Tüm dünyanın ve ülkemizin zor günlerden geçtiği hepimizin malumu. Bu nedenle öncelikle tüm dünyada ve ülkemizde Covid-19 nedeniyle hayatlarını kaybedenlere rahmet, hastalara da acil şifalar diliyorum. Umarım hepimiz bu zor günleri bir an önce atlatırız.
Öte yandan bir gerçek var ki Covid-19 virüsü dünyayı ele geçirmişken bu durumun sağlık ve insan yaşamıyla birlikte dünya ekonomisi üzerinde de etkileri olacağı herkes tarafından kabul ediliyor. Dijitalleşmeyle birlikte üretim biçimlerinin ve çalışma tarzlarının zaten giderek değiştiği dünyada, yakın gelecekte ekonomik değişimlerinde olacağı öngörüsüyle insanların hayatlarını kazanma yöntemlerinin de farklılaşmaya başlayacağını söyleyebiliriz.
Önümüzdeki ekonomik gelişmeler şirketlerin belirli önlemler almasını kaçınılmaz kılacak. Bu net. Bu durum yepyeni start up’ların ortaya çıkmasını, ekonomi ve iş modellerinin de değişimini getiriyor. Bu yazımızda da start up trendlerini incelemenin herkese bir fikir verebileceğini düşündüm.
GİG EKONOMİ
Dünyada zaten halihazırda bir “gig ekonomi” kavramı var. İnsanlar artık daha bağımsız, emek ve hizmetlerini daha bireysel bir şekilde sunmak istiyor. Bu yükselen bir trend. Uber gibi uygulamalar, bunu bize bir süredir net olarak gösteriyor. Öte yandan uzun sayılabilecek bir süredir dünyada ve ülkemizde insanlar, uzmanlıklarını dijital platformlardan sunarak gelir modelleri oluşturuyor. Örneğin, herkesin elinden gelmeyen tesisat tamirciliği gibi bir alanda uzmansanız, bu hizmetinizi dijital platformlardan sunabiliyorsunuz. Bu durum biraz daha sofistike hale gelmeye başladı. Artık daha teknik uzmanlıklar da platformlar üzerinden proje bazlı ya da saatlik ücretlerle bulunabiliyor. Örneğin bir yazılımcıysanız, bu uzmanlığınızı bir yazılım şirketinde çalışmak yerine, firmaların ihtiyaçları doğrultusunda proje bazlı olarak sunabiliyor ve belirlenen proje takvimi içerisinde saatlik ücretlerle gerçekleştirebiliyorsunuz. Mesela benim bir mobil aplikasyona ihtiyacım var ve bu konuda bu uygulamalar üzerinden hizmet verenlerle bağlantıya geçerek, sadece bu mobil aplikasyonu ürettirmek için çalışmam mümkün. Ya da finansal danışmanlığa ihtiyacım var ve sürekli bir şirkete bağımlı kalmak istemiyorum, o zaman saatlik finansal danışmanlık alma şansına sahibim. Bu durum uluslararası işlediği için diyelim ki Singapur’da bir iş yapacaksam, öncesinde bu ülkede bireysel faaliyet gösteren biriyle bu platformlar üzerinden bağlantıya geçerek uzmanlıklarından faydalanabiliyorum. İnsanlar giderek daha fazla bu tür emek ve hizmet kiralama yoluna gidiyor. Böylece hiçbir yere bağlı kalmadan, evinde, ofisinde hatta bir kafede çalışarak size hizmet verebiliyor.
Öte yandan bu türde bir çalışma modelini seçenler, PocketSuite gibi platformlar üzerinden müşterilere faturalandırma yapıp kendi nakit akışlarını da kontrol edebiliyor.
FARKLI İŞ MODELLERİ
Günümüzde insanların dijital dünyayı kullanarak para kazanma olanakları yaratıcılıklarıyla doğru orantılı olarak artıyor. Bu gruba en güzel örnek sosyal medya fenomenleri olarak da adlandırdığımız influencer’lar. İngiltere’de yapılan bir araştırmada çocukların büyük çoğunluğunun sosyal medya fenomenliğini bir meslek olarak hedeflediği ortaya çıkmış. YouTube videoları üzerinden son iki yıldır en çok para kazanan kişinin, oyuncak tanıtan 8 yaşındaki bir çocuk olduğunu düşünürsek bu gayet normal. Bununla birlikte bu durumu fırsata çeviren bir iş modeli de ortaya çıkmış durumda: Influencer pazarlaması. Eskiden, ünlü aktör ve isimleri pazarlama kampanyalarında kullanmak için bağlantı kurulan ajanslar vardı. Bu ajanslar, bu isimleri temsil eder ve şirketlerle anlaşmalar yapardı. Bugün bu iş kolunun yerini influencer pazarlaması yapan start up’lar almaya başladı. Havuzunda yüzlerce influencer bulunan start up’lar, şirketlere kampanyalarına uygun influencerlar bulup içerik yönetimlerine yardımcı oluyor. Öte yandan gelirlerini artırmak ve düzgün iş yapmak isteyen influencerlar da bu start up’larla birlikte çalışmak istiyor.
