Geçtiğimiz günlerde McKinsey tarafından düzenlenen “İşimizin Geleceği” adlı bir panele konuşmacı olarak katıldım. Geleceğin mesleklerini ve yetkinliklerini tartıştığımız panelle birlikte McKinsey ayrıca “Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü” adlı bir de rapor yayınladı. Açıklanan raporda bir kez daha gördüğüm üzere Türkiye olarak gelecekte söz sahibi bir ülke olmak istiyorsak özellikle eğitim alanında gerekli adımların acilen atılması gerekiyor. Sadece McKinsey’in raporu değil, OECD ve farklı danışmanlık şirketleri tarafından hazırlanan raporların da ortak olarak söyledikleri şey, küreselleşme ve iş gücünün giderek artmasıyla birlikte, teknolojinin gelişimi ve yapay zekanın, geleceğin mesleklerine yön verdiği… Bununla birlikte eğitim alanında yalnız bizim değil, dünyada da önemli bir değişim gerektiği tüm uzmanlar tarafından önemle vurgulanıyor. Pek çok ülkenin eğitim sistemi bir önceki sanayi devrimine uygun olarak devam ediyor. Ancak bu eğitim sistemi daha bugünden iş hayatı için gerekli temel yetkinliklerden geride kalıyor, çünkü talep edilen ve gerekli yetkinlikler hızla ilerlerken ülkelerin eğitim sistemleri yerinde sayıyor.
ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK Dünya, dijitalleşme ve otomasyonun etkisiyle verimliliği giderek artırırken günümüzün mevcut işleri de farklılaşıyor. McKinsey’in raporunda, mevcut teknolojilerin, dünya çapında işlerin yüzde 50’sinin otomasyonla yapılmasına olanak sağlayacak nitelikte olduğu ve Türkiye’de ise mevcut teknolojilerle her 10 meslekten 6’sının yüzde 30 oranında otomatize edilebilir durumda olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle 7,6 milyon iş kaybolarak yeni işlere dönüşebileceğinin ve 2030 yılına kadar 8,9 milyon yeni iş oluşabileceğinin belirtildiği raporda, başta teknolojiyle ilgili alanlarda olmak üzere tamamı yeni 1,8 milyon iş yaratılabileceği aktarılıyor. Üniversiteyi kazandığımda bilgisayar mühendisliği geleceği en parlak mesleklerden biriydi. Bugün geldiğimiz noktada, klasik bilgisayar mühendisliği eğitiminin bile yeterli yetkinliklere sahip mezunlar vermediğini görüyoruz. Neyse ki mühendislik eğitimi, gençlere araştırma ve analitik düşünmeyi öğrettiği için klasik eğitimde aldıkları bilgilerin ötesine geçebiliyor ve öğrendiklerini yeni bilgilerle harmanlayarak kendilerini geliştirebiliyorlar. Bu da bizi yeni çağın en önemli eğitim gerekliliği olan “öğrenmeyi öğrenme” konusuna getiriyor. McKinsey uzmanları, raporda 2030 yılına kadar çok daha fazla sosyal ve teknoloji yetkinliklerine sahip olan çalışanlar gerekeceğini söylüyor. En yüksek gereklilik olan teknoloji yetkinlikleri arasında, temel dijital yetkinlikler, bilimsel araştırma, teknoloji tasarımı-mühendislik ve ileri düzey veri analizi bulunuyor. İkinci sırada gelen sosyal yetkinlikler arasında ise girişimcilik, çevreyle uyum becerileri (empati), ileri seviye iletişim ve adapte olabilme/ sürekli öğrenme var. OECD’nin 2018 yılında yayınladığı “iş için yetkinlikler” başlıklı raporda ise McKinsey’in raporunda belirttiği yetkinliklere göre bir fark var. OECD raporunda diyor ki sadece yüksek dereceli bilişsel yetkinlikler yeterli değil, bu yetkinliklerin, teknoloji ve insanlık arasındaki etkileşimi de sağlayacak yetkinliklerin olması gerekiyor. Yani, sadece teknoloji yetkinlikleri ya da sosyal yetkinliklere odaklanmayın. İkisine de odaklanın. OECD raporunda bu konuyla bağlantılı olarak dikkat çeken istatistiklerden biri de sırasıyla öğrenme stratejileri, konuşma, okuduğunu anlama, aktif dinleme, açıklama, yazma, izleme, eleştirel düşünme, sosyal perspektife sahip olma, aktif öğrenme, değerlendirme ve karar verme gibi yetkinliklerin bilgi iletişim teknolojileriyle eğitim sektöründe oldukça kısıtlı olduğu yönünde. Öte yandan mühendislik ve bilim alanında ihtiyaç duyulan klasik yetkinliklerin bu sektörlerde çok iyi olduğunu da belirtmeliyim. Bu da şu demek: Klasik bilişsel yeteneklerin mevcudiyetinde bir sorun yok. Yani bilgi herkeste var. Ancak bu bilgilerin, işin insani yönünü kavramadıkça geleceğin meslekleri için pek de bir kıymet-i harbiyesi yok.
