1 Kasım seçimleri öncesinde, Türkiye’nin 2016’daki
ekonomik durumuna ilişkin bir öngörüde bulunmak
zordu. Seçim sandığından AKP tek başına iktidar
olarak çıkınca tablo netleşmeye başladı. İş ve ekonomi
dünyası tek parti iktidarını büyük çoğunlukla olumlu algıladı.
Uzun süredir ateşi düşmeyen döviz kurları geriledi,
bireyler erteledikleri taleplerini, şirketler ise erteledikleri
yatırımlarını tekrar gündeme almaya başladı. Kabine
kuruldu, ekonomi yönetimi netleşti. Önümüzdeki yıl
ekonomi yönetiminde Ali Babacan’ın şahsında somutlaşan
liberal kanadın mı yoksa Recep Tayyip Erdoğan’ın
ekonomi danışmanı Yiğit Bulut’un şahsında somutlaşan
müdahaleci kanadın mı ağır basacağını göreceğiz…
Kabinedeki düzenlemeler, her iki kanadın karması gibi
görünse de müdahaleci kanadın elinin geçmişe göre daha
güçlü pozisyona geldiğini söylemek mümkün.
2016’nın Türkiye’nin sadece yüzde 3 büyüyebildiği 2015
yılına kıyasla biraz daha iyi bir yıl olacağı bekleniyordu ki
gündemin ortasına Rus askeri uçağı düşüverdi. Görünen
o ki önümüzdeki yıl Türkiye’nin Suriye, Rusya ve Batı
ile olan ilişkileri de ekonomiyi yadsınamayacak ölçüde
etkileyecek.
Yeni hükümetin ekonomi, hukukun bağımsızlığı ve
demokrasi ve dış politika alanlarındaki tavrı 2016’nın
kaderini tayin edecek. Yeni hükümetin başlatacağı kapsamlı
reformlar ve izleyeceği çözüm odaklı stratejiler,
Türkiye’nin sadece ekonomik değil her anlamda güçlenmesini
sağlayabilir. Komşularla ilişkilerde, hukukun
bağımsızlığı konusunda yapılacak hataların ise Türkiye’ye
maliyeti yüksek olabilir.
İyi okumalar diliyorum,
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?