SORU: İlişkisel pazarlama yapmak neden çok
zor? İlişkisel pazarlamadan hangi şirketler
faydalanmalı?
İki tür şirket var. Bunlardan biri Coca-Cola, IBM,
Microsoft, Google, Facebook, Procter&Gamble,
McDonald’s ve diğerleri gibi büyük ve oturmuş
şirketler. Diğeri de çoğu yeni kurulmuş teknoloji
şirketi olan ve büyük bir şirket olmayı hayal eden
küçük şirketler. İlişkisel pazarlama kısa vadeli müşteri
kazanmak yerine uzun vadede müşteri sadakatine
odaklanan bir sistem. O halde ilişkisel pazarlamadan
kimler faydalanmalı? Sadece büyük ve oturmuş
şirketler.
Ortalıkta sayıca büyük şirketlerden çok daha
fazla küçük şirket olduğundan, şirketlerin büyük bir
çoğunluğunun ilişkisel pazarlamaya başvurmaması
gerekir. Onlar daha çok yeni müşteriler kazanmaya
odaklanmalı.
İlişkisel pazarlama küçük şirketler için çok tehlikeli olabilir. Eğer küçük bir şirket tüm pazarlama
olanaklarını mevcut müşterilerini tatmin etmeye
odaklarsa, onun pek bir geleceği olacağı söylenemez.
Mutlu bir müşterinin illa da uzun vadeli bir müşteri
olması gerekmez. Müşteriler ölür, başka bir yere
taşınır ya da kendilerine alternatif ürünler bulur.
Bilhassa küçük şirketlerin yeni müşteriler kazanmaya
odaklanmaları şart.
Z KUŞAĞINA NASIL ULAŞILIR?
SORU: Z Kuşağı pazarlama
yaklaşımında ne gibi
değişiklikler getirecek?
Z Kuşağı internetle birlikte
büyüdü. Amerika’daki
ilkokullarda öğrencilerin cep
telefonu olması artık hiç de
yadırganmıyor. Şayet bir şirket
Z Kuşağı’ndan müstakbel
müşterilere ulaşmak istiyorsa,
o zaman pazarlama çabalarını
internete odaklaması gerekir.
Diğer yandan, Z Kuşağı
insanları da bir gün büyümüş
olacak. Ve o zaman geldiğinde
onların medya tercihleri de
kaçınılmaz olarak değişecek.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.
"KÜÇÜK PAZARLARI GÖRMEZDEN GELİYORLAR"
SORU: Global şirketler müşteriye yönelik odaklarını kaybediyor, üstelik
yeni ürünler üretecek kadar esnek değiller. Bunun sebebi ne? Nasıl
oluyor da global şirketler böyle bir hata yapabiliyor?
Büyük şirketlerde yeni bir ürünü piyasaya sürmek için devasa bir
reklam bütçesine gerek olacağı şeklinde yanlış bir felsefe kalıplaşmış
durumda. Örneğin Amerika’daki büyük şirketlerin çoğu kitlesel pazara
yönelik yeni bir ürün lansmanı için 50 milyon dolarlık bir reklam bütçesine
ihtiyaç olduğuna inanıyor. Büyük şirketler kendi reklam harcamalarına
değecek kadar büyük olmadığına inandıkları küçük pazarları işte bu
yüzden görmezden geliyor. Örneğin 1987 yılında Avusturya’da Red Bull
tarafından yoktan var edilen enerji içeceği pazarına bir bakalım. Piyasaya
çıkışından beş yıl sonra Red Bull’un satışları yılda sadece 10 milyon dolar
civarındaydı. Geçen yıl ise bu rakam 6,7 milyar dolar oldu. Yani Coca-Cola
ve diğer büyük alkolsüz içecek şirketleri enerji içeceği pazarını görmezden
geldi. Coca-Cola’nın kendi enerji içeceği markasını, Red Bull’un ortaya
çıkışından 11 yıl sonra piyasaya sürmesinin nedeni de işte bu. Ancak iş
işten geçmişti. Red Bull global pazarda baskın ve güçlü bir marka yarattı.
Coca-Cola başka iki enerji içeceği markasını Tab ve Full Throttle’ı piyasaya
çıkararak denemeler yapmış olsa da onun Amerika’da şu andaki pazar
payı sadece yüzde 1. Red Bull ise pazarın yüzde 45’ine hakim.
“GLOBAL OLMAK İÇİN
ODAK DARALTILMALI”
SORU: Bazıları birtakım araştırmalara dayanarak pazarlamanın
küreselleşmekten bireyselleşmeye doğru kaydığına inanıyor. Siz de buna
inanıyor musunuz?
Evet, pazarlama programlarının çoğu muhtemelen küreselleşmeden
bireyselleşmeye doğru kayacak. Ancak bunun illa da daha iyi bir
seçenek olması gerekmez. Global bir marka yaratmak pek çok şirkette
işe yaramaz çünkü onlar ciddi bir hata yapıyor. Bu hata da bir ülkede işe
yarayan bir markayı alıp onu “global” bir marka yapmaya çalışmak. Bu
aslında temel bir pazarlama kuralını ihlal etmek demek: Pazar ne kadar
büyükse markanın da o kadar fazla odaklanması gerekir.
Gelin bir benzetme yapalım. Küçük bir şehirde hemen her şeyi satan
“genel” bir mağaza olur. Ama büyük bir şehre gittiğinizde tek tek ürünlere
odaklanmış çok sayıda uzman mağaza olduğunu görürsünüz. Aynı prensip bir
şirket için de geçerli. Bir Türk şirketi global olmak isterse ne yapmalı? Odağını
daraltmalı. Global bir pazarda sadece tek bir fikir etrafında oluşturulmuş bir
pazarlama programını dar bir odakta tutarak başarılı olabilirsiniz. Şirketlerin
çoğu bunu yapmak istemez. “Türkiye’de işe yarayan bir şeyi global piyasaya
çıktığımda neden değiştireyim ki” diye düşünürler. Oysa pazar ne kadar
büyükse marka da o kadar fazla odaklı olmalı.
“MOBİLDE EĞLENCELİ İÇERİK SUNUN”
SORU: CMO’lara tüketicileri sinirlendirmeyecek mobil kampanyalar
yaratma konusunda tavsiyeleriniz neler?
Yıllar öncesinde televizyon çok büyük bir medya kanalı haline
geldiğinde de pazarlama endüstrisi benzer bir sorunla yüzleşmişti.
Pazarlamacılar yazılı basında işe yarayan pazarlama fikirlerini aynen
televizyonda da kullanabileceklerini düşünmüşlerdi. Hiç de öyle değildi.
Televizyon denilen reklam aracı çok daha farklı bir yaklaşımı gerektiriyordu.
Tüketicilerin çoğu yazılı yayınlarda “haberleri” okur. Tüketicilerin çoğu
televizyonu “eğlenmek” için izler.
Başarılı televizyon
pazarlama programlarında
bir eğlence faktörü
olması şart, yoksa asla
başarılı olamazlar.
Aynı kural mobil
cihazlar için de
geçerli. Bir pazarlama
programının mobil
kullanıcıların dikkatini
çekebilmek için eğlenceli
bir içerik sunması gerekir,
aksi halde başarılı
olamaz.
İLETİŞİMDE İDEAL YAKLAŞIM
SORU: Müşterilerle iletişim
kurmakta son 10 yıl çok
rekabetçi geçti. Peki son 10
yılda şirketlerin pazarlama
stratejilerinde neler değişti?
Son 10 yılda kitlesel
iletişim kanallarında
önemli bir patlama yaşandı.
Yıllar önce müstakbel
müşterilerle iletişim kurmanın
sadece üç yolu vardı: Basın,
radyo, ve televizyon.
Bugün ise bunların sayısı
beşe çıktı: Basın, radyo,
televizyon, e-posta ve mobil.
Bir şirket müstakbel
müşterileriyle iletişim kurmak
için her türlü kitle iletişim
kanalını kullanmaya çalışmalı
şeklinde yanlış bir fikir var.
Sonuçta bir şirketin vermeye
çalıştığı mesaj, aşırı çoklukta
kanalda dolaştırıldığında
sulandırılıp içi boşalıyor.
Daha iyi bir yaklaşım ise
mesajı en etkili ve en fazla
verim alınabilecek kanala
yoğunlaştırmak. Ve bu
da reklamı yapılan ürün
veya hizmete bağlı olarak
değişiklik gösterir. Basın,
moda ve mücevher gibi
pahalı ürünler için uygun.
Televizyon kitlesel pazarlama
ürünlerine uygun. E-posta ve
mobil de yeni ürünlerin PR
teknikleriyle piyasa sürülmesi
için ideal.
Bir şirket kendi
kaynaklarını birkaç iletişim
kanalı arasında dağıtmadan
önce sunduğu ürün veya
hizmet için hangi kanalın
ideal olacağına karar
vermeye çalışmalı. Ondan
sonra pazarlama çabalarını o
tek kanala yoğunlaştırmalı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?