GEÇ KALDIK Başa dönersek dünya bir önceki sanayi devrimine hizmet eden eğitimin yeni sanayi devrimine hizmet edemeyeceğinin farkında. Bazı ülkeler de bu sistemi değiştirmek için yoğun bir çaba içerisinde. Peki Türkiye’de bu konuda, özellikle de yetkililerde, farkındalık ne durumda? Bir niyet ve çaba olduğunu Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’un açıklamalarından anlayabiliyoruz. Örneğin, geçtiğimiz yıl YÖK tarafından yapılan “Geleceğin Meslekleri” çalıştayı ve yayınlanan rapor ya da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulan “Mesleğim Hayatım” portalı bu konuda bir farkındalık ve niyet olduğunun göstergesi. Ancak bu konu üzerine 10-15 yıl önce çalışmaya başlayan Finlandiya, Singapur, Malezya, Hindistan, Çin, ABD gibi ülkelere göre çok geç kaldığımızı söyleyebilirim. Biz, gelecekte katma değer yaratacak iş ve mesleklere yönelik insan yetiştirene kadar, bu alanlar saydığım ülkelerdeki yetişmiş insanlar tarafından doldurulmuş olacak. Yine de enseyi karartmamak lazım. Çünkü tüm uzmanların söylediği üzere, bundan 10-20-30 yıl sonra meslekler ve yeni iş alanları sürekli değişecek. Hatta öyle ki başladığınız bir iş 3 yıl içinde yapay zeka tarafından çok daha verimli ve sıfır hatayla yapılacak ve siz bu 3 yılın sonunda yepyeni bir alana kaymak zorunda kalacaksınız. Dolayısıyla eğitimin önceliğine alması gereken konu, McKinsey raporundaki sosyal yetkinlikler içinde yer alan sürekli öğrenme ve çevreyle uyum becerileri. Eğer çocuklarımıza bu iki alanda beceri kazandırabilirsek, meslekler ve iş alanları ne kadar değişirse değişsin, sürekli kendilerini geliştirebilmelerine olanak sağlayabiliriz. Elbette buna, OECD raporunda belirtilen teknoloji ve insanlık arasındaki etkileşimi sağlayacak yetkinliklerle donatılmasını da eklemeliyim. Uzun süre geçerliliğini koruyacak alanlar da mevcut. Örneğin sağlık ve teknoloji alanlarının iş birliği uzun süre geçerli olacak. Yani, ilaçlar ve organ nakilleri başta olmak üzere teknolojinin kullanımı giderek artacak. Kişiye özel, nanobotlarla direkt hastalıklı bölgeyi tedavi edecek teknolojik ilaçlar, malzeme bilimi ve robotik alanlarının iş birliğiyle geliştirilen insan yedek parçaları, insan beyni ve kapasitesinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar ve genetik bilimi, meslek seçimi konusunda hala karar vermemiş gençler için yol gösterici olacaktır. Diğer yandan veri analizi de günümüz ve geleceğin iş alanları arasında önemli bir yer tutuyor. Sadece makine verisi değil, yine sağlık ve teknolojinin iş birliği sayesinde biyometrik verilerimizi sürekli işleyecek çiplerin çok yakın bir zamanda hayatımıza gireceğini ve buradan sürekli akan milyarlarca insanın kişisel verisini düşünürsek, veri analizi pazarlama ve satış alanlarında da çok önemli olacağını söylemek doğru olacaktır.
KÖKLÜ DEĞİŞİM İHTİYACI Gelecekte insanlığın en çok ihtiyaç duyacağı alanlardan birinin de spor olacağını düşünüyorum. Eğlence sektörüne dönüşen futbol, basketbol ya da diğer sporları profesyonel olarak yapanlardan bahsetmiyorum elbette. İzleyenler hatırlayacaktır; Wall-E çizgi filminde, uzay gemisindeki insanlar doğduklarından itibaren tüm yaşamını hareketsiz bir şekilde uçan koltukta geçirdikleri için tamamı obezitenin pençesindeydi. İnsanoğlu giderek daha az hareket etmeye başladı. İlkel dönemlerde yaşamak için sürekli hareket halinde olmak zorunda olan insanoğlu, 21. yüzyılda neredeyse hareket etmemek için özel bir çaba gösteriyor. İş ya da eğlence için saatlerce bilgisayar başında oturmak, her yere arabayla gitmek ya da alışveriş için bile teknoloji kullanmak gibi geliştirdiğimiz davranışlar, bizi giderek daha fazla hareketsiz bırakıyor. Bu nedenle insanoğlu teknolojiye bu kadar bağımlı hale gelmişken, kişisel egzersizler için sporun bilimsel yönüyle teknolojiyi birleştirmek de gelecekte önemli bir hal alacak. Yani çocuklarınızı gelecek için hazırlarken sadece kodlamayı öğretmeyin. Spor ve özellikle de sporun bilimsel yönünde kendilerini geliştirmeleri için fırsat tanıyın. Çünkü yakın gelecekte insanlara düzenli egzersiz yaptırabilecek bir teknoloji geliştirenler, muhtemelen milyonlarca dolar kazanan futbolculardan daha değerli hale gelecek. Toparlarsak gelecekte bizi bugün aklımıza gelmeyen pek çok meslek bekliyor. Bunun için de çocuklarımızın teknolojik ve sosyal yetkinliklerini birlikte geliştirmeye ihtiyaç var. Bir yetkinlik diğerinin üzerinde olmayacak, çünkü birinin eksikliği diğerini de olumsuz etkileyecek. Önümüzde yeni sanayi devriminin getirdiği bir fırsat var. Ancak, bu yetkinliklerin geliştirilebilmesi için eğitim sisteminin tüm dünyada köklü bir değişime ihtiyacı var ve Türkiye olarak bu treni de kaçırmamak için çok hızlı bir şekilde, deneme yanılma yöntemiyle değil, denenmiş ve başarılı olmuş bir yöntemi ülkemize adapte etmemiz gerekiyor. Yoksa bir önceki sanayi devrimini kaçırmış olmamız nedeniyle gelişmişlik alanında yıllardır kapatamadığımız arayı kapatmamız maalesef mümkün olmayacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?