Enerjinin, yatırımın, teknolojinin ve jeopolitiğin asıl
oyuncuları 20’nci yüzyılın başından bu yana uluslararası
petrol şirketleri olageldi. İşlerine gelmeyen
iktidarları devirmiş, enerji piyasalarıyla istedikleri
gibi oynamış, birçok ülkenin GSMH’sinden daha
büyük parasal kaynaklara hükmetmişler. Halen yaşamakta
olduğumuz küresel güç oynaması sadece devletlerin değil
petrol şirketlerinin kurulu düzenlerini, alışılageldik iş görme
biçimlerini de bozuyor, onları güçlerini paylaşmaya zorluyor.
Ernst&Young’un son çalışmasına göre bu yıl içinde borsaya
açık 500 büyük uluslararası petrol ve doğalgaz şirketinden
üçte biri iflas bayrağını çekebilir. Bir an evvel harekete geçip
kendilerini enerji çağının hızla değişmekte olan yeni koşullarına
uyduramazlarsa küresel sistemin dinozorları olarak çok
geçmeden yok olup gidebilirler.
Özellikle son birkaç yıl onlar için gerçekten de çok
keyifsiz geçti. Düşmekte olan fiyatlar, daralan piyasalar,
kaynak milliyetçiliği nedeniyle yüzü gözü dayaktan morarmış
durumdaki büyük şirketler, kârlarının buharlaştığını, gelecek
umutlarının karardığını gördü.
Sözgelimi, 2015’te BP 3,3 milyar dolar kaybetti. Meksika
Körfezi’ndeki petrol sızıntısının yol açtığı çevresel zararın
faturasını henüz ödemedi bile. Shell ise 2015’in sadece
üçüncü çeyreğinde 7,5 milyar dolar kayba uğradı. Dünyanın
en büyük petrol şirketi ExxonMobil, 2014’e kıyasla 2015’te
kârının yarı yarıya azalması riskiyle karşı karşıya.
Böyle durumlarda reçete üç aşağı beş yukarı bellidir:
“Yeni üretim yatırımlarını durdur, harcamaları kıs, işten
adam çıkar, ikincil derecedeki varlıklarını satıp nakit akışı
yarat, borçlarını yeniden yapılandır ve fiyatların yeniden
yükselişini bekle.”
Ancak galiba bu defa eski oyun kitabı ve klasik reçete
pek işlemeyecek. Zira mesele sadece dibe vurmuş ve yakında
yükselmesi beklenmeyen petrol fiyatları değil. Petrol
piyasaları çok temelden yapısal bir değişim geçiriyor; bunu
da önemli ölçüde teknoloji devrimi ve jeopolitik kaymalar
belirliyor. Dahası, son çeyrek yüzyıldır az sorunla ağır aksak
da olsa yürümüş olan enerji iş modeli çöküyor.
Yeraltında binbir emek ve sermayeyle çıkarıp yüksek
değerli piyasalara sunulması giderek güçleşen riskli rezervlere
büyük para akıttılar. Dünya fosil yakıtlardan uzaklaşarak
yeşil enerjiye dönmekte olduğundan belki de hiçbir zaman
üretilmeyecek milyarlarca varillik rezervleri bilançolarında
tutuyorlar.
Şimdi büyük zararları göze alıp bunları satma, çıkma
derdindeler. Nitekim, Shell ve ConocoPhillips milyarlarca
dolar harcadıktan sonra Arctic bölgeden çekiliyorlar. Kuzey
Amerika’da yaşanılan kaya gazı ve petrol devrimine epey geç katıldılar. Geldiklerinde de mevcut küçük-orta büyüklükteki
şirketlerden varlıkları toplarken çok yüksek bedel
ödemek zorunda kaldılar. Onları aynı verimlilikte işletmeyi
başaramadılar.
İklim Zirvesi Paris kararlarının da zorladığı, karbon
emisyonlarının azaltılması konusunda artmakta olan aciliyet
nedeniyle moraller daha da bozuluyor. Roller değişiyor.
1970’lere kadar aralarında dünya petrol rezervlerinin yüzde
85’ine ve küresel petrol düzenine hükmetmiş olan (ilk
defa İtalyan devlet petrol şirketi Eni’nin o zamanki başkanı
Enrico Mattei 1950’lerde isimlendirdiği kullanmıştı bu isimlendirmeyi)
“Yedi Kız Kardeş” şunlardı: Anglo-Persian Oil
Company (şimdi BP), Gulf Oil, Standard Oil of California
(şimdi Chevron), Texaco (daha sonra Chevron ile birleşti),
Royal Dutch Shell; Standard Oil of New Jersey (sonra Esso/
Exxon oldu) ve Standard Oil Company of New York (bugün
Exxon Mobil’in parçası).
Günümüzde CNPC, Gazprom, Petrobras, Pemex, Petronas,
Rosneft, Pertemina, PDVSA, SOCAR, İran National
Oil Corporation, Kazmunaigas Aramco gibi ulusal petrol
şirketleri onları zorluyor, cazip kazançlara da risklere de
ortak oluyorlar. Rezervlerin bugün yüzde 90’ı ulusal petrol
şirketlerinin kontrolünde. “Yedi Erkek Kardeş” dediğim bu
şirketler, yeni düzenin önemli oyuncuları olarak sivriliyor.
* * *
Ulusal şirketler bu işin nasıl yapıldığını, teknolojiyi ve
piyasayı öğrendi. Çoğunda egemen servet fonları olduğu
için finansman sıkıntısı da olmuyor. Yönetimde ciddi başarı
sağladılar. Yani dünyada gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı
arttıkça onların şirketlerinin de ağırlığı ve gücü artıyor. Lakin,
petrol fiyatlarının düştüğü dönemlerde ulusal şirketlerin
süngüsü de düşüyor. Onun için çözüm, iki tarafın yağmurlu
günde de güneşli günde de işleyecek “kazan-kazan” ortaklıklar
geliştirmesinde.
Bu gelişmeler ışığında büyük petrol şirketlerinin önünde
bence şu seçenekler var:
l Küçülerek gerilemeyi, düşüşü yavaşlatmak ya da hiçbir
şey olmamış gibi çalışarak süratli çöküş riskini yaşamak.
l Ulusal petrol şirketleri ile kazanç ve zararı paylaşan,
karşılıklı saygı ve menfaat temelinde yeni bir ortaklık biçimi
geliştirmek, siyasi müdahalelere ve manipülasyonlara son
vermek.
l Yeni teknolojilere, ademi merkeziyetçi enerji sistemlerine
odaklanan, temiz enerji sağlayan petrol, doğalgaz ve
yenilenebilir şirketlerine dönüşmek.
Umarım bu küresel dönüşüm bizim “enerji
şampiyonları”nın da önünü açar, yeni fırsat pencereleri
yarattı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?