Start up’larla ilgili bir diğer trend ise daha önceki yazılarımda da bahsettiğim fintek alanında. Pek çok banka ve finans kuruluşu açık API’ler sayesinde online hizmetlerini sürekli geliştiriyor. Bu gelişmelerin pek çoğunun arkasında finans alanında çalışan teknoloji start up’ları var. Açık API’ler sayesinde yepyeni teknolojik hizmet ve ürünler yaratan teknoloji start up’ları sayesinde hayata geçiyor. Dünya Perakende Bankacılık Raporu’na göre (WRBR), bankaların yüzde 78,3’ü müşteri deneyimini geliştirmelerine yardımcı olması için API’lere güveniyor. Burada fintekler için önemli bir fırsat olduğu oldukça açık. Ayrıca e-ticaretin gelişimi, ödeme teknolojileri açısından da önemli bir fırsat barındırıyor. Hayatımızdaki pek çok teknolojik uygulamanın ödeme teknolojileriyle entegrasyonu son dönemde fintekler üzerinde en çok çalıştığı alan durumunda. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim, kullandığınız sosyal medya uygulamasından çıkmadan tüm aşamalarıyla alışveriş yapabilmeniz bunun en güncel örnekleri arasında yer alıyor.
YENİ NESİL START UP’LAR
Yeni nesil start up’ların ortaya çıktığı bir diğer alan ise sağlıklı beslenme üzerine. Özellikle sağlıklı bebek gıdalarının üretilmesi son dönemde tüm dünyada giderek artan bir trend. Bu alanda çalışmalar yürüten ve başarı kazanan start up’lar arasında, bebek gıdalarını yeniden tasarlayan ve TechCrunch’tan 8 milyon dolarlık yatırım alan Yumi, tüm yaş grupları için soğuk preslenmiş, organik bebek besinleri üretin Once Upon a Farm, çocuklar için tamamen doğal atıştırmalıklar üreten NurterMe ve bebekler için tamamen organik içeriklere sahip Plum Organics’i sayabiliriz.
Yalnız bebek besinleri değil, yetişkinler için de sağlıklı beslenme ve yaşam alanında çalışmalar yürüten start up’lar da giderek artıyor ve başarılarını kanıtlıyorlar. Ayrıca dünya nüfusunun artışıyla birlikte bazı temel gıdaların yapay ya da bitkisel tabanlı ancak sağlıklı versiyonlarını üretmek üzere çalışanlar da mevcut. Daha önce anlattığım yapay et üretimi üzerine çalışan şirketler giderek daha fazla yatırım almaya başladı. İnsanoğlunun beslenme ihtiyacı devam ettiği müddetçe bu alanda çalışanların sayısı da giderek artacak diye düşünüyorum.
Ford Model T otomobillerin toplu üretimine geçilmesinin üzerinden 100 yıl geçti. Hatırlayacağınız üzere o dönemlerde vizyon sahibi (!) bazı insanlar otomobile hiç de ihtiyaç olmadığını ve at arabalarının yerini alamayacağını söylemişti. Bugün geldiğimiz süreçte otomobiller hayatımızın önemli bir parçası ve artık otonom araçlar çağına geçmeye çok yakınız. Start up’lar için bir diğer trend de otonom araçlar. Bu alanda, özellikle yapay zeka üzerine çalışanlar büyük otomobil şirketlerinden önemli yatırımlar alıyorlar. Neredeyse tüm otomobil şirketleri, hatta başta Google olmak üzere önemli yazılım devleri bu işe kendilerini adamış durumdalar. Bu nedenle uygulanabilir fikirlere açıklar ve buna yatırım yapmaya hazırlar. Elbette sadece otonom araçlar konusunda çalışanlar değil, mobilite alanında çalışan start up’lar da giderek artmaya başladı. Örneğin ülkemizde faaliyet gösteren Martı gençler arasında giderek artan bir oranda kullanılıyor ve yakın gelecekte gerçekten büyük bir fark yarattığını göreceğiz.
TOPLUM 5.0
Özetle teknoloji start up’ları giderek artan dijitalleşmeyi kullanarak hem insanlar hem de şirketler için fark yaratmak üzere çalışıyor ve giderek hızlanan bir trendde çoğalıyorlar. Bu durum aslında Toplum 5.0 olarak adlandırılan yeni felsefenin bir sonucu. Japonya’nın liderlik ettiği Toplum 5.0 kavramı, “teknolojik gücü doğru yönetecek akıllı toplum felsefesi” olarak tanımlanıyor. Japonya başbakanı Shinzo Abe, bu felsefeyi “Teknoloji toplumlar tarafından bir tehdit olarak değil, bir yardımcı olarak algılanmalı” diyerek anlatıyor. Toplum 5.0 felsefesinin Japonya’da “Yaşlanan dünya nüfusuna karşı çözümler geliştirmek”, “Sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi”, “Nesnelerin internetinden toplumun çıkarları gözetilerek faydalanılması” ve “Çevre kirliliği ve doğal afetler için çözüm yolları üretilmesi” hedefleriyle uygulanması planlanıyor. Bugün insanlık olarak geldiğimiz noktada, bu hedeflerin hiçbirine itirazım yok. Eğer bu hedeflerin hepsine ulaşabileceksek Toplum 5.0 felsefesi tüm dünya tarafından uygulanmalı. Aslında, COVID-19 yüzünden tüm dünyanın evlere kapandığı bugünleri, bu felsefenin kısmi bir deneme sürümü olarak da düşünebiliriz. Pek çoğumuz evimizde sanal dünyayı kullanarak gerçek dünyayla bağ kurmaya çalışıyoruz, çalışma modellerimizi bu yeni düzene adapte etmeye çalışıyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde, salgın nedeniyle hava kirliliğinin çok yoğun yaşandığı Çin’de, bu sürede kirliliğin azaldığı, Venedik’te ise kanallardaki suların temizlendiği ve kuğuların geri döndüğünü bildiren haberler yer aldı.
Umuyorum ki tüm dünya bu sorunu el birliğiyle atlatacak. Bununla birlikte bu sürecin sonrasına da odaklanmak çok önemli. Bu yüzden enseyi karartmadan, daha akılcı bir şekilde ve elbirliğiyle daha çok çalışmalıyız. Hepimize daha fazla iş düşüyor.
Sağlıkla kalın…
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?