2015 yılındaki belirsizlik ortamı, şirketlerin ödeme gücüne
ve tahsilatlara da yansıdı. Vadeler uzarken karşılıksız çek ve senetlerde artış
gözleniyor. Protesto edilen senet tutarında ise 2014’e göre yüzde 19’luk artış
var. Bu artışlarda hem iç piyasadaki belirsizlik hem dış konjonktür etkili.
Örneğin son yaşanan uçak krizi, özellikle Rusya ile iş yapan şirketleri alım
sıkıntısına sokmuş durumda.
Peki en çok hangi ölçekteki şirketler ödeme sıkıntısı yaşıyor?
Bu sorun daha çok hangi sektörlerde kendini gösteriyor? Daha da önemlisi şirketler,
bu darboğazı aşmak için nasıl yollar izliyor? Konuyla ilgili tüm merak
edilenleri, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar’a sorduk…
1. Son dönemde iş dünyasının yaşadığı zorluklar neler? Ödemelerde nasıl
sıkıntılar var?
Küresel
ekonomi yeni bir dönemece girdi. Oynaklığı artan döviz kurları, düşen petrol
fiyatları ve Ortadoğu’daki karışıklıklarla birlikte dış pazarlarda rekabet
arttı. İçeride ise ardı ardına gelen seçim süreçleri ve terör olayları yaşandı. Tabii bu belirsizlikler, ekonomiyi konjonktürel olarak etkiledi. İş dünyası her zaman netlikten
beslenir. Özellikle 1 Kasım’a kadar geçen süreçte bu etkiyi yakından hissettik.
Herkes ödemelerini, yatırım kararlarını seçim sonrasına ertelemişti. Ancak 2
Kasım’da net siyasi tabloyla iç piyasada hissedilir bir canlanma yaşadık. Bugün
çok daha ılımlı bir hava mevcut. Ancak yine de ödemelerde, vadelerde sıkıntı
gözlenebiliyor.
2. Ödeme ve tahsilat sıkıntıları daha çok hangi ölçekteki şirketlerde
gözleniyor? Neden?
Küçük ölçekli mikro işletmelerimizde ödeme güçlüğü
daha fazla görülebiliyor. Çünkü bu işletmelerimiz kredi olanaklarına kolay
erişemiyor. Ülkemizdeki bankalar, teminat ağırlıklı bir kredilendirme sistemine
sahip. Bu durumda mikro işletmelerin beklediği ödemelerde bir aksaklık olunca
bu zincirleme olarak tüm ticari faaliyetine etki edebiliyor.
3. Rusya ile yaşanan kriz, bu bölgeden gelen ödemelerde bir tıkanma yarattı
mı?
Rusya ile Türkiye, son yıllarda ticari ilişkilerini
geliştirme noktasında önemli adımlar attı. Geçen yıl 30 milyar dolarlık ticaret
hacmine ulaşmıştık. Bu yıl 10 aylık dönemde 20 milyar dolarlık hacim var. Ama
bundan da önemlisi, o bölgede önemli yatırımlarımız mevcut. 1972’den bu yana
Türk şirketleri Rusya’da 60 milyar doları aşkın müteahhitlik işi
gerçekleştirdi. Rusya'nın takındığı bu tavır, ticari ilişkilerimizi sıkıntıya
sokuyor. Geciken hakediş
ödemeleri var. Teminat mektuplarında sıkıntılar yaşanıyor. Bazı borçlu Rus şirketlerin
ödemelerini durdurduğunu duyuyoruz. Biz bu
meselenin diplomatik ve barışçıl yollardan halledilmesini diliyoruz.
4. Peki Rusya krizinin yarattığı olumsuzluk nasıl çözülecek?
Hükümetimizin Rusya ile gelişmeler doğrultusunda
sektörlere yönelik birtakım destekler sunacağını biliyoruz. Biz orta vadede bu
kaybı telafi edebiliriz, ancak Rusya halihazırda yaşadığı ekonomik sıkıntılarla
birlikte bu tavrıyla daha da büyük sıkıntılar yaşayabilir. İTO olarak yeni
pazar arayışlarına dönük çalışmalarımıza 2016’da hız vereceğiz. 25’e yakın
fuara milli katılım organize edeceğiz. İran pazarını da özel mercek altına
aldık.
5. 2015’te geri dönen veya ödenemeyen çek-senet miktarı ne kadar
arttı?
2015’in
ilk 11 ayında karşılıksız çek adedi yüzde 19, tutarı ise yüzde 42 oranında
arttı. Protesto edilen senet tutarında da geçen yıla göre yüzde 19’luk artış
var. Bu artışlarda az önce bahsettiğim gibi hem dünyadaki konjonktür hem iç
piyasada yaşanan siyasi belirsizlik ve terör olayları etkili oldu.
6. Üç yıl önce karşılıksız çeke hapis cezasının kaldırılmasının bu artışta
etkisi var mı?
2012’de kalkan hapis cezasının karşılıksız çekteki
artışta elbette bir etkisi var. Hapis cezası güçlü bir caydırma mekanizmasıydı.
Ancak yaşanan artışı sadece buna bağlamamak lazım. Uzun vadede yıllar itibarıyla baktığınızda büyüme oranıyla karşılıksız çek oranı
birbiriyle çok ilgilidir. Dünyadaki ticaret hacmi eskisi gibi hızlı artmıyor.
Bu haliyle iç piyasaya ve ödemelere yansıyor.
7. Şirketler karşılıksız çekte yaşanan bu sıkıntıları nasıl aşıyor?
Çek ve senet bizim
piyasamızın kendine özgü, çok da başarılı bir vadelendirme yöntemi. Çek aslında
görüldüğünde ödeme aracı olarak kullanılırken, ülkemizde bir kaydi para
oluşturma mekanizması yerini aldı. Bu yılın 11 ayında bankalara ibraz edilen
çek tutarı 606 milyar TL. Dolayısıyla çek deyip geçemeyiz. Çok önemli bir
parasal sirkülasyon sisteminden bahsediyoruz. Hapis cezasının çok ciddi bir
caydırıcılığı vardı. Çek kesme yasağı onun kadar etkili olmadı. Ancak eş
zamanlı olarak uygulamaya alınan bazı riskten korunma yöntemleri var. Karekodlu çek uygulaması, çek ve risk raporu gibi. Bunların kullanımı henüz
çok yaygınlaşmadı. Aslında şirketlerimiz, bu enstrümanları kullanarak ödenmeme
riskini büyük oranda azaltabilir.
8. Bankaların veya finans kuruluşlarının çözüm yolundaki üretkenliği ne
durumda?
Temel sıkıntılarımız var. Örneğin bankaların
uyguladığı teminata dayalı kredilendirme sistemi, proje finansmanının yok
denecek düzeylerde olması, çek gibi enstrümanlarda riskin tamamen iş dünyasına
bırakılması gibi. Bu konularda bankaların elini daha fazla taşın altına
koymasını istiyoruz. Tabii bu noktada bankaların da elini kolunu bağlayan yasal
düzenlemeler olduğunu biliyoruz. Karşılıklı adımlar atılarak bu konulara çözüm
bulmak gerek. Kazan-kazan ilkesini karşılıklı olarak benimsememiz önemli.
9. İTO olarak üyelerinize ödemeler konusunda ne tür destekleriniz oluyor?
Özellikle çekte yaşanan
sıkıntılara dönük Kredi Kayıt Bürosu ile etkin işbirliği halinde çalışıyoruz.
Çek ve risk raporu, karekodlu çek gibi enstrümanların üyelerimize tanıtılmasına
dönük birçok toplantı yaptık. Bunların dışında alacak sigortası gibi farklı
yöntemleri de üyelerimize tanıtıyoruz. Diğer taraftan üyelerimiz finansmana
ulaşım olanaklarına daha kolay ulaşabilsin, Eminönü’ndeki merkez binamızda
KOSGEB ve Kredi Garanti Fonu temsilciliklerini açtık. Şu sıralar oldukça
önemsediğimiz bir konu daha var. Halk Bankası aracılığıyla esnaflara
sağlanan hazine destekli krediden şahıs işletmelerimiz de yararlanmalı. 500 bin
şahıs firmamız var. Bu şirketlere şu anda
esnaflara sağlandığı gibi 120 bin TL’ye kadar yüzde 4-5 oranlarından kredi
sağlanırsa ekonomiye önemli bir can suyu enjekte edilir. Bunun için Hazine
Müsteşarlığı’yla görüşme halindeyiz.
10. 2016 yılı
için beklentileriniz neler?
Orta
Vadeli Program’da 2016 için hedeflenen büyüme rakamı yüzde 4. 2016 yılında
görüş açısı çok daha net olan iş dünyasının yapacağı atılımlarla ve
hükümetimizin hayata geçireceği reformlarla bu hedefin rahatlıkla
yakalanacağına inanıyorum. Tabii ki ülkemiz için riskler de söz konusu. Artacak
finansman maliyetleri ve komşu ülkelerde yaşanan sıkıntılar nedeniyle yeni
ihraç pazarları bulma gerekliliği bizleri bekliyor. Bu nedenle yatırımlarda,
ticari sözleşmelerimizde ve maliyet hesabımızda bir değil, üç kez düşünmek
zorundayız. 2016’nın Türkiye için reformlarla geçecek, kendine yeni pazarlar
arayacağı dinamik bir yıl olacak kanısındayım.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?