Bir çıraktan büyük bir girişimci nasıl doğdu?

22.02.2016 11:29:050
Paylaş Tweet Paylaş
Bir çıraktan büyük bir girişimci nasıl doğdu?

Genç adamı babası yetişsin diye Eminönü’ndeki meşhur Mantocu İsmail’in yanına vermişti. Görevi çok açıktı; “Mantoya bak bayan” diye “çığırtkanlık” yapacak ve dükkana müşteri çekecekti. Ancak, 5’inci günün sonunda isyan etti. “Baba artık çığırtkanlık yapamayacağım, izninizle başka bir iş bakayım” sözleriyle babasına yakındı.

Babası kabul etti, benzer işlere girdi. Bu arada okuluna da devam ediyordu. Ancak bir süre sonra ailede baba işini üstlenecek kimse yok diye, okulu bırakmasına karar verildi. Artık işin tam içindeydi. Ailenin kararıyla babasının mağazasına bakmaya başlamıştı.

Babası işi öğrensin diye bir yandan da tanıdıkların yanına gönderiyordu. Bir süre o dönemin meşhur tüccarlarından Mişel Suraski’nin peşine taktı. “Bay Mişel’i takip et, ne yapıyor, nereden alıyor, kime satıyor, hepsini öğren” diyen babasını dinledi. Altı ay onun peşinden koştu. Bay Mişel de yerinde durmuyordu. Sabah erken geliyor, akşam 17:00’ye kadar dükkan dükkan dolaşıyordu. Bu koşuşturmada en iyi kumaşı nereden, kimden, hangi fiyatla alacağını öğrenmişti. O zamandan kafasına şunu kazımıştı: “Çıraklığını yapmadığın işin patronluğunu da yapma.”

SIRA BABA İŞİNDE

Biraz mesleği öğrenince baba işini de sorgulamaya başladı. Artık sık sık babasına şunu soruyordu: “Baba devir değişiyor, yeni mağazalar açılıyor. Biz çok eski olduk. Biz de değişelim.”

Babası ise aynı görüşte değildi. Etrafta yeni mağazalar açılıyordu ama kendi işi de iyi gidiyordu. O nedenle “değişime” olumlu bakmıyordu.

Oğlu ise o kadar kolay pes etmekten yana değildi. Israrını sürdürüyordu. Ancak işe yaradığı da söylenemezdi. Bir gün aklına “cin” bir fikir geldi. Konuyu annesine açtı. Özetle bir bahane bulup babasını memlekete götürmesini, mümkünse 15-20 gün dönmemelerini rica ediyordu. Zor oldu ama annesi görevini yaptı.

Her şeyi önceden düşünmüş olan genç girişimci, ertesi sabah mağazaya marangozu soktu. Adeta mağazayı yıkıp her şeyi baştan aşağıya yeniledi. Yeni raflar, yeni vitrin yaptılar. 15 günde mağaza yeniden yaratılmış, modern rakiplerine benzer bir yapıya bürünmüştü.

BABAM NE DİYECEK?

20 gün sonra baba Malatya’dan dönüp mağazaya gidince gördüklerine inanamamıştı. Akşam “Aile meclisini” toplamış, “Böyle giderse bu oğlan bizi batıracak” demiş ve eklemişti: “Bir daha bizden habersiz böyle bir şey olmayacak.”

Ancak mağazadaki değişim işe yaramış, satışlar artmıştı. Baba da sonunda değişimin yararlarını görmüş, oğlunu takdir etmiş, daha fazla yetki vermişti.

Allah rahmet eylesin Süleyman Kığılı oğluna inanmasa ve yatırıma devam etmese, şimdi Abdullah Kığılı Türkiye’nin önde gelen markalarından birini yaratamayacak, 1 mağazadan 231 mağazaya ulaşamayacaktı.

Geçen ay içinde dinlemiştim, sizlerle de paylaşmak istedim.

 

VICTORIA’S SECRET’IN SIRA DIŞI KURUCUSU

Yeni kitaplar ve başarı öyküleri okumayı severim. Geçen ay içinde böyle 3 kitap okudum. Bunlardan birinde daha önce okumadığım Victoria’s Secret’ın kurucusunun hayat hikayesine rastladım. İlk şirketinden bugünkü şirketlerine, onu başarıya taşıyan özelliklerine kadar kapsamlı bir analiz vardı.

Kitabı Boston Consulting Group’tan (BCG) Burak Tansan vermişti. “Rocket” adlı kitap, BCG’den 4 kişi tarafından yazılmış ve “Kalıcı büyüme konusunda 8 önemli ders” alt başlığını taşıyor.

Kitapta başka şirketlerin ve kurucularının öyküleri/stratejileri de var. Ancak, ben Victoria’s Secret’ın kurucusu Lex Wexner’le ilgili dikkatimi çeken birkaç kritik gelişmeyi paylaşmak istiyorum:

1.      Wexner, iş hayatına 1963 yılında, halasından aldığı 5 bin dolarlık krediyle başlamış. İlk işi Leslie’s Limited adlı kadın spor giyim mağazası…  İlk yıldaki satışı 165 bin dolarmış.

2.      Şimdi Victoria’s Secret dahil olmak üzere grubunun yıllık cirosu 12,1 milyar doları buluyor.

3.      En önemli sırlarından biri “geleneksel pazar araştırmalarına” inanmaması… Bunu şöyle ortaya koyuyor: “Tüketici sadece tepki verir. Onlar neden hoşlandıklarını bilir, ancak bunu açıklayamazlar. Birkaç kuruş için bile satın aldıkları yeri değiştirebilirler.”

4.      Bir başka sırrı ise “merak”. “Bende doğal bir merak yeteneği var” sözleriyle bunu açıklıyor. En büyük yıkıcı etkiyi ise iş dünyasının “merakın” yaptığına inanıyor.

5.      Her zaman müşterinin “aklındaki ilk marka” olmayı hedefledi. Victoria’s Secret’ın Amerika’da bunu başardığına inanıyor. Çünkü kategorisinde yapılan her 100 dolarlık harcamanın 40 doları şirketine ait. Bu, en yakın rakibinden 12 kat daha büyük harcama anlamına geliyor.

6.      Yaptığı önemli işlerden biri de “tasarımdan üretime” geçen süreyi kısaltmak oldu. Eskiden 18 ay kadar olan bu süreyi, birkaç haftaya kadar indirdi ve böylece müşterinin tepkisini ürüne daha fazla yansıtmayı başardı.

7.      Wexner, pazar araştırmalarını okur, yöneticilerini dinler ama esas müşteriyi anlamak için zaman ayırır. Müşterinin tek tek segmentlere yerleştirilemeyeceğine inanır. Bu nedenle de alışveriş merkezlerini gezmeye çok zaman ayırır. Üstelik bunu dünyanın dört bir yanında yapar, müşterileri satın alma anında izler, tepkilerini not eder.

8.      Günümüzde marka yaratmanın zorluğuna inanır. Ancak, onları ayakta tutmanın zorluğunu da bilir. “En sadık müşterinin sadakat süresi sadece 32 saniyedir” sözleriyle önemli bir trendin altını çizer. Müşterinin her an markasını değiştirebileceğini düşünür, ona göre şirketini yönetir.

 

“YAPICI HOŞNUTSUZ OLMAK” İYİDİR

Birkaç yıl önce Atlanta’ya, Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar Kent ile seyahat etme şansım olmuştu. Daha sonra Coca-Cola dünyasını, şirket merkezini ve müzesini gezmiştim.

Orada şirketin tarihine en büyük katkıyı yapmış liderlerden tartışmasız en önemlisi olan Robert Woodruff’u her yerde görmüştüm. Birkaç yerde sözlerine de rastlamıştım. Bir yerde şunu yazdığını hatırlıyorum: “Bu dünya hoşnutsuzluklarla ilgilidir.”

Muhtar Kent,  kendi deyimiyle bu sözü “ödünç alıp” birkaç konuşmasında kullanmıştı. Geçenlerde bir üniversitede yaptığı konuşmayı izledim. Orada da bu deyimi ödünç aldığını ve gençlere önerilerde bulunduğunu gördüm. Şöyle diyor:

“Coca-Cola'nın tarihinde gördüğü en muhteşem lider, şirketimize geçen yüzyılın yarısından fazlasında liderlik yapmış olan Bay Robert Woodruff'dır.

Bay Woodruff kendi kelimeleriyle ‘Bu dünya hoşnutsuzluklarla ilgilidir’ demeyi çok severdi. Nereye gidersem gideyim Bay Woodruff'ın bu sözünü ödünç alarak Coca-Cola insanlarına ‘yapıcı birer hoşnutsuz’ olmalarını sağlamak için daima kendilerini geliştirmelerini ve öğrenmelerini tavsiye ederim. Ve ümit ederim ki ve inanıyorum ki siz de aynısını yapıyorsunuzdur.”

“Biz çok iyiyiz”, “Başarılı bir şirketiz/ekibiz” diye düşünenlerin bu söze bir kulak vermesinde yarar var.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz