Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin yaş ortalaması, 2005’ten bu yana 7 yıl arttı. Listedeki “20 yaş altı” şirket sayısı ise 12 yılda 195’ten 127’ye indi...
Yasemin Erdoğan
Alphabet, Airbnb, Paypal, Snapchat, Uber… Bu şirketlerin ilk ortak noktası, hepsinin son 10 yılda kurulmuş olması. İkinci ortak nokta ise bunların sadece birkaç yıl içinde “dünyanın en büyük 500” listesine girmeyi başararak yüzlerce yıllık köklü şirketi yerinden etmesi… Yalnız da değiller… Son yıllarda sadece ABD’nin değil, dünyanın “en büyükler” liginde de dengeleri alt üst eden değişimlere şahit oluyoruz. Hindistan’ın Amazon’u Flipkart, sadece 11 yaşında ve dünyanın en büyük 2.000 şirketi arasına girdi bile... Benzer bir başarıyı 12 yıl önce kurulan ve internet üzerinden müzik hizmeti veren İsveçli Spotify da yakalıyor. Değişim o kadar hızlı ki araştırmalara yansıyan rakamlar, son yıllarda özellikle ABD’li birçok şirketin “yaşlanmaya fırsat bulamadan” devler liginden düştüğünü gösteriyor. Örneğin Credit Suisse’in raporundaki veriler, ortalama şirket yaşındaki gerilemeyi net biçimde gösteriyor. Rapora göre ABD’nin en büyük 500 şirketinin yaş ortalaması 1950’lerde 60 idi. Bugün ise 20’nin altına gerilemiş durumda. Küresel şirketleri kapsayan başka bir araştırma da hızlı gençleşmeyi doğruluyor. Tahminlere göre ABD’nin en büyük 500 şirketinin yaş ortalaması 2026’da 14’e, 2027’de ise 12’ye kadar düşecek. Türkiye’deki manzara ise oldukça farklı. Hatta gerçek şu ki rüzgar tamamen tersinden esiyor. 12 yıllık Capital500 verilerinden elde edilen hesaplamalara göre global listelerdeki gençleşme eğilimi, Türkiye’de kesinlikle yok. Üstelik Türkiye, yeni şirket yaratma hızında da oldukça düşük bir performans gösteriyor. Peki neden dünya şirketleri hızla gençleşirken Türk şirketler yaşlanıyor? Bu tablo nasıl okunmalı? Türkiye genç şirket yaratmak için ne yapmalı?
12 YILDA NE DEĞİŞTİ?
Türkiye’nin devler ligindeki şirketler, dünyadaki eğilimin aksine giderek yaşlanıyor. 2005 ve 2017 yıllarına ait Capital500 listelerine bakıldığında, bu değişimi görmek mümkün. 2005’te yayınlanan Capital500 listesindeki şirketlerin yaş ortalaması 27,2 iken 2017’ye gelindiğinde 35,1’e yükseldiği görülüyor. Yani son 12 yılda Türkiye’nin en büyük 500 kuruluşu tam 7 yıl yaşlanmış durumda. Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer çarpıcı veri, “olgun şirket” sayısındaki artış. 2005 listesinde 1-20 yaş arasındaki şirket sayısı yüzde 39 ile 195 adet iken, 2017’de bu sayı 127’ye geriliyor. 21-50 yaş aralığındaki şirket sayısı ise 2005’te yüzde 50 iken 2017’de yüzde 54’e yükseliyor. Rakamların da gösterdiği gibi Capital500 listesi, bir anlamda olgunluk dönemine girmiş durumda. Uzmanlara göre bu durum, özellikle Türkiye sanayisi açısından olumlu bir gelişme. Çünkü şirket yaşındaki ilerleme, kuruluşların sürdürülebilirliği yakaladığını gösteriyor. “Yaşlı şirket tanımı tartışılabilir. Çünkü ABD şirketlerinin ortamıyla Türkiye iş ortamı birbirinden farklıdır” diyen Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Nihat Kasap, önemli olanın sağlıklı büyümeyi sürdürmek olduğunu vurguluyor. Kasap, şunları söylüyor: “Şirketler sağlıklı şekilde kendilerini yeniledikleri müddetçe, bir şirketin uzun ömürlü olması, tecrübe, ili��kiler, sabit yatırımlar gibi ülke ekonomisine yarar sağlayacak değerlerden daha uzun süre yararlanılmasına yol açacaktır. Tabii rekabet artışı, adapte olamayanları zaman içinde elenerek, ortalama yaşta bir denge ve sonra azalma yönüne dönüşü tetikleyecektir.” Yaş konusuna takılmamak gerektiğini düşünenlerden biri de Mey İçki CEO’su Levent Kömür. Farklı bir açıdan bakan Kömür, şu yorumu yapıyor: “Bence konuya yaşlı/genç olarak değil, katma değer yaratma becerisi olarak bakmak lazım. Mesela Johnnie Walker 2020’de 200’üncü yaşını kutlayacak. Şu anda ciro olarak dünyanın en çok satan içkisi ve İskoçya ekonomisine çok ciddi bir katkı sağlıyor.”
LİSTE NEDEN YAŞLANIYOR?
Türkiye’deki eğilimin ABD veya globalden farklı olmasının birçok nedeni var. Öncelikle ülkelerin ekonomik yapıları, teknolojik gelişimleri, finansmana erişim imkanları ve inovasyon düzeyleri, bu farkı doğuran nedenlerden birkaçı... İstanbul Aydın Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sedat Aybar’a göre en büyükler listesinde genç kuruluşların olmaması, yaşlı şirketlerin daha büyük pazar payına sahip olmasından kaynaklanıyor. “Bu durum genç şirketlerin hem pazara girişini zorlaştırıyor hem düşük kârlılık oranı piyasaya girmeyi cazip olmaktan çıkarıyor” diyen Aybar, şunları ekliyor: “Kuruluş sermayesi konusunda karşılaşılan sorunlar da Türkiye’deki genç şirket sayısının az olmasına neden oluyor. Ayrıca Ar-Ge yetersiz ve Türk şirketleri taklit aşamasında. Bizim yerleşik, büyük ve yaşlı şirketlerimiz uluslararası sermayenin Türkiye’deki bayileri. Diğer yanda KOBİ’lerin yeterli finansmanı elde edememesi, teknolojinin hızla ilerlemesi, KOBİ olarak başlayan start up’ların ömrünü kısaltıyor.” TÜSİAD Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası Lideri Bahadır Balkır, finansmana erişim konusunu vurguluyor: “Yaşlı ve köklü şirketlerin finansmana erişimleri genç şirketlere göre daha kolay. Dolayısıyla yaşlı şirketlerin mali kaynaklara daha rahat erişimi daha uzun süre ayakta kalmalarına katkı sağlıyor.”
PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy’a göre ise en büyük sorun sermaye eksikliği. Dinçsoy, “Sermaye yetersizliği hemen hemen her şirkette hissediliyor. Göreceli daha yaşlı şirketler geçmişte yarattıkları sermayeleriyle ve bunun üzerine inşa ettikleri borçlanma kapasiteleriyle yatırımlarını sürdürüp büyüyebiliyorlar. Ancak yeni nesil şirketlerin büyümeleri için sermaye desteğine ve zamana ihtiyaç var” diye konuşuyor.
