Merkez Bankası, ekim ayı toplantısında
temkinli davranarak faizleri değiştirmedi.
Para Piyasası Kurulu, gecelik faizleri yüzde
7,25-8,25 bandında, haftalık fonlama faizini
ise yüzde 7,5 düzeyinde tuttu. Yapılan açıklamada
ön plana çıkan olumsuz mesaj, ekonomik faaliyetteki
yavaşlamanın teyit edilmesiydi. Bunun doğal sonucu
olan enflasyondaki düşüş trendi ise olumlu mesajdı.
Piyasa ekonomistlerinin çoğu, TCMB’nin, ekonomik
gerekçelerden ziyade siyasi durum nedeniyle ekimde
de faiz indireceğini tahmin ediyordu. TCMB ise
faizleri sabit tutarak piyasaya önemli bir kredibilite
mesajı verme şansına sahipti. Ancak TCMB açıklaması
öncesinde yapılan siyasi açıklamalar, TCMB’nin
bağımsız ve objektif karar alma sürecine yine gölge
düşürdü. Darbe şokunun geride kalmasıyla tüketimde
4’üncü çeyrekte kısmi bir iyileşme olacak ama ekonomi
için daha önemli olan özel yatırımlar, jeopolitik ve
hukuki riskler devam ettiği sürece ertelenecek. Kısa
vadede yabancı doğrudan yatırımın artması bir yana
enerjiden sigortaya çıkmak isteyenler var. Uzun vadede
ise istikrarlı bir yatırım ortamı sağlamak için ciddi ve
tutarlı adımlar atılırsa Türkiye’nin demografik yapısı her
zaman yatırım çekebilir.
HİSSE SENETLERİ HEP DÜŞÜK MÜ KALACAK?
Borsa İstanbul’da ortalama Fiyat/Kazanç oranı 8
iken, gelişmekte olan ülkelerde ortalama 12, gelişmiş
ülkelerde 15’tir. Yani Türk şirketlerinin piyasa değeri
beklenen kârlarına göre benzer gelişmekte olan ülke
şirketlerine nazaran yüzde 35 daha ucuz işlem görüyor.
ABD, Avrupa ve Japonya gibi gelişmiş ülkelere göre
ise yaklaşık yarı yarıya ucuz halde. Değerleme olarak
problemli Rusya’ya yaklaşmamız, sermaye piyasalarına
yönelik daha etkili bir reform ihtiyacını gösteriyor.
TASARRUFLAR PİYASAYA NASIL ÇEKİLEBİLİR?
Borsada halka açık hisselerin yüzde 62’si
yabancılarda bulunuyor. Bunun sebebi, yabancıların Türkiye’yi çok sevmesi değil yerli yatırımcının az
olmasıdır. Basiretli ve rekabetçi varlık yönetim
uygulamalarıyla Borsa İstanbul’da yerli yatırımcı
oranı artabilir. Borsada şirket değerleri halka arzları
özendirecek seviyeye geldiğinde, şirketlerin özkaynak
ile finansman imkanı artacak ve böylece ekonomik
büyüme yeni bir dinamizm kazanacak. Fiyat/Kazanç
oranı Türkiye’nin iki katı olan Hindistan güzel bir
örnektir.
Bireysel emeklilikte 1 Ocak 2017’de otomatik
katılımla yeni bir aşamaya geçilecek. 45 yaşından
genç tüm çalışanlar ilk iki ay zorunlu sonrasında
çıkma seçeneğiyle brüt maaşlarının yüzde 3’ünü
tasarruf etmeye başlayacak. Bu sistemde 10 yılda
90 milyar TL birikeceği tahmin ediliyor. Benzer
örneklerden İşsizlik Fonu’nda, çalışandan yüzde 1,
işverenden yüzde 2 ve devletten yüzde 1 olmak
üzere her ay yüzde 4 tasarruf edilerek 2002’den
bugüne 100 milyar TL birikti. Gönüllü bir tasarruf
sistemi olan Bireysel Emeklilik Sistemi’nde ise aynı
sürede 6,5 milyon kişi 50 milyar TL biriktirmeyi
başardı. Ancak İşsizlik Fonu’nun borsaya katılımı sıfır;
BES’te basiretli yönetim eksiklikleri nedeniyle hisse
alokasyonu yüzde 13’te kaldı.
Şu günlerde Hazine ve SPK’nın yatırım sektörünün
görüşlerini alarak şekil vermeye çalıştığı otomatik
katılım sistemi doğru yapıyla Türkiye’de sermaye
piyasasının gelişimine eksik olan ivmeyi katabilir.
Bu nedenle konu aceleye getirilmeden, örnek
uluslararası uygulamalar dikkatle incelenmeli,
Türkiye’deki doğru ve yanlış uygulamalardan
dersler çıkarılarak ilerlenmeli. Otomatik katılım fon
yapısı modüler olmalı, daha sonra kurulacak çeşitli
sosyal güvenlik fonlarının hızla aynı yapıya entegre
olmasına olanak tanımalıdır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?