finance suit

27.04.2015 10:36:410
Paylaş Tweet Paylaş
finance suit
En iyi proje
Özel eğitime odaklandı, kazandı

Türkiye’de ailelerin yıllık giderleri içinde çocukların özel eğitim masrafları önemli bir kalem oluşturuyor. Çocuklarının geleceğe doğru hazırlanmasını arzulayan aileler, yıllar içinde bu özel eğitimin sürekliliği sağlama konusunda da endişe taşıyor. İşte BNP Paribas Cardif, bu ihtiyacı doğru okuyarak Türkiye’de ilk defa eğitim sigortasını yarattı. BNP Paribas Cardif Banka Sigortacılığı Genel Müdür Yardımcısı Emre Erkan, 2 yılda 5 bin poliçe satışına ulaşan bu ürünü şöyle anlatıyor: 
20 YILA KADAR GÜVENCE “Eğitim Geleceğim Sigortası’nın lansmanını 2012 sonunda yaptık. Özellikle dağıtım kanallarımızın ürünü tanımasıyla 2013 yılı ikinci yarısından itibaren talep artışı yaşadık. Bu ürünle sigortalılarımız, yaşam kaybı veya hastalık sonucu sürekli maluliyet risklerine karşı çocuklarının bakımını ve eğitim giderlerini teminat altına alabiliyor. Bu sigortanın uzun süreli olmasına önem verdik. Bu sigorta, çocukların eğitimi için kalan yıllar üzerinden hesaplanarak 4 ila 20 yıla kadar alınabiliyor. 
2015’TE 3 BİN POLİÇE Bu üründe teminat tutarlarını çocuğun eğitim süresine ve tahmini yıllık eğitim giderine göre belirliyoruz. Örneğin 10 yıllık bir eğitim sigortasında çocuğun yıllık eğitim gideri 10 bin TL ise 35 yaşındaki velisi 10 yıllık sigorta primi için 1.680 TL ödüyor. 2014 sonuna kadar 5 bin 62 eğitim poliçesi ürettik. Yaklaşık 9 milyon TL prim üretimi gerçekleştirdik. 2015 yılında bu alanda 3 bin poliçe satışı ve 5 milyon TL üzerinde prim üretimi bekliyoruz. Türkiye’de eğitim maliyetlerinin artmasına paralel olarak velilerin bu ürüne yöneleceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla eğitim sigortasında her yıl yüzde 30 oranında artış olacağını tahmin ediyoruz. 2-3 yılda bu ürünle 9-10 milyon TL prim üretimine ulaşacağımızı öngörüyoruz.”

Gündem 
Düzenleme iki sektöre yaradı

Finans dünyasında düzenleme denince akla ilk olarak bankacılığı baskı altına alan kurallar geliyor. Oysa finansın farklı bir tarafında leasing ve faktoringde 2012 sonu gelen yenilikler önemli büyüme getiriyor. Finansal Kurumlar Birliği altında toplanan bu iki sektör, bu yıl da şirketlere kaynak maliyetinde nefes aldıracak bir düzenlemeyi bekliyor. Birlik başkanı Osman Zeki Özger ile hem leasing hem faktoring için büyüme getiren düzenlemeleri ve üzerinde çalıştıkları yeniliği konuştuk: 
BÜYÜME GETİRDİ “Son 2 yılda leasing sektörü önemli bir hareket kazandı. Kanunla çıkan yeni ürünlerden sat geri kirala hızla büyüdü. Öyle ki 2014’te 7,6 milyar dolar olan sektör işlem hacminde payı 2,1 milyar dolara ulaştı. Bu, beklentilerimizin ötesinde bir sonuç oldu. Aynı dönemde leasing işlemlerinde noter zorunluluğu ortadan kalktı, bu şekilde ek maliyet avantajı yaratıldı. İşlemlerde 4 yıl vade sınırlaması vardı, o da kaldırıldı. Bu da önemli bir rahatlık getirdi. Leasing yapabildiğimiz ürünlerin yüzde 80’ine kadar getirilen KDV indirimleri de sektörün işlem hacminin artmasını sağladı. KDV indirimlerinin ne kadar artış getirdiğini hesaplamak güç ama sektörün dolar bazında yüzde 9 büyümesinde en önemli etkenlerden biri olduğunu düşünüyorum. 
GÜVEN ARTIYOR Faktoring sektöründe ise algı sorunu çözülmeye başlandı. Bu yıl sonuna kadar yapılması gereken sermaye artışlarıyla faktoring şirketlerine olan güven artıyor. Biz şimdi faktoring ve leasing için yeni bir düzenlemenin getirilmesi için çalışıyoruz. Fonlama maliyetlerimizin bankalarla eşit olması için çalışmalar yapıyoruz. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) ve Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) gibi finansman maliyetimizi artıran unsurlar rekabette bizi kısıtlıyor. Kaynaklara ulaşmakta ne kadar zorlanırsak piyasaya vereceğimiz destek de o kadar sınırlı kalıyor. Burada oluşacak etkiyi en basit haliyle şöyle görüyorum: BSMV maliyetinin olmadığını varsaysak maliyetlerimiz yüzde 5 kadar düşüyor ve sektör en az bu kadarlık artı işlem hacmi yakalar. KOBİ’leri daha çok destekleyebilmemiz için ek maliyet unsurları getiren kalemlerin kaldırılması gerekiyor.” 

CEO TWEET
MEHMET ŞİMŞEK “Piyasaların tepkisi FED’in gizlice sabırlı davranmaya devam edeceğini ima ediyor! Umarız sabrını taşıracak bir gelişme olmaz.” 
AFA BORAN “Tekrarda fayda var: Son 10 yılda 1,1 milyar metrekare yeni imar verildi. Rant vergisi, yani emlak değer artış payının uygulanması çok önemli.” 
ATTİLA KÖKSAL “Bana pek akıllıca bir girişim gibi gelmedi: BRICS ülkeleri ‘ortak merkez bankası’ kurma çalışmalarına başladı.”

CEO Ajanda
Kurda oynaklık hedefleri değiştirir mi? 
Mart ayına dolardaki hareketlilik damgasını vurdu. Doların yükselişiyle hem iş dünyası hem bankalarda, yıl için yapılan planlarda bir ‘bekle-gör havası’ hakim. Biz de Türkiye’nin önemli üç büyük bankasının genel müdürüne kurdaki volatilitenin sektör ve ekonomide yansımalarını sorduk. “Yıl sonu için hedefleriniz tutar mı” sorusuna yanıt aradık. 
DİKKATLİ YÖNETİLMELİ Dünya piyasalarının enteresan bir dönemden geçtiğine değinen Citibank Türkiye Genel Müdürü SERRA AKÇAOĞLU, kurdaki hareketliliği şöyle yorumluyor: “Birçok ülkede volatilite oluyor ama Türkiye’nin bu konuda avantajları var. Bankacılık sektörümüz çok kuvvetli ve açık pozisyon yok. O nedenle ben bankacılık sektöründe herhangi bir negatif etki beklemiyorum. Bankacılık sektöründe sorunlu kredi oranı da yüzde 3’ün altında gidiyor. Bu, dünyaya göre çok düşük. Ama yine de genel olarak dikkatli yönetilmesi gereken bir dönemdeyiz. Ben bu volatil döneme ülke olarak iyi girdiğimizi düşünüyorum. Petrol fiyatlarının düşüşünün cari açıkta artı etkisi var, enflasyon düşme trendinde. Eğer akıllıca yönetirsek bu yıl ülke ve bankacılık sektörü hedeflerinde sapma olacağını düşünmüyorum.” 
KÖTÜSÜ GERİDE KALDI Denizbank Genel Müdürü HAKAN ATEŞ ise Türk bankacılık sisteminde açık pozisyon olmadığı için kurdaki hareketliliğin direkt negatif bir etki yaratmadığını açıklıyor. Ateş, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ama tabii dolaylı etkisi oluyor. Bilançolarımızın yarısı TL, yarısı dövizden oluşuyor. Dolar ve Euro olan bilanço bölümünde riskli varlıklarımız TL cinsinden büyüyeceği için bu, sermaye erozyonuna yol açıyor. Böyle olumsuz bir etkisi var. Bir de Hazine Bonosu, devlet tahvili cinsinden tutulan değerlerde faizlerin istenilen ölçülerde düşmemesi hem krediler hem bu varlıklarda beklenen kazançları sınırlıyor. Tüm bunlar, ilave sermaye açığı yaratıyor. Bu durumda bankalar ilave sermaye getirmek zorunda kalır. Türkiye Euro cinsinden ihraç eden ve enerjiyi dolarla ithal eden bir ülke olduğu için bu asimetri, bizi bir yandan olumsuz etkiliyor ama bir taraftan da enerji emtia fiyatlarının düşmesiyle dengeleniyor. Çok önemli bir sıkıntı beklemiyorum. Olan oldu, kötüsü geride kaldı. Bundan sonraki günler daha iyi olacak.” 
HER ÜLKEYİ ETKİLİYOR Akbank Genel Müdürü HAKAN BİNBAŞIGİL, dünyada henüz bir normalizasyon dönemine girilmediğini vurgulayarak şöyle konuşuyor: “ABD ekonomisi toparlanıyor ama bir yanda da Avrupa ve Japonya’da durgunluk devam ediyor. Dolayısıyla volatilite çok yüksek, bunun en net göstergesi de dolar/Euro paritesi. Bu durumun sadece Türkiye değil tüm gelişmekte olan ülkelerde etkisi oluyor. Tüm ülkeler gibi bizde de hem faizler hem kurda volatilite var. Bu süreci iyi yönetmek gerekiyor. Fakat makro olarak Türkiye ekonomisinin bu yılını olumlu görüyorum. Türkiye’nin yapısal reformlara devam etmesi lazım.”

GÖSTERGE Kurumsal kredilerde 2012 sonunda yüzde 2,8 olan TAHSİLİ GECİKMİŞ ALACAKLAR ORANI, 2014 sonunda yüzde 2,6’ya düştü. Bireysel kredilerde ise bu oran, iki yılda yüzde 3’ten yüzde 3,5’e yükseldi.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz