Bu yıl reel sektörü finansal açıdan zorlayan çok
fazla başlık var. Vadelerin uzaması ve alacakların
tahsilatındaki sıkıntı, piyasadaki durumu net biçimde
ortaya koyuyor. Artan iflaslar da bunun bir göstergesi.
Peki şirketler, finansal risklerden kendini nasıl
korumalı? Finansman sıkıntısı nasıl çözülmeli? Finans
Yönetim Danışmanı Mehmet Sönmez, “Şirketlerin
gözü öncelikle bilançodaki borçlar kaleminde olmalı”
diyor ve ekliyor:
“Şirketler açısından en doğru yol, nakit açığını yüksek
maliyet ve kısa vadeli ilave borçlanma yöntemleriyle
çözmek yerine, uzun vadeli ve olabildiğince düşük
maliyetli enstrümanlara odaklanmak olmalı.”
MEHMET SÖNMEZ ile merak edilenlerini konuştuk: 1 Şirketler finansal sıkıntıyı aşmak için ne
yapmalı?
Şirketler birçok noktaya odaklanmalı. Bunlardan en
önemlisi, önlerindeki 12 aylık döneme ait nakit akış
tablosunu mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde hazırlamak.
Özellikle satış ve tahsilat kalemleriyle giderler
ve borçlar arasında açık varsa bunun azaltılabilmesi
için birkaç önlem alınmalıdır. Birincisi, gider kalemleri
olabildiğince rasyonel duruma getirilmeli. Bunun için
kâr/zarar tablosu ve detaylı mizandan yararlanarak
hangi gider kalemlerinde tasarrufa gidilecek, bunlar
belirlenerek süratle devreye alınmalı. İkinci önemli
konu tahsilatlar. Mümkün olabildiğince alacakları
(olabiliyorsa) nakit, olamıyorsa müşteri çekleriyle tahsil
etmek. Yine finansman açığı oluşuyorsa finansman
enstrümanlarından en uygun olanı belirlenmeli.
2 Şirketler bilançoda öncelikle hangi kalemlere
odaklanmalı?
Öncelik bilançodaki borçlar kaleminde olmalı. Şirketler
açısından en doğru yol, nakit açığını yüksek maliyet
ve kısa vadeli ilave borçlanma yöntemleriyle çözmek
yerine, uzun vadeli ve olabildiğince düşük maliyetli
enstrümanlara odaklanmak olmalı. 3 Şirketlerin “alarm” olarak algılaması
gereken göstergeler neler?
Alarmlar, sarı ve kırmızı olarak ikiye ayrılmalı. Sarı alarm,
makro ekonomide enflasyon, cari açık, borçlanma
oranı, ihracat verileri, parite gibi makro ekonomik
göstergeleri baz alarak her dört ayda bir önlerindeki
12 aylık döneme ait revize bütçeler hazırlayarak orijinal
bütçelerinden sapma olup olmadığını öngörmeyi
hedeflemek. Kırmızı alarm göstergesi ise nakit açığının
oluşmasıdır.
4 Sektörel olarak bakarsak, perakende
şirketleri finansman sıkıntısını aşmak için
neler yapmalı?
Perakende şirketleri finansman sıkıntısını aşabilmek
için ilk aşamada stoklarını süratli kampanyalarla mümkün
olabildiğince azaltmaya odaklanmalı. Zincir içinde
zarar eden ünitelerle ilgili tedbirler alınmalı. Tedarikçileriyle
mutabık kalabildiği takdirde borçlarını mümkün
olabildiğince uzun vadeye yaymalılar. Banka kredileri
varsa bunları uzun vadeye yayabilmek amacıyla finans
sektörüyle görüşmeler yapmalılar. Perakende sektörü
genellikle kredi kartı ağırlıklı tahsilat yaptığından diğer
sektörlere göre tahsilat avantajına sahiptir. Dolayısıyla tahsilat riskinden ziyade şirket giderleri
ve stok yönetimine odaklanmaları
finansman sıkıntılarını azaltacaktır.
5 Üretim ve ihracat odaklı
şirketler hangi yöntemlere
yönelmeli?
Üretim odaklı şirketler için ihracata
ağırlık vermek en önemli stratejik öncelikler
arasındadır. İhracat başa baş
maliyet noktasında yapılsa dahi toplam
üretim kapasitesine önemli katkı
sağlayacağından sanayi kesimi için
çok önemlidir. Üretim odaklı şirketler
üretim yapabilmek amacıyla ithalat
yapıyorlarsa kur riski taşır. İthalat/
ihracat dengesi ithalat lehine ise başta
“forward” olmak üzere diğer kur risklerini
“hedge” eden, yani kur riskini
ortadan kaldıran enstrümanlara yönelmeliler.
Bunların yanı sıra bir diğer
borçlanma enstrümanı olan “sell and
lease back” dediğimiz yönteme başvurmaları
tavsiye edilir. İhracat odaklı
şirketler ise ihracat alacaklarını sigortalama
yöntemine başvurmalı. Başta
Eximbank olmak üzere bu yönteme
aracılık eden uluslararası sigorta şirketleri
bu konuda ülkemizde aktif olarak
çalışıyor.
6 İflas ertelemelerin nedeni
olarak da finansman sıkıntısı
gösteriliyor. Peki bu yöntem
şirketlere gerçekten “nefes
alma” fırsatı sağlıyor mu?
İflas erteleme, tüm dünyada iyi niyetli
şirketlerin uzun vadeli yaşayabilmeleri
için uygulanan bir yöntem. İyi niyetli
şirketler, bu yöntemle borçlulara karşı
şirketlerini koruma altına alıp üretim
veya ticari faaliyetlerini devam ettirerek
sıkıntılı dönemi atlatmayı hedefler.
Türkiye de bu yöntem ilk başlarda
iyi niyetle uygulanmaya başladı ve
yayıldı. Ancak son yıllarda iyi niyet
çizgisinden çıkarak yaygınlaşmaya
başladı. İflas erteleme, iyi niyetli şirketler
için nefes almayı sağlasa da iyi
niyetli olmayan şirketlerde çıkış yolu
olmadığını görmekteyiz. 7 Finansal sıkıntılara özellikle
hangi sektörlerde rastlanıyor?
Neden?
Sıkıntılar, bu yıl özellikle turizm sektöründe
yoğunlaştı. Turizm sektörü 54
alt sektörü etkiler, dolayısıyla bu sektörler
de olumsuz etkilendi. Ayrıca yaş
meyve sebze başta olmak üzere tarım
ürünleri ihracatı etkilenen diğer sektör
oldu. Tekstil ise ihracatın düşmesi
nedeniyle sıkıntı çeken sektörlerden.
Bunların dışında sıkıntıya giren şirketlerde
özkaynak yetersizliğini önemli
bir neden olarak görüyorum. Gönüllü
şirket evliliklerinin ülkemizde yaygın
olmaması da finansman sıkıntılarını
yaratan diğer bir unsur.
8 Peki hangi ölçekteki şirketler
daha yoğun bir risk altında?
KOBİ’ler gerek yeterli özkaynağa sahip
olamadığından gerekse profesyonel
kadrolarla çalışamadığından daha
fazla risk taşıyor. KOBİ’ler için önerim,
bulundukları sektörlerle ilgili o sektörlerin
en bilgili, deneyimli isimlerinden
danışmanlık hizmeti almaları. Özellikle
patent alma, verimli çalışma, çeşitli
finansal enstrümanlara uygun fiyat ve
vadelerde ulaşabilme gibi konularda
destek aldıklarında başarı hikayelerinin
arttığını gözlemliyorum.
9 Finansman sıkıntısıyla
mücadelede şirketlerin
gözden kaçırdığı noktalar var
mı?
Bana göre şirketlerin gözden kaçırdığı
en önemli konulardan biri, sürdürülebilir
kârlılık için yeteri kadar inovasyona
önem vermemeleri. Bir diğer konu
ise markalaşmaya gerekli önemin verilmemesi.
Ayrıca şirketlerde muhasebe
ağırlıklı yönetimden finansman
ağırlıklı yönetime geçişin özellikle
orta ve küçük işletmelerde yeterince
yaygın olmadığını görüyoruz. Büyük
şirketlerde ise hazine bölümlerinin kurulması
uluslararası finansman enstrümanlarına
ulaşmada önemli bir adım
olacaktır. 10 Reel sektörün
içinde bulunduğu
bu durum,
büyümeye nasıl
etki edecek?
Eylül ayından
itibaren bankaların
konut finansmanına
daha fazla destek
vermeleri nedeniyle
inşaat sektöründe
yeniden bir
canlanma olacaktır.
Ayrıca iç tüketimin
artırılması amacıyla
tüketicilere yönelik
cazip finansman
koşullarının tekrar
gündeme gelmesi
büyüme ivmesini
hızlandırır. Turizmdeki
sıkıntılar büyüme
rakamlarına olumsuz
yansıyacak. Özel
sektör yatırımlarının
düşük seviyede
olması büyüme
açısından bir diğer
sıkıntı. Ayrıca reyting
kuruluşlarının ülkemizi
“yatırım yapılabilir”
seviyesinde tutup
tutmayacağı,
özellikle yurtdışından
sağlanan finansman
maliyetlerini
etkileyecek. Tüm
bunların sonucunda
enflasyon, en önemli
gündem maddesi
olmaya devam
edecek. 2016
büyüme rakamımızın
yüzde 3’ün biraz
üzerinde olacağını
öngörüyorum.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?