Yeni savaş türleri ve jeopolitik riskler

Üçüncü dünya savaşı, bence başladı. Ülkeler doğrudan birbirinin ensesine binmek istemediği için teknoloji, ticaret, enerji, su, gıda, döviz, biyolojik savaşlar yaşıyoruz. Son 30 yıldır olduğu gibi...

17.06.2024 12:39:590
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni savaş türleri ve jeopolitik riskler

“Üçüncü Dünya Savaşı ne zaman başlayacak” diye soranlara basit bir yanıt veriyorum: “Haberiniz olmadı galiba, çoktan başladı bile.” Sanmayın ki önümüzdeki dönemde tıpkı 1. ve 2. dünya savaşları gibi tüm dünyayı saracak yeni bir topyekün silahlı savaş yaşayacağız. Öyle bir şey olmayacak. Üçüncü dünya savaşı, bence başladı; sadece şimdiki savaşlar zaten öyle F-16’lar, tanklar, füzeler, nükleer başlıklarla yapılmıyor. Ülkeler doğrudan birbirinin ensesine binmek istemediği için ya vekalet savaşları cereyan ediyor ya devletlere uluslararası hukuk sorumluluğu yüklememek için savaş Rus Wagner, Amerikan Black Water, Fransız Lejyonerler gibi bir nevi paralı askerler üzerinden yürütülüyor. Ya da teknoloji, ticaret, enerji, su, gıda, döviz, biyolojik savaşlar da oluyor. Son 30 yıldır olduğu gibi... 

İSRAİL’İN ASIL HEDEFİ İsrail’in amacı, sadece yaratılmasına katkı sağladığı Hamas’ı Gazze şeridinden çıkarmak değil; oradaki 2,5 milyona yakın Filistinliyi tamamen çıkararak Akdeniz kıyılarına kadar tüm bölgeyi kendisine katmak, İsraillileri oraya yerleştirmek. Bu amaçla tüm dünyanın gözleri önünde ve adeta Batı’nın kayıtsız şartsız desteğiyle Gazze’den Mısır’a çıkışın anahtarı olan Refah kapısına doğru sürüyor Filistinlileri… Hatta daha da ileri gidip Lübnan’ın güneyini Hizbullah’tan temizlemek, Suriye kontrolündeki Golan Tepeleri’nin ötesindeki Suriye topraklarını da etkisiz hale getirmek niyetinde. Nitekim sık sık Suriye, Irak ve İran’daki kendisine zararlı gördüğü hedefleri destursuz vuruyor. Bu amaçlarına ulaşana kadar da Tel Aviv’in çatışmaları sona erdirmesini ummak çok iyimser bir beklenti olur. İsfahan’a İsrail’in misilleme amacıyla gönderdiği üç insansız hava aracı, aslında kentin hemen kuzeyindeki Natanz uranyum zenginleştirme tesisine ve Shekari askeri üssüne kadar ulaşabildiğini göstermek bakımından sembolik öneme haiz. 

ENERJİ PİYASALARI Son yıllarda Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sadece fiyatları yukarı doğru itmekle kalmadı, aynı zamanda ticaret yollarını değiştirdi, arz güvenliğini alt üst etti. Ardından İsrail’in Gazze’yi işgali nedeniyle Kızıl Deniz’in suları ısındı, gemiler Ümit Burnu üzerinden Avrupa limanlarına yöneldiğinden maliyetler ve teslim süreleri arttı. İran-İsrail arasındaki karşılıklı “hafif” misillemeler, dünya petrolünün yüzde 20’sinin geçtiği Umman ile İran arasındaki Hürmüz Boğazı’nı da tehlikeli geçiş bölgesine dönüştürebilir. Petrol üreticisi kartel Opec’in üyeleri ihraç ettikleri petrolün çoğunu boğazdan gönderiyor. Dolayısıyla tüm bölge ülkelerinden en fazla petrol ve doğal gaz ithal eden Çin, Hindistan, Japonya ve Kore gibi ekonomiler büyük kaygı duyuyor. Son krizde İranlı yetkililerin İsrail’den gelen saldırı haberlerini küçümsemesinin ardından petrol fiyatları, kısa süreliğine varil başına 90 doların üzerine çıktıktan sonra yeniden 87 dolara düştü. Altın da kısa süreliğine rekor seviyeye yaklaştıktan sonra ons başına 2.400 doların altına yerleşti. Orta Doğu’da giderek kötüleşen çatışmaların hem petrol arzını hem de nakliyesini kesintiye uğratabileceğinden endişe ediliyor. Ülkeler, petrol ve dizel gibi yakıtların üretiminde kullanılan, “kara altın” da denilen bu emtiaya büyük ölçüde bağımlı. Brent fiyatı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden sonra bazı büyük ekonomilerin petrol üreten ülkelere yaptırımlar uygulamasıyla ulaştığı seviyelerin çok altında. Takip eden haftalarda petrol, varil başına 125 dolara ulaştı ve bu da hane halkı enerji faturalarını sürekli olarak artırdı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz