Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking hayata gözlerini yumdu. Dünyanın önemli dâhileri arasında gösterilen bilim insanı, yapay zekaya temkinli yaklaşanlar arasındaydı ve yapay zekanın insanlığın sonunu getirebileceğini söylüyordu. Yapay zekanın insanlığın sonunu getirebileceği konusunda endişesi olanlar oldukça fazla. Elbette bunda 2001: Uzay Macerası, Terminatör, I-Robot, Matrix gibi filmlerin etkisi büyük. Son olarak Hanson Robotics’in popüler robotu Sophia’nın yaratıcısı Dave Hanson’un “İnsan ırkını yok etmek istiyor musun” sorusuna gülümseyerek “Pekala, tüm insanları yok edeceğim” cevabı yapay zekaya mesafeli bakanları iyice korkuttu. Sophia’ya sorulan soru espri amaçlı hazırlanmış bir algoritma olsa da aslında yapay zekaya mesafeli yaklaşılmasının temel nedenlerinden biri. Bir problemin çözümü için çözüm adımlarının bir sırayla yazılması şeklinde basit olarak anlatabileceğim “algoritma”, yapay zekanın insanlığın sonunu getirebilecek ya da getirmeyecek temel öge. Sophia’ya “İnsan ırkını yok etmek istiyor musun diye sorulduğunda Sophia, bu soruya şakayla karışık olumlu yanıt verse de bu soruyu bir görev emri olarak düşünüp olumlu yanıtlamış olabilir. Muhtemelen insan ırkının yok edilmesinin ne anlama geldiğini henüz bilmiyor. Zaten temel sorun da bu. Örneğin Arthur C. Clark’ın 2001: Uzay Macerası romanındaki “Hal 9000”, görevin Jüpiter’e gitmek olduğunu biliyor ve kendisini koşullar ne olursa olsun Jüpiter’e ulaşmaya odaklıyor. Bu koşullar, “görevin tamamlanmasını engelleyecek her ne olursa” diye düşünüyor. Dolayısıyla uzay gemisinin içindeki insanlar eğer geminin görevini tamamlamasına engel ise herhangi bir vicdani değerlendirme yapmadan onları da ortadan kaldırmaya kalkıyor. Çünkü algoritması böyle: “Jüpiter’e ulaş!”
ETİK TARTIŞMA DA ÖNEMLİ
Bugün yapay zekayla ilgili mevcut gelişmeler de aynı sorunları yaşıyor. Biz insanoğlu, yapay zeka ne algoritma yazarsak o da onu uyguluyor ya da kendi kendine öğrenirken öğrendiği konunun içinde eksikler olduğunda da hata yapabiliyor. Dolayısıyla da eksik kalan bilgiyle karşılaştığında kendi kendine hatalı bir sonuca ulaşıyor. Google’ın yapay zekâ birimi yöneticisi John Giannandrea, bu konuyla ilgili olarak “Biz hatalı veriler vermeye devam ettiğimiz sürece yapay zekanın tarafsız olmasını bekleyemeyiz” diyor. Özetle temel sorun, yapay zekaya bilgi olarak ne verdiğiniz ve bu bilgiye dayalı olarak ne sonuç istediğinizle alakalı. Bu noktada, bilim insanlarının birbirlerinden bağımsız olarak üzerinde çalıştığı yapay zeka projelerinin her birinin ne amaçla üretildiği önemli. Yani bilimsel gelişmenin yanı sıra etik olarak da tartışılması gereken bir konu. Girişimci Elon Musk da bu noktada itiraz edenler arasında yer alıyor ve 3. Dünya Savaşı’na yol açabileceğini söylüyor. Öyle ya tamamen iyi niyetle kendi şirketiniz ya da ülkenizin büyümesi, güçlenmesi için oluşturacağınız bir yapay zekanın, bu sürecin karşısında, ticari olarak sadece rakip diyebileceğimiz ülkeleri ya da şirketleri düşman olarak görmeyeceğini ve düşmanlarını ortadan kaldırmak gibi bir seçeneğe gitmeyeceğini garanti edebilir misiniz? Ya da yapay zekanın bu misyonuna insani olarak itiraz eden ve kendi vatandaşınız olan muhalifleri de bir düşman olarak nitelemeyeceğini?
İŞSİZLİĞE YOL AÇAR MI?
Bir de işsizliğe yol açma konusu var. İnsanoğlu yaşamak için temel ihtiyaçları karşılandığı sürece çalışmayı istemez. Yapımızda aslında çalışmak var mı tartışılır. Bununla birlikte ihtiyaçlarımız bizi çalışmaya zorluyor. Çalışırken de verimliliğimiz elbette en az enerjiyi harcama içgüdümüzle düşük. Yapay zeka işsizliğe yol açar mı? Mevcut iş literatürüne, mesleklere bakarsak cevabım evet. Apple’ın kurucularından Wozniak, “Eğer bu araçları bizim için her şeye göz kulak olmaları için inşa edersek, doğal olarak bizden daha hızlı düşüneceklerdir ve şirketlerin daha verimli çalışması için yavaş insanları sepetleyeceklerdir” diyor. Ancak gelecek için öngörülen farklı meslek alanları iş gücünü farklı alanlara yönlendirecek. Bu da kesin olarak öngörülebilir. Peki hiç mi olumlu tarafı yok yapay zekanın? Elbette var. Örneğin dünya çapındaki oyun firması Ubisoft, geliştirdiği yapay zekayla oyun algoritmaları yazarken yapılabilecek hataları önceden tespit ederek yazılımcıların işlerini kolaylaştırıyor. Böylece yapılan işte hatayı en aza indirmek mümkün ya da hastalıkların teşhisinde kullanılmak üzere geliştirilen yapay zeka projeleri, insanın ömrünü uzatmak için önemli gelişmeler. Spesifik konularda geliştirilen yapay zeka projeleri, insanlığın pek çok şeyi daha hızlı geliştirmesini sağlayabilir. Google’ın Uzakdoğu’nun strateji oyunu GO için geliştirdiği AlphaGO yapay zekâsı, bunun önemli örneklerinden. Satrançtan kat be kat fazla alternatif hamlenin bulunduğu GO oyununun tarihi 2.500 yıllık. AlphaGO ise bu kadar çok alternatif hamlenin bulunduğu bir oyunda, GO oyununun Kasparov’u Ke Jie’yi yenmeyi başardı. Kuantum bilgisayarlardaki gelişmeler de bu hızlı öğrenme ve hesaplamalara önemli katkıda bulunacak. Böylece insanoğlunun mevcut bilgisayar teknolojisiyle hesaplayamadığı trilyonlarca alternatifi çok kısa bir sürede hesaplaması ve en iyi alternatifi seçmesi mümkün olabilecek.
ONU YENEBİLİR MİYİZ?
Bu noktada bütün teknoloji uzmanları ve bilim insanları hemfikir. Bununla birlikte endişelenilen nokta daha ileride. Bill Gates de bu noktaya vurgu yapıyor ve “Önce makineler birçok alanda işimizi görecek ama bu aşamada süper zekâ seviyesinde olmayacaklar. Bunu iyi yönetirsek olumlu sonuçlar alırız. Birkaç on yıl sonra makineler bize kaygı verecek kadar zeki olacak. Bu konuda Elon Musk’la diğerlerine katılıyorum ve insanların bundan neden kaygı duymadığını anlamıyorum” diyor. Gates ve Musk’ın ticari olarak yapay zekaya yatırım yaptığını da belirtmek gerek. Yani endişe içindeler, ancak geri kalmak da istemiyorlar. Dijital filozof Nick Bostrom ve fizikçi Max Tegmark gibi isimler de yapay zekanın gelebileceği nokta sorununa odaklanıyor: “Ya yapay zekanın hedefleri bizimkilerle örtüşmezse?” Bostrom, bunu şu örnekle anlatıyor: “Kağıt ataşı üretmek için elindeki tüm kaynakları kullanmaya programlanmış olan süper zeki bir makine geliştirirsek o makine bütün insanları eritip suyumuzu çıkarabilir ve hepimizi kağıt ataşı yapmak için hammadde olarak kullanabilir.” Bu nedenle başa dönersek yapay zeka için doğru hedefleri ve doğru algoritmaları yaratmak çok önemli. Aslında iş hayatında da çok farklı değil. Bir şirket kâr elde etmek amacıyla çalışır. Ancak bunu yaparken iş ahlakı, toplum ahlakı, hukuk gibi konuları göz ardı edersek, belki çok büyük kâr elde edilebiliriz. Ancak sonuçta bir şirket olmaktan çıkıp illegal bir örgüte dönüşebiliriz. Elbette yapay zeka pek çok özelliğiyle insan beyninin erişemediği pek çok şeyi yapmaya muktedir olabilir. Bununla birlikte insanın öngörülemezliği, yapay zekanın asla anlayamayacağı bir şey olarak hep bir tarafta duracaktır. Evrimin en üst basamağına oturan insanoğlu 2 milyon yıl boyunca doğadaki yırtıcı ve tehlikeli varlıklara yenilmeyip varlığını sürdürdü. Dünyayı ekolojik olarak yok olmaya götüren neden belki de insanoğlunun karşısında dengeyi sağlayacak bir çarenin olmamasıdır. Yapay zekanın pek çok konuda bizden zeki olacağı kesin. Ancak insan, tüm öngörülebilir davranışlarının, yani algoritmanın tam aksine kararlar ve davranışlar gösterebilen bir canlı. Belki de yapay zeka karşısındaki en büyük silahımız da bu öngörülemezliğimiz olacak. Fantastik edebiyatın ünlü yazar Terry Pratchett’in dediği gibi: “Gerçek aptallık, yapay zekayı her zaman yener.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?