Türkiye-Çin ilişkilerinde sıçrama mümkün mü?

5.03.2018 12:58:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye-Çin ilişkilerinde sıçrama mümkün mü?

1989'dan bu yana Türk-Çin ilişkilerinin içinde hem diplomat hem OECD ve İEA yöneticisi hem uluslararası işadamı hem de stratejik danışman olarak yer aldım. En son, Kasım 2017’de Çin Hükümeti'nin daveti üzerine dört hafta süreyle Pekin, Tianjin, Harbin, Xian, Fuzhou, Şanghay, Shenzhen ve Hong Kong’da kapsamlı görüşmeler yaptım. Londra’ya dönmeden önce de önerim üzerine oluşturulan Çin’in yeni “Kuşak ve Yol” girişiminin uluslararası danışma kurulu eş başkanlığı görevine getirildim. Çin son 30 yılda çok değişti, dönüştü ama bizim cephede üç aşağı beş yukarı hep aynı dosya üzerinden çalışıyoruz. Son ziyaretlerden edindiğim izlenimlerim ışığında geleceğin “yeni ekonomik süper gücü” ile ilişkilerde olması gereken sıçrama için neler yapılabileceği üzerine görüşlerimi paylaşmak istiyorum. 

İLİŞKİLERDE MEVCUT TABLO

Ticaret hacmi, tıpkı başka ülkelerin de şikayet ettikleri gibi, Çin lehine muazzam fazla veriyor. 26 milyar dolarlık ticarette ihracat payımız 2,5 milyar doları bile bulmuyor. 3,8 trilyon dolarlık varlıklarıyla dünyanın en büyük bankası İCBC ve Bank of China ülkemizde mevcudiyet kurdular ama bizdeki tüketici faizleri yüzde 12 düzeyindeyken Çin’de paranın maliyetinin yüzde 2,7 olmasına rağmen henüz Türkiye’ye Çin’den bir para akışı olmadı. Çin’in yumuşak karnı olan ülkenin kuzeybatısındaki Uygur soydaşlarımızın durumu ilişkilerde en can alıcı gündem maddesi. Çin, ayrılıkçı Uygur hareketine destek verdiğimizi, yeterince iş birliği yapmadığımızı ileri sürüyor. 2013’te China Precision Machinery Import- Export Corporation’dan uzun menzilli hava ve füze savar sistemi satın alma niyetimizi ilan ettik. Patriot PAC-3, SAMP/T Aster 30 ve S-400 gibi rakipleri devre dışı bırakan fiyat ve teknoloji transferine dair uzun müzakerelerden sonra 2015’te iptal ettik. Putin ve Nazarbayev, Türkiye’nin Şanghay İş Birliği Örgütü’ne tam üye olma girişimini destekliyor ama mevcut dengelerin sarsılmasından kaygı duyan Pekin’in henüz bize yeşil ışık yakmadığı anlaşılıyor. Bölgemizde İran, Çin bakımından, Türkiye’den daha önemli “köprübaşı” bir ülke. Suriye’deki yaklaşımımıza, (Tayvan örneği nedeniyle) KKTC ile ilişkiye uzak durduğu da bir gerçek. Bardağın dolu tarafına bakarsak, özellikle Xi Jinping’in 21’inci yüzyılın en vizyoner projesi olarak görülen “Kuşak ve Yol Girişimi” çerçevesinde, Asya’nın en doğu ve en batısında yer alan iki ülke arasında ilişkiler gelecek vaad ediyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında üst düzey ziyaretlerin sağladığı ivmeyle ilişkilerin yeniden olumlu bir çizgiye doğru yöneldiği görülüyor. “Kazan-kazan” bir ortaklık için öncelikle farklı bir liderlik, iş dünyası ve yeni nesil iddialı Çinlilerle çalışmak zorunda olduğumuzu kavramamız şart. 

NASIL GELİŞTİRİLEBİLİR?

Unutulmaması gereken şu: Çin dünyada giderek daha iyi eğitilen her beş kişiden birisine evsahipliği yapıyor, teknoloji liginde üst sıralara tırmanıyor. Doğu kıyı eyaletleri İspanya ile aynı düzeyde iken iç bölgelerde Afrika ile aynı statüde eyaletler var. Aralarındaki gelir ve gelişmişlik uçurumu giderek genişliyor. Süratle geliştirdiği ekonomik, diplomatik ve askeri kasları da onu 21’inci yüzyılın en önemli gücü yapacak. Şayet, her iki tarafın da yararına hizmet edecek, fizibilitesi yüksek projeler, yatırımlar ortaya konulabilirse, Çin ile birlikte hem Türkiye’de hem 56 ülkeyi kapsayan “Kuşak ve Yol” coğrafyasında önemli iş birlikleri gerçekleştirebiliriz. İki ülkenin rakip olduğu sahalarda bile iş birliği mümkün; iş, tamamlayıcılık noktalarının iyi tanımlanmasında ve siyasi desteğin Pekin’in anlayacağı dilde yansıtılmasında yatıyor. Limanlar, otoyollar, demir yolları, boruhatları, yüksek voltajlı elektrik iletim şebekeleri, elektrikli araç ortak üretimi, yenilenebilir enerji tesisleri gibi alanlarda ortaklaşa çalışmalar yapılabilir. Ayrıca uydu teknolojisi, tarım teknikleri, ortak savunma sanayi imalatı, madencilik, Afrika, Ortadoğu, Güneydoğu Asya ve Orta Asya’da birlikte kalkınma yardımı ve ticari yatırım projeleri üzerinde çalışılması gibi alanlarda atılımlar gerçekleştirilebilir. Çin mallarının dağıtım üssü olabilmek için Doğu Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Trakya'da elverişli koşullarda antrepo imkanları yaratılabilir. Türkiye ve Çin’in cumhurbaşkanlarının tayin edecekleri (diplomat, işadamı, asker, sanatçı ve akademisyenlerden oluşacak) 20 kişilik bir akil adamlar grubuna, bir “Türkiye-Çin 2028 strateji ve eylem planı” hazırlatılması, bunun uygulanmasının da düzenli olarak izlenmesi, varsa tıkanıklıkların açılması için siyasi müdahalelerin yapılması aciliyet arz ediyor. Her şeyden önemlisi de, Sinolog insan sermayesine yatırım yapmak, yetişenleri doğru mecralarda kullanmak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz