Yeni ekonomik program nispeten gerçekçi hedefler içeriyor ve siyasi iradenin ekonomide frene basma ihtiyacını kabul ettiğini gösteriyor. Bize göre programın önceliği cari açığı kademeli azaltmaktır. Büyüme ve enflasyon hedefleri iddiasız; bütçe hedefleri ise iddialıdır.
Programdaki yüzde 2,3 düzeyindeki 2019 büyüme hedefi büyük ihtimalle gerçekleşmez ve OECD’nin açıkladığı yüzde 0,5 daha gerçekçi olabilir. Ancak aradaki fark çok önemli değil çünkü yüzde 3-4’ün altında bir büyüme oranı Türkiye için yetersizdir. Bu nedenle işsizlik oranı programdaki yüzde 12 hedefini aşabilir. Bütçe açığının yüzde 2’nin altında tutulması zor bir hedef olmakla birlikte bu zor dönemde piyasalar, basiretli ve özenli kamu desteklerini tolere edebilir.
Programın güven vermekte zorlanacağı alanlar bize göre söz verilen tasarruflar (76 milyar TL) ve ima edilen dolar kuru (2019 için ortalama: 5,6 TL) olacaktır. Programdaki dolar kuru sadece gösterge olmakla birlikte kamuoyunun dikkatini çeken önemli bir detay. TCMB bağımsız karar verebilirse ve küresel ekonomik ortam yardım ederse Döviz kurlarının istikrar kazanıp gerilemesi imkânsız değil. Ancak ekonominin rasyonel yönetimi konusunda hükümetin ciddi bir güven sınavı vermesi gerekecek.
Esasında cari açık denen olgu, yabancıların tasarruflarını kullanmaktır. Son yıllarda ülkemiz “ithal” ettiği pahalı tasarrufları, müsrif bir şekilde harcadı ve ihracata yönelik olmayan inşaat ve altyapı yatırımlarına yatırdı. Yeni ekonomik program bu yanlıştan dönme niyeti taşımakla birlikte uygulamada rekabetçiliği, tasarrufu, hukuk ve eğitim alanındaki sosyal reformları yaşayarak görmemiz gerekiyor. Yeni ekonomik programın sonuç verebilmesi için samimi bir tasarruf çabası da olmazsa olmaz.
BIST İÇİN ÖZEL BİR SOSYOLOJİK ÇALIŞMA
Borsa İstanbul’da Etkin Piyasalar, Davranışsal Finans ve Sosyoloji
Eylül ayında Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği ve CFA İstanbul’un ev sahipliğinde, Lancaster Üniversitesi’nden Dr. Emre Tarım, Borsa İstanbul’dan Doç. Dr. Recep Bildik ve Finansal Planlama Derneği’nden Alparslan Budak ile bir seminer düzenledik.
Seminer, Dr. Tarım’ın, “Fiyatları öngörebileceğimiz kristal bir küre var mı” sorusuna verilen cevaplarla başladı. 1960 ve 70’lerde baskın olan etkin piyasalar kuramına göre, teknik ve temel analiz ve aktif hisse senedi seçimi faydasızdır. 1970’lerin sonrasında Daniel Kahneman ve Amos Tversky öncülüğünde ortaya çıkan davranışsal devrim, etkin piyasalar kuramının aksine, insanların, hesap makinesi gibi tam rasyonel yatırım kararları almadığını; bu süreçte “aşırı güven” ve “zarardan kaçınma” gibi zaaflar gösterdiğini kanıtlar. Bu yaklaşım, etkin piyasalara ters birçok olguya (fiyatlarının sürüklenmesi ve geri gelmesi, aşırı işlem yapma, takvim etkileri vs.) kuramsal açıklamalar sağlar.
Dr. Tarım’ın Borsa İstanbul üzerine 2007 yılından beri yaptığı sosyolojik çalışmalara göre, Türk bireysel yatırımcıların çok kısa ve yurtdışı dinamiklere bağlı “yatırım vadeleri”; dalgalı ekonomik ve politik ortam, yabancıların Borsa’daki yüksek hisse sahipliği ve eşzamanlı küresel veri ve hızlı piyasa erişim teknolojileriyle yakından alakalı. Bundan dolayı Borsa İstanbul, Avrupa ve ABD’deki borsalara göre daha dalgalı ve yüksek alım-satım devir hızına sahiptir.
Bu kısa vadeli ve dış odaklı yatırımcı davranışı Borsa İstanbul’u bölgenin en likit piyasası yapsa da, uzun vadede bireysel yatırımcıları piyasalara küstürebiliyor. Buna mukabil, profesyonel yatırımcılar biraz daha az zaaf gösteriyorlar çünkü, yaptıkları yanlışlar ile ilgili çok sık geri bildirim alarak daha akılcı davranmayı öğreniyorlar. Bu zaafları aşmak için, günümüz finansal teknolojilerle yatırımcılara davranışsal geri bildirim veren Nobel Ekonomi ödüllü Richard Thaler’in önerdiği “dürtme” mekanizmaları, davranışsal finansın yatırım finansa en pratik katkıları olmuştur.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?