“Yeni Soğuk Savaş” geliyor: Hangi tarafta olacağız?

2.07.2020 00:38:000
Paylaş Tweet Paylaş
“Yeni Soğuk Savaş” geliyor: Hangi tarafta olacağız?


Bu işin şakası yok. Sadece Trump’ın korona belasını “Çin virüsü” diye adlandırması, tazminat isteyeceğini söylemesi, kasım ayındaki seçimlerde “sarı tehdit” Çin’i bir koz olarak kullanmak istemesi, ticaret savaşını şiddetlendirmesiyle sınırlı değil yaşamakta olduğumuz ve de devam edecek olan kriz.

Washington’da küresel güç kaymasını geri çevirmek için esaslı bir stratejik değerlendirme yapıldı. Önümüzdeki dönemde Çin’in Batı’nın küresel üstünlüğüne ve değerlerine “sistemik bir tehdit” teşkil ettiğine inanılıyor.  Çin, artık ucuz maliyet ve fiyatlı bir küresel imalat merkezi değil. Yapay zekada, telekomda, rüzgar ve güneş dahil yenilenebilir enerji devriminde, elektrikli araçlarda, uzay teknolojisinde ABD ve AB’yi geride bıraktı, Japonya da geriden geliyor. Sadece Çin Halk Cumhuriyeti değil nüfusunun çoğunluğu Çinli olan ya da ekonomik/siyasi iktidarı Çin asıllı krem tabakasının belirlediği Hong Kong, Tayvan, Makao, Singapur, Tayland, Endonezya gibi ülke ve bölgeleri de hesaba katarsanız ortaya “Büyük Çin Ekonomik Alanı” çıkıyor. Bu da dünyanın en büyük ekonomisi anlamına geliyor. Xi Jinping’in fikir babası olduğu kara ve deniz güzergahları üzerinde inşa edilmekte olan Kuşak ve Yol girişimi, 85 ülkede 3 milyar insanın hayatına dokunacak, 1,5 trilyon dolarlık bütçesi var.

Bu “barışçıl yükseliş” stratejisi karşısında tam olarak Soğuk Savaş dönemindeki ABD ve SSCB etrafında kümeleşen iki kutup gibi olmasa da Washington ve Pekin nispeten daha gevşek kendi bloklarını yaratmaya çalışabilir. AB ile ABD arasında Trump dönemindeki ayrışma, Çin’in Brüksel ile ayrıcalıklı ilişkileri sayesinde daha da genişliyor. Ama seçim yapmak zorunda kalırlarsa İngiltere ve AB ülkelerinin çoğunluğunun ibresi Washington lehine olacaktır diye düşünüyorum.

Böyle bir senaryoda Hindistan, Rusya, Brezilya, Endonezya, Kore, İran ve Türkiye gibi hatırı sayılır güçteki ülkelerin hangi kampa yakın duracağı da büyük önem taşıyacak. Rusya, erken aşamada “mantık evliliği” yaparak tercihini Çin’den yana kullandı, ama blokların kemikleşmesi haline ABD ile Çin arasındaki denklemde körü körüne Pekin’in tarafında olması menfaatine olmayabilir. Zaten Moskova-Pekin ortaklığının eşitlik temelinde olmamasından Kremlin hiç memnun değil. Çin-Rusya ortaklığının bir bloka dönüşmesi Batı için korkulu bir rüya olabilir.

Tarihin bu kritik dönemecinde akıllı, herkesin kabul edebileceği küresel liderliğe çok ihtiyaç var. Zira krizler artık sınır tanımıyor, hiçbir ülke tek başına çözemez onları. Ama öyle bir liderlik ne yazık ki yok. Trump, umut vermiyor. Amerika’nın büyümesini, zenginleşmesini sağlayan ve serbest ticareti esas alan liberal ekonomik düzenin Amerikan çıkarlarından çok Çin’in çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyor.

AB de kendi derdine düşmüş vaziyette, uzun zamandır kendisi liderlik sıkıntısı yaşıyor. Putin Rusya’sı böyle bir rol için yeterli itibar ve kapasiteye sahip değil. Xi Jinping, en vizyoner, donanımlı ve karizmatik lider gibi gözüküyor ama Çin’in küresel liderliği için henüz erken; bu aşamada onun uluslararası kabul görmesi oldukça zor.

İşler bu yönde evrilirken Türkiye talihsiz bir dönüm noktasında. Daha önce yaşanmakta olan ama kriz ile birlikte şiddeti artan ekonomik zafiyet, komşularıyla gerilimler, güvenlik riskleri, içeride kutuplaşma, Batı ile gerginleşen, karşılıklı saygı, eşitlik ve ortak menfaat bağları yaratamayan ilişkiler yeni meydan okumalarla karşı karşıya.

Fırsat penceresi var ama mevcut iç yapısına ve dış ilişkilerine kökten bir ayar vermeden, yeni küresel düzen içinde önemli yer edinmesi gerçekçi gözükmüyor. Hele küresel düzene hükmetmeye devam eden ABD gibi bir süper güçle de ilişkiler böylesine bozuk, AB, Rusya ve Çin ile de güven bunalımı aşılamamışken.

Stratejik bir ayrım noktasına geldiğinde, özellikle mevcut ekonomik kırılganlık, dış politika yalnızlığı ve güvenlik riskleri karşısında, ABD’nin olumlu birkaç adım atması halinde, Ankara’nın olası bir Çin-ABD karşılaşmasında ya nötr kalacağı ya da Washington yönünde yürüyeceği öngörülebilir. Pekin’in Kuşak Yol çerçevesinde kesenin ağzını açması Ankara’yı merkantilist bir çizgiye de çekebilir tabii ki.

Böyle bir yol ayrımına gelmeden önce Ankara’nın uzun vadeli menfaatleri ışığında yol haritasını çıkarması, stratejik hata yapmaması kritik önem taşıyor.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz