın birleştirilmesinin sorumluluğunu üstlendi. Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Bank Kapital, Ulusal Bank ve Sümerbank’ın tek çatı altında toplanması ve yeniden yapılandırılarak satışa hazır hale getirilmesinde görev yaptı. Oluşan çatı banka Sümerbank, Oyak Holding’e satılınca, Cevdet Erkanlı’nın ne yapacağı merak konusu oldu.
Ancak, Erkanlı’ya ilgili meraklar sona eriyor. Çünkü, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) başkan yardımcılığına getirildi. Erkanlı, fon bünyesindeki bankaların hissedar oldukları şirket ile mal varlığının envanterini çıkarma ve bu varlıkların elden çıkarılması üzerine odaklanacak.
Erkanlı, aslında çalışmalara başlamış bile. 10 Ağustos’ta Sümerbank’ın Oyak Holding’e devredilmesinden sonra, iki haftalık izin yapan Cevdet Erkanlı, “İzin dönüşünden sonra bu işlerle uğraşmaya başladım. Şu anda gözüken fon bünyesindeki bankaların 207 irili ufaklı şirketi olduğu. Ayrıca binden fazla gayrimenkul var. Aslında bu bankaların neyi var, neyi yok onları çıkarmaya çalışıyorum” diyor.
İSAK ANTİKA CHASE’DEN AYRILIYOR
Bankacılık sektöründe genel müdürler arasında son 3 yıllık dönemde büyük değişimler yaşandı. Çok şubeli 4 büyük özel bankadan İş Bankası’nın genel müdürü Ersin Özince, 1998 sonunda, Yapı Kredi Bankası’nın genel müdürü Naci Sığın Mart 1999, Garanti Bankası’nın genel müdürü Ergun Özen 2000 yılında göreve başladılar. En son değişim Akbank’ta oldu ve Aralık 2000’de bankanın genel müdürlüğüne Zafer Kurtul getirildi.
Bu isimlerin, değişimlerin İsak Antika ile ne ilgisi var denilebilir. 4 büyük bankadaki değişimlerle birlikte sektörün duayenleri arasında yer alan Ünal Korukçu, Burhan Karaçam, Akın Öngör ve Özen Göksel de, aktif görevden çekildiler… Böylece sektörde 10 yıldan daha fazla bir süre genel müdürlük yapan bankacı sayısı 2’ye düşmüş oldu. Bunlar da Türk Ekonomi Bankası’nın genel müdürü Akın Akbaygil ve Chase’in Türkiye, Rusya ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nden sorumlu genel müdürü İsak Antika…Ancak, artık o da yok. Çünkü, 1991’den bu yana sürdürdüğü bu görevi, 2001 yılının sonunda bırakmaya karar verdi.
Neden mi ayrıldı? Kimi söylentilere göre, bankanın üst yönetiminden … ile anlaşamayan Antika, ayrılmak zorunda kaldı. Kimilerine göre de yoğun iş seyahatlerinden dolayı ailesine zaman ayıramayan Antika, iş yoğunluğunu düşürecek bir işle, ailesine daha fazla zaman ayıracak.
AXA OYAK’TA YENİ YAPILANMA
Coşkun Ulusoy’un Oyak Holding’in genel müdürlüğüne getirilmesinden sonra, gruptan ayrılan yöneticisi sayısı artıyor. Ayrılanlar kervanına Axa Oyak Sigorta’nın genel müdürü Recai Dalaş da eklendi.
Dalaş’ın, 14 Eylül Cuma günkü yönetim kurulu toplantısında sunduğu istifa kabul edildi ve yerine vekaleten Axa Oyak Holding’in yönetim kurulu başkanı Bülent Bora getirildi. Böylece Bülent Bora, daha önce genel müdürlüğünü yaptığın şirkette aynı görevi üstlendi. Yakın çevresine, “Ayrılmam istendi, ben de ayrıldım” diyen Recai Dalaş’ın yardımcılarından Besim Ergun da, 21 Eylül Cuma günü görevinden istifa etti.
Bu arada Axa Oyak Sigorta ve Axa Oyak Hayat Sigorta şirketlerinde yeni yapılanmaya gidiliyor. Buna göre, Axa Oyak Hayat Sigorta, bireysel emeklilik şirketine dönüşürken, şirketin sağlık sigortaları portföyü de Axa Oyak Sigorta’ya devredilecek.
GENERALI SİGORTA HİSSELERİNİ SATIN ALDI
İtalya’nın ve dünyanın önde gelen sigorta şirketlerinden Generali, Türkiye pazarında büyümek için geçtiğimiz yıl Süzer Holding ile yüzde 50’er ortaklı Generali-Kent Sigorta’yı kurmuştu.
Ancak, temmuz ayı başında Kentbank’a el konulmasıyla birlikte, şirketteki yüzde 50’lik hisse de TMSF’na geçmiş oldu. Bu operasyon sonrasında İtalyan şirket, Türkiye pazarında büyümek için tek başına hareket edecek. Bu karar ile birlikte şirketin diğer hisselerini satın almak için BDDK’ya teklif verdi.
Son edindiğimiz bilgiler, yüzde 50’lik hisse devri için İtalyanlar’ın BBDK’yla anlaşma sağladığı yönünde. Hisse satışının bedeli konusunda henüz bir açıklama yok. Ancak, şirketten bir yetkili, “Bu şirketin sadece binası 3 milyon dolar eder” diyor.
Bu arada, Türkiye pazarındaki büyüme stratejileri sadece bu şirketle sınırlı değil. Generali, Hazine Müsteşarlığı’na hisse devri için başvururken, ikinci başvurusunu da bireysel emeklilik şirketi kurmak için yaptı.
Bütün bunlar olurken, Süzer Holding’in patronu Mustafa Süzer, borçlu olduğu bankalarla anlaşmaya vardı. Anlaşmaya göre, borçlar yeniden yapılandırıldı ve vade uzatıldı. Özel bankalarla anlaşan Süzer’in ikinci hedefi, BDDK ile masaya oturmak ve Kentbank’a olan borçlarla ilgili geri ödeme anlaşması yapmak.
BİR GECEDE 130 BİN MÜŞTERİ
Bir banka düşünün ki, bir gecede 130 bin müşteri edinsin. Üstelik, tek kuruş reklam harcaması yapmadan. Üstelik bu müşterilerin hepsi mevduat sahibi. Önemli bölümü kredi kartı kullanıyor, tüketici kredisinden yararlanıyor...
Temmuz ayı başında TMSF bünyesine alınan Kentbank’tan bahsediyoruz. Çünkü, Sümerbank’ın Oyak Holding tarafından satın alınmasıyla birlikte devir alınmayan mevduat, kredi kartı ve tüketici kredileri müşterilerinin tamamı, bir gecede Kentbank müşteri portföyüne eklendi. Mevduat müşterilerinin yanı sıra, ödemelerini geciktiren kredi kartı ve tüketici kredisi müşterileri de Kentbank’a devredildi.
Mevduat sahipleri, kredi kartı ve tüketici kredisi kullanan müşteriler, Kentbank’a devredildiğine göre, Sümerbank’ın neden satın alındığı sorusu ortaya atılabilir. Yanıt ise açık: “Tabela, şube ağı ve personeli ile sorunlu olmayan kredi kartı, tüketici kredisi müşterileri…”
Kentbank yönetimi bu duruma ne diyor? Aslında onların pazarlık, kabul etmeme şansları yok. BDDK istedi ve hesaplar bir anda bankaya geçti. Çalışanlar memnun mu? Hayır, zaten 16 aydır zam almadan çalışıyorlar ve var olan iş yüklerinin üzerine 130 bin yeni müşteri daha eklendi.
Müşteri memnun mu? Kentbank’ın üst yönetiminden birisi şu yanıtı veriyor: “Memnun olduklarını zannetmiyorum, hatta küfür bile ediyorlardır. Çünkü, zaten Sümerbank’ta 6 bankanın birleşmesiyle oluşan bir yapı vardı ve başka bankaların müşterileri oraya kanalize edilmişti. Şimdi de Sümerbank yerine bir başka bankanın zorunlu müşterisi olunca, doğal olarak hoşnut olmuyorlar” diyor.
İlk günlerdeki sıkıntının atlatıldığını söyleyen aynı bankacı, “Biraz daha alıştık, mevduat çekilişi de sınırlı oluyor” diyor.
Citibank-TEB ortaklığı askıda
Citibank ile Türk Ekonomi Bankası arasında yürütülen ortaklık görüşmelerinde henüz somut bir noktaya ulaşılamadı. İki grup, Şubat 2001’de imza aşamasına çok yaklaşmışlardı. Ancak, devalüasyon imzaların ertelenmesine yol açtı.
Bu erteleme tarafların uzlaşma noktalarını zayıflattı denilebilir. Yaz aylarında bir ara yeniden anlaşma noktasına tekrar yaklaşıldı. Ancak, yine görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmadı. Bu yüzden görüşmelerin kopma aşamasında olduğu söyleniyor.
Bunun en büyük nedeni, Citibank’ın önerdiği teklifin düşük olması. Hatta, bankacılık çevrelerinde konuşulanlara göre, TEB’in patronu Hasan Çolakoğlu’nun verilen düşük teklif karşısında “Onlar gitsin bu parayla TMSF’den banka satın alsınlar” tepkisini gösterdiği söyleniyor.
Peki bu durumda Citibank Türkiye’de ne yapacak? Yabancı bankaların analistlerine göre, HSBC’nin Demirbank’ı satın alarak yeni bir yapıya ve güçlü bir pazar payına ulaştığı bir ortamda TEB, Citibank için yetersiz bir hedef haline geldi. Bu yüzden Citibank, daha büyük bankalarla satın alma, ortaklık görüşmelerine başlaması sürpriz olmayacak gibi.
OSMANLI-KÖRFEZBANK NASIL YAPILANDI?
Doğuş Holding bünyesindeki bankalardan Osmanlı Bankası ve Körfezbank birleştirildi. Osmanlı Bankası’nın çatısı altında gerçekleşen birleşme operasyonu sonrasında, 5.1 milyar dolarlık aktif büyüklüğü olan bir banka ortaya çıktı.
Osmanlı Bankası’nın genel müdürü Turgay Gönensin, yeni bankanın personel oluşumuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Birleşme sürecinde bütün personel ile tek tek konuşuldu, görüşmeler yapıldı. Körfezbank’ın 280 kişilik kadrosunun 137’si yeni bankanın bünyesine katıldı. 100’ü de Doğuş Grubu bünyesindeki şirketlerde çalışmaya başladı. Yani, çalışanların yüzde 72’si işe yerleştirildi.”
Ya geriye kalan 43 kişi ne oldu? Kimileri ayrıldı ve başka kurumlara işe başladı. Ancak, bu sayının az olduğu biliniyor. Çünkü, sistemdeki sorun ortada. Gönensin, diğer elemanlara kıdem tazminatlarının üzerinde bir ödeme yapıldığı ve grubun insan kaynakları şirketi Hümanitas ile birlikte iş bulunması konusunda yardımcı olacağı, destek eğitimleri verildiğini söylüyor.
SİSTEMİ ZARARI NASIL HESAPLANACAK?
Herkesin bildiği gibi, 21 Şubat’ta uzun süren toplantılar sonucunda dalgalı kura geçilmesi kabul edildi. Devalüasyon resmen ilan edildi ve TL bir günde yüzde 40’a yakın bir oranda değer kaybetti. Bu oran ise aradan geçen aylar sonrasında yüzde 100’ün üzerine çıktı.
Devalüasyon ve sonrasında ekonomideki krizin hesabı yapılmaya çalışılıyor. Biz bu hesabı bir tarafa bırakıp, bir başka konuya değinmek istiyoruz. Dalgalı kura geçilmesinin kabul edildiği gün ödeme sistemi de tıkandı. Yerli ve yabancı bankalar açığa düştü, bazı bankalar birbirlerine karşı TL ve döviz yükümlülüklerini yerine getiremedi, bazıları da batma riskiyle karşı karşıya kaldı.
Ödeme sistemi nasıl tıkandı? Bilirsiniz, bankalar, kendi aralarında bono, tahvil teminatı karşılığında günlük, haftalık, aylık para alışverişi yaparlardı. Bu durum her gün için geçerliydi… Ancak, 21 Şubat’ta bu durum bozuldu. Söz konusu tarihte bir kamu bankası, TL yükümlülüklerini yerine getirmedi. Çünkü, döviz almıştı ve bu dövizleri bozdurmaya niyeti yoktu. Bunun için de yüzde 5000 faizle borçlanmayı tercih etti. TL ödemeyi yapmayarak, bir günde yüzde 40-50’lik kazanç sağlayacaktı, sağladı da.
Katrilyonlarca TL açığı olan ve her gün piyasadan borçlanan bu banka, TL’yi nereden buldu? Bulmadı, büyük bir özel bankaya ödemesi gereken TL’yi ödemedi ve döviz satın aldı. TL yükümlülüğü için de Merkez Bankası’ndan TL istedi. Merkez Bankası da, “Döviz ver, TL al” dedi. Karşılıklı inatlaşmanın sonucunda, bütün sistem zincirleme olarak açığa düştü.
Sonra ne mi oldu? Ödeme sistemi tamamen kilitlendi, ödemeler durdu. Bankalar, TL alışverişini sadece Merkez Bankası ile yapmaya başladı ve halen de birbirleriyle işlem yapmıyorlar… Yani, krizin üzerinden 7 ay geçilmiş olmasına rağmen güvensizlik aşılmış değil…
Bir bankacı, “Eğer o gece Merkez Bankası, o kamu bankasına TL vermiş olsaydı, sistem tıkanmayacak, ne döviz ne de faizler bu kadar yüksek olmayacağı gibi, kriz ortamı bu kadar derinleşmeyecekti” diyor. Bilmiyorum, o zaman Merkez Bankası’nı yöneten şahsiyetler buna ne diyecek?
BANKACILARIN EĞİTİM DÜZEYİ YÜKSELDİ!
Son 10 yıllık süreçte banka sayısındaki artış, hızlı şubeleşmenin getirdiği eleman gereksinimi, verilen yüksek ücretler, kısa bir süre öncesine kadar sektörü, çok cazip hale getirmişti. Ancak, şu anda bu durumdan bahsetmek imkansız. Çünkü, fona devredilen bankalar, birleşme operasyonlarıyla birlikte, bankacılık sektöründe hızlı bir şekilde elaman azaltma dönemi başladı.
Türkiye Bankalar Birliği’nin Haziran 2001 rakamlarına göre, sektördeki toplam çalışan sayısı 154 bin 651 kişiye gerilemiş durumda. Bu rakam, 2000 yılı sonunda 169 bin idi. Bu da sektördeki yaprak dökümünün en büyük göstergesi. Üstelik, bu sayının daha da azalacağı tahmin ediliyor.
Asıl konumuza gelirsek, personel sayısında bir azalma var ama son 10 yıllık dönemde eğitim kalitesinde göreceli bir iyileşmeden, artıştan bahsedebiliriz. Rakamlara dönecek olursak, ilkokul ve orta öğretim mezunu çalışan sayısı önemli ölçüde azalırken, üniversite mezunu çalışan sayısında ciddi bir artış meydana geldi.
Tabloda da görüleceği gibi, yüksek lisans veya doktora yapan bankacı sayısı 3 bin 188 ve toplam personel içerisindeki payı yüzde 2.1’e kadar yükselmiş durumda… Bu oranın 10 yıl önce yüzde 0.9 düzeyinde olduğunu anımsatalım…
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?