Türkiye ekonomisinin en önemli zaafı, dış sermayeye bağımlılık. Bu nedenle hem enflasyonu hem faizleri düşüremiyoruz. Konuyu siyasi boyutta tartışmak amaca hizmet etmez. Türkiye gibi büyük ve önemli gelişmekte olan ülkelerden olan Brezilya, Hindistan, Rusya ve Güney Afrika ile kıyasladığımızda şu resim ortaya çıkıyor: Bizim gibi enflasyon problemi olan Brezilya ve Rusya, son 5 yılda enflasyonu ciddi şekilde düşürdü. Hindistan ve Güney Afrika’da da enflasyon kontrol altında gözüküyor.
Faizlerde ise 5 yıl öncesine göre az-çok artış var. Bu süreçte FED’in faiz artırmaya başlaması bunun en önemli nedeni. Ülke bazında grafikte baktığımız 5 ülke arasında Türkiye faizlerde en yüksek artışı yaşadı. Bunda Suriye’deki savaş ve darbe girişimi gibi ciddi jeopolitik gelişmelerin rolü var kuşkusuz. Bununla birlikte Türkiye’nin ekonomi yönetiminde yapısal reformlardan ve kurumsal yönetişimden uzaklaşması, uzun vadeli kurumsal yatırımcılar açısından daha önemli bir sorun teşkil ediyor.
Türkiye’nin enflasyon ve faiz açısından negatif ayrışmasının nedenlerini şu şekilde görüyoruz:
1Türkiye’nin ekonomi programı tutarlı bir çerçeve sunmuyor. Büyümeyi desteklemek için enflasyon hedefi ve cari açık kontrolü geri planda kalıyor. Kasım ayında İstanbul’da birçok yatırım konferansı yapıldı. Gözlemlerimize göre yatırımcı güveni düşük seviyede seyrediyor.
2Faizler düşsün diye yapılan açıklamalar ters etki yaratıp piyasa faizlerinin yükselmesine neden oluyor. Normal bir ekonomide teknik bir konu olması gereken TCMB faizleri, bizde sürekli siyasi tartışma konusu olduğu için TCMB’nin gerektiğinde faizleri artıramayacağı algısıyla döviz kuru gereğinden fazla yükseliyor.
3Brezilya ve Rusya deneyimleri gösteriyor ki enflasyonu ve faizleri düşürmek için gerçek anlamda bağımsız bir merkez bankasına ihtiyaç var ve birkaç yıl düşük büyümeye razı olmak gerekiyor. Türkiye’deki seçim takvimi ve siyasi dinamikler buna izin vermiyor.
2018 İÇİN RİSK VE ÜMİTLER
Yılın son ayında ABD’de başlayacak olan Zarrab davasındaki gelişmeler piyasaları dalgalandırabilir. Bu zor süreçte piyasa, TCMB üzerinde siyasi baskının arttığını ve gerekli politika tepkisini serbestçe veremediğini tekrar gördü. Davanın sonuçlanıp geride kalmasıyla ekonomi gündemine dönebilirsek 2018 piyasa beklentilerini daha soğukkanlı bir ortamda ele almayı ümit ediyoruz. AB ve yapısal reform çapası eksilen Türkiye ekonomisine yeniden güven tesis etmek için ekonomi yönetiminde kurumsallaşmayı sağlayıp 2018 yılında kredi notu artışı hedeflemeliyiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?