~
20 YAŞ ALTI DÜŞÜŞTE
Capital500 şirketlerinin yaşlanma eğilimini ortaya koyan araştırmamız, başka bir noktayı da açığa çıkarıyor. O da şu: Türkiye, köklü şirketlerin gelişiminde ilerleme kaydederken yeni nesil şirket yaratmada oldukça zayıf. Zaten uzmanlara göre asıl sorun da bu. Rakamlara göre 2005’teki Capital500 listesinde 1-20 yaş arası şirket sayısı 195’ti. Günümüze gelindiğinde bu oran köklü şirketler lehine değişti ve 2017 listesinde 20 yaş altındaki şirket sayısı 127’ye geriledi. Peki bunu nasıl okumak lazım? TÜSİAD Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası Lideri Bahadır Balkır, “Listede yaşlı şirketlerin ağırlıkta olması ülkemizde girişimciliğin ve start up ekosisteminin kat edeceği uzun bir yol olduğunu gösteriyor” diyor. Çünkü Balkır’a göre girişimcilik kültürünün geliştiği ülkelerde büyük şirketler genç şirketler arasından çıkıyor. Nef Yönetim Kurul Başkanı Erden Timur da aynı noktanın altını çiziyor: “Google, Facebook gibi global örneklerin her biri son tüketici bazında da karşılık bulan bir inovasyon getirdi. Türkiye’de de genç şirketlerin bulunduğu sektöre bir yenilik getirmesi ve bunu da sürdürülebilir kılması gerek.” Doğa Koleji Genel Müdürü Ali Rıza Lüle ise yeni şirket yaratılamamasını, birkaç farklı nedene bağlıyor: “İlki istikrarlı olmamak. Ayrıca dijital ve teknoloji çağının getirilerinden faydalanmak gerekiyor. Fakat Türkiye’de 21’inci yüzyılın sunduğu imkanlar sadece tüketiliyor, üretime geçilemiyor. Hal böyle olunca da yeni şirket yaratmaktan söz edemiyoruz.”
BAŞARANLAR DA VAR
12 yıllık analizin ortaya koyduğu çarpıcı verilerden biri de genç şirketlerin milyar TL eşiği performansıyla ilgili. Her ne kadar 12 yılda 20 yaş altı şirket sayısı azalsa da 20 yaş altı olup 1 milyar TL sınırı geçen şirket sayısı anlamlı biçimde yükselmiş durumda. Rakamlara göre 2005 listesinde 1-20 yaş arası toplam 195 şirket bulunuyordu. Bunların sadece 13’ü 1 milyar TL ciro eşiğini geçebilmişti. 2017’de ise 1-20 yaş arası 127 şirketin tam 55’i 1 milyar TL eşiğini aşmayı başardı. Uzmanlara göre bunun temel nedeni, yeni nesil şirketlerin teknolojik dönüşümü yakalama başarısı. Start up’lara yatırımın yavaş da olsa artması, eğilimi destekleyen bir diğer gelişme. Hızlı gençlerden biri Doğa Koleji. Doğa Koleji Genel Müdürü Ali Rıza Lüle, genç ve güçlü olmanın sırlarını şöyle anlatıyor: “Geleceği inşa ediyoruz. Eğitim için ne yapabiliriz, öğrencilerimizin geleceğine nasıl katkı sağlarız? Her gün bunu düşünerek çalışıp ürettiğimiz için eğitim de fark yaratan konseptleri ortaya koyuyoruz. İkinci husus ise genç bir çalışma ekibimizin olması.” Mey İçki de sürdürülebilir başarı yakalayanlardan. Mey İçki CEO’su Levent Çakır, stratejilerini şöyle sıralıyor: “Öncelikle dinamik ve tutkulu bir ekibimiz var. İkincisi, tarıma dayalı bir sanayi kolundayız. Yani gücümüzü topraktan alıyoruz. Gıda ve içecek sektörünün en büyük oyuncularındanız ve vizyonumuz sektörde birinci olmak. Bu iddianın altını dolduracak fırsatlar da mevcut.” Capital500’ün bir diğer genci de Nef İnşaat. Şirketin yönetim kurul başkanı Erden Timur, özellikle inovasyonun altını çiziyor ve ekliyor: “İnovasyon ve farklı teknolojik çözümler bu başarının arkasındaki en önemli dinamik. Dünyanın en iyi 20 tasarımcısından 12’siyle çalışıyoruz. Çok güçlü finansal yapıya sahip bir şirket yapısını inşa ettik.”
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Peki hem genç hem büyük şirket yaratabilmek için Türkiye ne yapmalı? Uzmanlara göre konunun birkaç ayağı var. İlki teknoloji ve inovasyon. TÜSİAD Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası Lideri Bahadır Balkır, özellikle dijital dönüşümün kritik olduğunu vurguluyor. Mey İçki CEO’su Levent Kömür, sektörel odaklanma konusunun altını çiziyor. Çünkü ona göre öncelikle doğru sektörler belirlenmeli. Kömür, şunları söylüyor: “Türkiye odaklanacak sektörleri doğru belirlemeli, yani bir strateji oluşturmalı. Bunu yaparken de yüksek katma değerli alanlara odaklanmalı. Benim önerim gastronomi ekosisteminin bu öncelikli alanlardan biri olarak belirlenmesi olacaktır.” İstanbul Aydın Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sedat Aybar, teşvik ve destek konusunu vurguluyor: “Türkiye’de büyük ve yeni şirket yaratabilmek için yatırımlar teşvik edilmeli, yenilikçilik ön planda tutulmalı ve ülke ekonomisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak şirketlere gereken destek yapılmalı. Bunu gerçekleştirmek ise ciddi bir koordinasyonu gerektiriyor.” Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Nihat Kasap’ın yorumları ise şöyle: “Türkiye ekonomisinin daha hızlı büyümesi, şirketlerimizin büyümesiyle olacaktır. Çevremizde yaşanan sıkıntıların, önümüzdeki 5 yılda bölgenin yeniden imarıyla fırsatlara dönüşeceği düşüncesindeyiz.”
~
PROF. DR. RAMAZAN AKBAŞ / TOBB ETÜ İŞLETME BÖLÜMÜ BŞK. “ŞİRKETLERİMİZ UZUN ÖMÜRLÜ OLMALI” SEVİNDİRİCİ VERİLER Türkiye’nin en büyük şirketlerinde yaş ortalamasının büyümesi, aslında ekonomimizin yapısından kaynaklanıyor. Türkiye’de sanayi şirketleri ağırlıkta. Aslında bu veriler, bizim için sevindirici. Biz sanayi ağırlıklı bir ekonomiyiz ve aslında şirketlerimizin uzun ömürlü olmasını istiyoruz. OLUMSUZ DEĞİL Çünkü genel olarak Türkiye’de şirketlerin büyüyememe sorunu var. Bu açıdan yaşlı şirket sayısındaki artış, olumsuz değil. Türkiye eğer dünya ekonomisinden daha büyük bir paya sahip olmak istiyorsa, kişi başı geliri artırıp orta gelir tuzağından çıkmak istiyorsa, işletmelerimizin daha verimli olması lazım. Bunun en önemli yolu da kurumsallaşmak ve inovasyon. |
SANAYİCİ NE DİYOR? “BÜYÜK DÜŞÜNMELİYİZ” Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hanefi Öksüz, “Türkiye büyük şirketlerini yaratmak zorunda” diyor ve yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor: “Bakın bir Samsung, Kore’yi nerelere taşıdı. Devlet olarak sanayiyi desteklemeliyiz. Büyük, dünya çapında devler yaratmalıyız. Sanayi artık şekil değiştirdi. Türkiye’nin de çağa ayak uydurması, büyük şirketlerini daha da büyütmesi lazım. Bu şirketler sadece patronlarının veya sahiplerinin değil. Çünkü kazandığının yüzde 60’ını devlet vergi olarak alıyor. Bırakın adam yapsın, dünyayla mücadele etsin, sen devlet olarak destek ol. Yani küçük düşünmeyi bırakmalıyız. AYRIŞTIĞIMIZ NOKTA Aksa Doğalgaz Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Yaşar Arslan, Türkiye’deki yapının sanayi ağırlıklı olduğunu vurguluyor. “Türkiye, köklü ve güçlü şirketlerin güven endeksinin oldukça yüksek olduğu bir ülke” diyen Arslan’ın yorumu şöyle: “Dünyada hızla yükselen Endüstri 4.0 ve e-ticaret yatırımları, ülkemizde de benzer başarı hikayeleri çıkaracaktır. Ancak dünyadan ayrıştığımız nokta, muhtemelen bu yatırımların önemli bir bölümünün yine köklü holdingler tarafından gerçekleştirilmesi ya da satın alınması olabilir. Biz yine de gelecek 20 yılda özellikle Endüstri 4.0, blockchain, veri madenciliği, büyük veriyi analiz ve işleme ve e-ticaret alanındaki gelişmelerin yeni ve çok renkli başarı hikâyeleri ortaya koyacağına inanıyoruz.” |
DÜNYADA NASIL? HÜSNÜ DİNÇSOY / PWC TÜRKİYE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ LİDERİ TEKNOLOJİ ETKİSİ Global500’deki yeni nesil şirketlerde, özellikle ABD egemenliği var. ABD’de 1997’den başlayarak ‘dotcom bubble’ diye nitelendirdiğimiz bir trend yaşadık. Bu trend ‘dot-com crash’ gibi çökmelere rağmen dot-com boom, tech bubble şeklinde hacmini artırarak devam etti. Oysa o dönemde kurulan dot. com şirketlerinin yüzde 52’si batmıştı. Bu dönemde Amerika’da net faaliyet zararı yazmalarına rağmen çok yüksek değerlemelerle yeni nesil şirketlerin halka arz edildiğini gördük. Böylece büyüdüler. “FONLARI ÇEKMELİYİZ” İngiltere’den örnek vermek gerekirse 2017 yılında “venture capital” şirketlerine yaklaşık 3 milyar sterlin yatırım yapıldı. Bu rakam 2016’da 1,6 milyar sterlin idi. Türkiye’de böyle bir trend yaşadığımız söylenemez. Türkiye’nin de bu konuda stratejik düşünüp yeni nesil teknoloji şirketleri için uygun şartları oluşturarak hem bu şirketleri hem de bunlara yatırım yapan fonları ülkemize çekmesi gerekiyor. |
İHSAN ATEŞ / DEFACTO CEO’SU “TÜRKİYE DEĞİŞİME AYAK UYDURMALI” AYAKTA KALMAK ZOR Eski iş yapış biçimleriyle ayakta kalamayacağımız ve rekabetçi olamayacağımız çok açık. O yüzden acilen mevcut işlerimizi daha farklı nasıl yaparız ona odaklanmalı, yetkinliklerimize uygun yenilikçi iş alanları yaratmalıyız. Üretimde ve hizmette uzmanlık alanları oluşturmalıyız. Son 50 yılda dünyanın en büyük 500 şirket listesinin yüzde 80’inden fazlası değişti. Peki ne oldu da o büyük şirketler bugün yok oldu? GİRİŞİMCİLİK KRİTİK Bu şirketler, tüketici beklentilerini algılayamadı ve değişime ayak uyduramadı. İşini farklı yapan, değişimi odağına alan birçok şirket, varlığını eskisinden de güçlü şekilde sürdürüyor. Rekabetçi olmak istiyorsak orta vadede nihai ürün ve hizmetlerde değer yaratacak işlere yönelmeliyiz. Türk şirketleri değişen iş yapış şekillerine ayak uydurarak faaliyetlerini sürdürmeli. Kurumsal yapılarını da buna göre şekillendirmeliler. Girişimcilik ruhu desteklenmeli ve yaygınlaşmalı. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?