İş dünyasında sürtünme, hepimizi yakar

16.01.2019 11:30:000
Paylaş Tweet Paylaş
İş dünyasında sürtünme, hepimizi yakar

İş dünyasında sürtünme, hepimizi yakar

Danışmanlık şirketi Accenture’un her yıl Teknoloji Vizyonu adıyla yayınladığı ve şirketlere teknoloji trendleri hakkında bilgiler aktardığı bir rapor var. Raporda, pek çoğumuzun bildiği ve kısmen aşina olduğu bu trendler arasında, yeni bir trend özellikle dikkat çekiyor. “Sürtünmesiz işletme” (Frictionless Business) adlı bu trend, özetle işletmelerin büyümek için teknolojik ortaklıklar gerçekleştirmesini, ortak platformlar oluşturmasını ve ortak veri kullanımını anlatıyor.

Sürtünmesiz işletme kavramını incelemek için öncelikle işletmelerin bu konuda yaşadıkları problemleri anlamak gerektiğini düşünüyorum. Fiziğin en temel kavramlarından biri olan kuvvet konusunun alt başlıklarından biri olan sürtünme kavramı, kuvvet x yol = iş formülündeki iş sonucunu etkileyen bir kriter. Bir cisme uyguladığınız kuvvet ve bu kuvvet sonucu aldığınız yolun birbirine etkisi, yaptığınız işin sonucunu veriyor. Ancak ortama sürtünme kriteri girdiğinde, hareketi engelleyici özelliği olduğu için cisimlerin mekanik enerjisini azaltıyor. Azalan mekanik enerji kadar enerji ise ısı enerjisine dönüşüyor.

İŞTEKİ ANLAMI

Bu temel fizik bilgisinden sonra iş hayatında sürtünme kavramına bakabiliriz. İş hayatında sürtünme de, en basit haliyle yaptığımız işin sonucunu etkileyen dış etmenlerdir. Yani yaptığımız işte pürüzlerin çıkması diye de özetleyebiliriz. Nedir bu pürüzler? Mehmet R. Doğan ve Yiğit Ahmet Kurt, Pürüzlü Mükemmellik adlı kitabında bu pürüzler arasında “Bir ürün satın alırken web sitesinin sizin sahip olduğunuz tarayıcıda çalışmaması, belirli bir hizmet almak için girdiğiniz şirketin sizden yanınızda olmayan ve en önemlisi, sizce gereksiz olan belgeler istemesi” gibi örnekleri veriyor. Ya da kendi işimden örnek verirsem, bir motorlu kuryenin yemeği teslim edeceği adrese bir navigasyon uygulamasıyla gitmesi yerine, eskiden kalma usullerle sağa sola sorarak araması ve bu nedenle geç giderek müşteriye soğuk yemek götürmesi bir pürüz olarak değerlendirilebilir.

Sağlık sigortası yapan bir şirket düşünün ve ilk kez sağlık sigortası yaptıracak biriyle yapılan görüşmede müşterilerinin sadece sözlü beyanına dayanarak sağlık risklerini tespit ettiğini hayal edin. Eğer müşteri sözlü beyanında size ailesindeki genetik problemleri ya da daha önce yaşadığı sağlık sorunlarını gizlerse, sigorta şirketinin müşterisi için oluşturacağı risk katsayısı düşük olacaktır. Ancak bununla birlikte müşterisinin sağlıklı yaşam için yaptığı aktiviteleri ya da sağlıklı beslendiğini bilmemesi de yine risk katsayılarını müşteri aleyhine etkileyecektir. Böylece müşterisi için yaptığı sağlık öngörüleri ve aldığı prim ödemeleri eksik kalacaktır. Bu bilinmezler, sigorta şirketi için sürtünmeyi artıran pürüzler.

Tekrar temel fizik ile açıklarsak; sürtünme nedeniyle azalan mekanik enerji kadar enerji ısı enerjisine dönüşür. Bunu iş dünyasına yansıması ise pürüzlerin işinizi giderek ısıtarak yanmasına neden olmasıdır. Yani pürüzleri ortadan kaldırmazsanız, yanarsınız.

Bu nedenle şirketler, artık teknolojinin de gelişimiyle ortaklıklar kurarak sürtünmeyi, rekabet nedeniyle artan sıcaklığı düşürmek için pürüzleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Accenture’ın ‘sürtünmesiz işletmeler’ olarak adlandırdığı trend de temel olarak bu gelişmeleri işaret ediyor.

İŞ BİRLİĞİ ZAMANI

Sürtünmesiz işletmeler kavramının en önemli noktası, şirketlerin teknolojik altyapılarını mikro hizmetlere bölerek ve iş birliğine açarak farklı şirketlerin uygulamalarıyla entegre ederek birbirleri ile uyumlu uygulamalar yaratması. Bunun temel nedeni, aslında herkesin doğru veriye hızlı bir şekilde ulaşmak istemesi. Defalarca bahsettiğimiz üzere günümüzün en önemli konusu veri. Ne kadar çok veriye sahipseniz ve bu veriyi ne kadar doğru ve hızlı bir şekilde analiz ederseniz, yaptığınız işi ve müşteriye sunduğunuz hizmeti o kadar mükemmelleştirme imkanına sahipsiniz. Bu nedenle şirketler birbirleriyle teknolojik iş birliklerine giderek, birbirlerinin verilerinden faydalanmak ve işlerini rekabetçi ortamda en iyi hale getirmek istiyor.

Şirketler daha önceki yekpare teknolojik altyapılarını artık açık uygulama programlama arayüzleri (open APIs) ile bölerek mikro hizmetler şeklinde parçalara ayırıyor ve bu parçaları uygun iş birliklerine açarak pek çok farklı kanaldan müşterileriyle etkileşime giriyor. Bu etkileşimleri tek bir çatı altında entegre bir şekilde işleyerek yepyeni sonuçlara ulaşıyor.

Örneğin Mastercard, Masterpass uygulamasını e-ticaret şirketlerinin uygulamalarıyla entegre ederek tüketicilerin satın alma işlemlerini herhangi bir kesintiye uğramadan sürdürmesini sağlıyor. Bugün pek çok e-ticaret uygulaması kendi arayüzleriyle Masterpass arayüzünü entegre ederek, e-ticaretin en sorunlu aşaması olan ödeme aşamasını güvenli bir şekilde aşmaya başladı. Bu şekilde tüketiciler, kredi kartı bilgilerinin güvenliğinden emin oluyor ve her seferinde kredi kartı bilgilerini girmeye gerek kalmadan hızlı bir şekilde ödeme yapabiliyor. Mastercard da daha fazla müşterisiyle etkileşime girebiliyor.

Mastercard’ın e-ticaret şirketleriyle yaptığı iş birliği anlaşılabilir ve çok uyumlu. Ancak, birbiriyle uyumlu olmadığı düşünülebilecek uygulamalar da şirketler için sürtünmeyi azaltacak şekilde iş yapabilmeleri için fırsat sağlayabilir. Sağlık sigortası şirketleri birbiriyle alakasız görünen uygulamalarla entegrasyon sağlayabilir örneğin.

Hastanelerle yapılan iş birlikleri nedeniyle sağlık sigortası şirketleri müşterilerinin yaşadığı sağlık problemlerini öğrenebiliyor ve bu verileri daha sonra kullanabilmek üzere saklıyor. Bu durum bir sonraki sözleşme yenileme döneminde müşterinin riskini artırıyor ve ödeyeceği primler de o doğrultuda yükseliyor. Peki bu müşteri yaşadığı sağlık probleminden sonra doktorunun tavsiyesi üzerine koşmaya başladıysa ve bu egzersizler de yaşadığı sağlık riskini giderek düşürüyorsa? Sigorta şirketi, piyasadaki mevcut koşu ve egzersiz uygulamalarından biriyle veya birkaçıyla iş birliğine gitse ve müşterisinin yaptığı egzersizleri ve düzenini kontrol etse, bu egzersizler doğrultusunda da müşterisine puan vererek, sigorta yenileme döneminde priminde indirime gitse nasıl olurdu? Ya da Yemek Sepeti ile iş birliği yaparak ortak bir altyapı oluşturup müşterisinin yemek yeme alışkanlıklarını kontrol etse, doktorun yasakladığı yemekler yerine, tavsiye ettiği yemekleri sipariş ettiğinde puan verse ve yine bu puanlar sayesinde sigorta yenilerken müşterisine indirim yapsa? Bu sayede müşterisini memnun ederek, kendi risklerini de düşürebilir.

NE SAĞLIYOR?

Accenture, raporunda ayrıca blockchain teknolojisinin önemine vurgu yapıyor. Verinin paylaşımı ve farklı uygulamaların blockchain üzerindeki bu onaylanmış verileri kullanarak işlemleri gerçekleştirmesi, giderek artan bir şekilde hem devletler hem de şirketler tarafından kullanılmaya başlandı. Accenture’un raporunda yer alan Estonya örneğinde olduğu gibi devletler de sağlık verilerinden vatandaşlık bilgilerine kadar pek çok kişisel veriyi blockchaine entegre bir şekilde kullanılabiliyor. Hem veri güvenliği hem de ortak paylaşım sunan bu teknoloji sayesinde devlet kurumları birbirlerine entegre ve hızlı bir şekilde işlemlerini halledebiliyor. Estonya’da bütün vatandaşlık bilgileri blockchain üzerinde yer alıyor ve kurumlar kendilerine mikro hizmet uygulamalarıyla tüm vatandaşlık verilerine bu sistem üzerinden erişebiliyor.

Bu sistemin tüm ülkeler tarafından kullanıldığını düşünün. Böyle bir durumda, başka bir ülkeye gitmek için vize başvurusunda bulunduğunuzda sizden hiçbir belge istenmesine gerek kalmadan, sadece (belki de elektronik imzanın yeterli olacağı) başvuru yaparak değerlendirmeye alınmanızı ve vizenizin verilmesi mümkün olabilir. Ayrıca bu şekilde ülkeler arası güvenlik sorunlarının da çözümlenmesi mümkün. Interpol’ün işi sizce de böyle bir blockchain paylaşımıyla daha kolay olmaz mıydı?

Peki sürtünmesiz bir iş ne sağlıyor? Öncelikle “güven” yaratıyor. Mesela Uber’in geri plandaki araç kontrolleriyle yolcunun, belirli bir sürücünün aracı ile hangi güzergahı izleyerek nereye gittiğinin Uber tarafından kontrol ediliyor olduğunu bilmesi güven oluşturarak tercih etmesini sağlıyor. Uber’in söz konusu geri plan kontrollerindeki en önemli teknoloji ise kendi API’sini Google’ın harita API’si ile entegre etmesi.

Bu da “hız”ı getiriyor. Bankaların, API’lerini kullanıcı verilerine kolayca ulaşabilmeleri fintek start up’larına açması sayesinde, artık cep telefonlarımızdan ödemelerimizi anında yapabiliyoruz.

Ayrıca “basitlik” sağlıyor. Tüketicilere giderek kullanımı daha kolay ve anlaşılabilir uygulamalar sunan girişimciler, daha büyük şirketlere de böylece tüketiciye ulaşabilmeleri için avantaj sağlıyor.

Sürtünmesizliğin getirdiği en önemli avantajlardan biri de “güvenlik”. Verinin önemli olduğunu her zaman vurguluyoruz. Bu verinin güvenliği ise daha da önemli. Mastercard örneğinde olduğu gibi bu tür iş birlikleri güvenliği de sağlamak ve artırmaya yönelik geliştirmeleri de sağlıyor.

Son olarak ise önemli getirilerden biri “anlık” hizmetler sunulabilmesi. Teknoloji ilerledikçe hizmet alma süreleri de giderek kısalıyor. Bu da şirketler ve tüketici için zaman kazandırıyor. Blockchain ve kripto paralar finans sektöründe hızı her geçen gün artıran ögeler örneğin.

Önümüzdeki dönemde şirketlerin teknolojik anlamda iş birlikleri ve paylaşımlarının giderek artacağını vurgulayan Accenture, şirketlerin işlerini baştan ayağa en kısa sürede yeniden yapılandırmasını öğütlüyor. Bu nedenle büyüme için uygulamalarını ve hizmetlerini nasıl yapılandırdıklarını yeniden değerlendirmeye başlamaları ve en kısa sürede mikro hizmetlere bölmeye başlamaları önemli.

Bu sayede hiç aklınıza gelmeyecek iş birlikleri, işinizin birden büyümesini sağlayabilir.

Anton Çehov, “Bizi çalışmak kurtarır.” demişti 19. yüzyılın sonlarına doğru. Bugün ise bizi “iş birliği yaparak” çalışmak kurtaracak gibi gözüküyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz