Yabancı sermaye tamam ama kalitelisini getirin

29.04.2025 10:59:340
Paylaş Tweet Paylaş
Yabancı sermaye tamam ama kalitelisini getirin

Türkiye gibi ağır dış borç yükü altında ezilen ve sermaye fakiri olan bir ülkenin ekonomik geleceği, çekilecek yabancı yatırımların niteliğine bağlı. Ancak Mevlana gibi “Kim olursan ol, yine gel” diyemeyiz. Sermayenin kalitesi ve nasıl yönlendirileceği uzun vadeli faydalar açısından kritik önemde. Yabancı yatırımlar yalnızca finansal katkı sağlamakla kalmamalı; teknolojik dönüşüm, bilgi birikimi ve yüksek katma değerli sektörlere geçişi de mümkün kılmalı. Kaliteli olan her şey gibi, kaliteli yabancı sermaye de kıymetli. Bu tür yatırımlar mevcut kaynakları tüketmek yerine yeni üretim tesisleri kurar, iş sahaları yaratır, beceri kazandırır, teknoloji transfer eder ve yönetim tarzını öğretir. Ayrıca küresel piyasalardaki şebeke ve rekabet avantajlarını ev sahibi ülkeye taşır. Kaliteli yabancı sermaye aynı zamanda yüksek teknolojili ihracat kapasitesini artırır, çevre koruma standartlarını yükseltir, uzun vadeli kalkınmanın motoru olur. Savunma sanayi, yenilenebilir enerji, ileri tarım teknolojileri, turizm, kritik madenler, havacılık, yapay zeka ve biyoteknoloji gibi stratejik sektörlere yapılan doğrudan yatırımlar, ekonomik kalkınmaya büyük katkı sağlar. Ancak bu yatırımların yerli sermayeyi ezmemesi, haksız rekabet yaratmaması da önemli. Yabancı yatırımcıların, yerli yatırımcıların yapamayacağı büyüklükte ve ölçekte projeler üstlenmesi gerekir. 

NEDEN KALİTELİ SERMAYE GELMİYOR? Bugün geldiğimiz noktada, uzun süredir kaliteli sermaye göremiyoruz. Gelenlerin de niyeti çoğu zaman kısa vadeli. 2024 itibarıyla Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 60’ı gayrimenkul ve finansa yönelmiş durumda. Bu tür yatırımlar ne üretim kapasitesini artırıyor ne de teknoloji transferi sağlıyor. Almanya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler, doğru politikalarla nasıl kaliteli yatırım çekilebileceğini dünyaya gösteriyor. Türkiye’nin doğru türde yatırımları çekmek için kapsamlı bir yeni stratejiye ihtiyacı var. Yabancı yatırımcılar için stratejik sektörler belirlenmeli; Avrupa Birliği, ABD, Asya-Pasifik ve Körfez ülkeleri gibi büyük ticaret partnerleri hedeflenmeli. Türkiye’nin sermaye politikalarında köklü bir reform yapması gerekiyor. Öncelikle yerli sermayeye güven kazandırılmalı. Kendi vatandaşının parasını yurt dışına kaçırmasını önleyemeyen bir ülke, yabancı sermaye çekemez. İkinci olarak, kısa vadeli sıcak paraya değil sıfırdan tesis kuran, istihdam yaratan, teknoloji transfer eden yatırımlara öncelik verilmeli. Bu tür “greenfield” yatırımlar, uzun vadeli kalkınmanın temel taşıdır. Üçüncü olarak, yatırım ortamı öngörülebilir, şeffaf ve güvenilir hale getirilmeli. Kurallar stratejik olmalı; rüşvet ve yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele edilmeli. Dördüncüsü, her gelen yatırımcıya kapı açılmamalı. Özelleştirmelerde yerli kaynakları üç kuruşa kapatan, kısa vadeli spekülasyon peşinde koşan yatırımcılar ayıklanmalı. Son olarak, Türkiye’nin küresel itibarını güçlendirmesi şart. Unutmayalım, en güçlü yabancı yatırım tanıtımı, mevcut yatırımcıların memnuniyetidir. Eğer halihazırda ülkenizde faaliyet gösteren yatırımcılar huzursuzsa, ağzınızla kuş tutsanız yenileri gelmez. Üstelik geçmişte gelenler de ilk fırsatta çıkış yolunu arar. Doğru adımlar atıldığında, Türkiye’nin potansiyelinin gerçeğe dönüşmesi işten bile değil. Yeter ki neyi, neden istediğimizi bilelim, ortamı elverişli hale getirelim ve kalitelisini seçelim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz